En Sıcak Konular

Demokrasinin gerçek anlamı meğer...

7 Nisan 2010 14:18 tsi
Demokrasinin gerçek anlamı meğer... 'Yıllar önce Cumhuriyet “Tehlikenin farkında mısınız?” diye bağırıyordu. Değilmişim. Farketmemişim. Bir düşünün, yetmiş milyonluk bir yığın! Hepsi cahil ve bilinçsiz! Hepsi karanlığa açık! Ne halt edeceğiz yahu?'

Cumhuriyet gazetesinden özür dilemek istiyorum. Geçen güne kadar gazeteyi ve yazarlarını küçümserdim. Haksızlık etmişim.

Özrüm kabahatimden büyük. Yıllardır okumuyorum, o yüzden kavrayamamışım verdikleri mücadelenin büyüklüğünü. Siyasi ve düşünsel cüceler olarak düşünegelmişim koca gazetenin yazı kadrosunu. Yanlış yapmışım.

Geçtiğimiz sabah bütün gazetelere göz attım. Öğleden sonra vapura binerken okuyacak bir şey kalmadı elimde. Yaklaşık on yıldır bakmıyorum, bir bakayım dedim şu Cumhuriyet’e. Ve yaptığım haksızlık karşısında o günden beri vicdan azabı çekiyorum.

Önce İlhan Selçuk’u okudum elbet. Malum, “İlhan Abi” hasta, eski bir yazısını yayımlamışlar. Belki de her gün eski bir yazısını yayımlıyorlardır. Ne güzel fikir! Aklıma geldi: Niye her gün Nutuk’tan bir bölüm, Recep Peker ve Mahmut Esat Bozkurt’tan birer yazı, Behçet Kemal Çağlar’dan bir şiir yayımlamıyorlar? Fena mı olur? Renklendirir gazeteyi, güncelliği yakalamasını sağlar.

Küçük bir “Atatürk Köşesi” de yapılabilir. Her gün bir özdeyiş, Ulu Önder’in veciz bir sözü okuyucuya yaşama sevinci verir. Geçenlerde Beşiktaş Tapu Dairesi’nde gördüğüm sözler çok güzel ve anlamlıydı örneğin. Yaldızlı harflerle duvara yazmışlar: “Bu önemli iştir, kanun böyle emrediyorsa yaptığı işin güven duygusuna muhtaç bir vatandaş gibi ben de tapu dairesine gidebilirim. K. Atatürk.” Bu tür sözlerin vereceği moral desteğine hepimiz gibi Cumhuriyet okurlarının da ihtiyacı var bence.

İlhan Abi’nin yazısını okurken biraz moralim bozuldu çünkü. Gerçekten korkuya kapıldım. Şöyle demiş:

“Molla, Ankara’da 31 Mart provası yapıyor.. İrtica sürüyor; demokrasi adına başkentin sokaklarında fink atıyor; kadınlarımız tesettüre uygun adımlarla gösteriye katılıyorlar; kara kalabalık arasında Derviş Vahdeti’nin ve Said-i Nursi’nin gölgeleri bir görünüp bir kayboluyorlar.”

“İrtica ile demokrasi birbirine taban tabana zıt olduklarından, birinin var olduğu yerde ötekinin yok olması doğal sonuçtur.. Tarikatla, cemaatle, medreseyle, tekkeyle, camiyle, imamla, müezzinle, şeyhle, ilahiyatla, yobazla, mollayla demokrasi olsa, Osmanlı’da çoktan olurdu... Müslümanlık dünyasında bunların tümü doksan dokuzluk tespih gibi şıkır şıkır... Ama oralarda demokrasi yok!..”

Yazı, 1 Ağustos 1997 tarihli. Yani 28 Şubat’tan beş ay sonra. Ordunun Erbakan hükümetini devirmesinden hemen sonra. Kahraman ordumuzun tüm demokratik çabalarına rağmen irtica hâlâ fink atıyorsa, halimiz gerçekten kötü.

Ardından Ataol Behramoğlu’nu okuyunca daha da korktum: “Günümüzde de Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyetin en temel ilkelerini, değerlerini, kişiliklerini hedef alan düşmanca yalan ve kandırmacaların, gizli ya da açık, halk yığınları arasında yayılmasına çalışılmaktadır.. Örgütsüz, bilinçsiz halk, aydınlığa değil karanlığa, hakikate değil yalana açıktır.. Örgütsüz, bilinçsiz, eğitimsiz, aydınlıktan çok karanlığa açık bu yığınlar, karanlık propagandaların etkisinden nasıl kurtarılacak?”

Yıllar önce Cumhuriyet “Tehlikenin farkında mısınız?” diye bağırıyordu. Değilmişim. Farketmemişim. Bir düşünün, yetmiş milyonluk bir yığın! Hepsi cahil ve bilinçsiz! Hepsi karanlığa açık! Ne halt edeceğiz yahu? Bu kadar cehaletle, bu kadar karanlıkla başa mı çıkılır!

İlhan Abi ve Cumhuriyet’in demokrasi uğruna verdiği mücadeleyi takdir etmemek, cahil yığınlara karşı sürdürdükleri demokrasi kavgasına hayranlık duymamak elde değil!

Demokrasi zaten şöyle bir şey değil mi: Yığınlar bilinçsiz ve karanlığa açıktır; bu nedenle kendileri için neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmezler; kendi kendilerini yönetemezler. Bilinçli ve aydınlığa açık olan, silahlı ve üniformalı kişiler, bilinçsiz yığınları yönetir. Bu yönetim şekline demokrasi denir. Zaten eski Yunancada “demos” kelimesi “Genelkurmay Başkanlığı” anlamına gelir, “kratos” ise Atina şehir devletinde hüküm sürmüş olan bir tür Özel Harp Dairesi’dir.

Demokrasinin bu tanımından yola çıkınca, gazetenin anayasa paketi hakkındaki manşeti de anlam kazanıyor: “Paket her açıdan sorunlu.”

Roni Margulies / Taraf



Bu haber 2,357 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,440 µs