Ülker: Kıtır kıtır

0 0 0000 00:00 tsi
Bir zamanlar “yeşil sermaye” olduğu gerekçesiyle tukaka edilen Türkiye’nin önde gelen kurumlarından Ülker, bugünlerde Hürriyet gazetesinin sevilenler listesinde. Gelin o sayfaları birlikte aralarken, “neden” diye soralım̷

Ülker, gıda alanında Türkiye’nin en önde gelen kurumlarından. Öyle ki saygınlığı yıllara yayılan tecrübesinden geliyor. Üstelik bu saygınlık sadece Türkiye ile sınırlı değil. Balkanlar’da ya da Ortadoğu’da herhangi bir rafa baktığınızda Ülker markası gözünüze çarpıyor ve bu hiç şaşırtıcı değil.

Ancak, Türk basını geçtiğimiz yıllarda Türkiye ekonomisine önemli katkı sunan bu kurumu yanlış anlamış olmalı. Çünkü Ülker, diğerleri kadar olmasa da, “yeşil sermaye” adı altında horlanan kurumlar arasındaydı.

Şimdiyse işler biraz değişmişe benziyor. En azından yaşanan bu değişimi Hürriyet gazetesinin sayfalarında görebiliyorsunuz. Hürriyet gazetesi ana sayfasında, Forbes’in dünyanın milyarderleri sıralaması haberinde Murat Ülker’in resmini öne çıkarıyor. İç sayfalara yapılan yolculukta ise ilginç bir köşe yazısı ile karşılaşıyorsunuz. Mehmet Y. Yılmaz, Dünya Kadınlar Günü’nde yaşanan tatsız “şapka” olayı ile ilgili yazdığı yazısında bakın Ülker’i araya nasıl sokuşturuyor: “Bunun nasıl bir gerileme olduğunu gösteren bir ilan bu. 1957 yılında Ülker’in Topkapı’daki bisküvi fabrikasında çekilmiş. Beyaz önlüklü bir işçi kız görülüyor fotoğrafta. Başı açık ve önlüğünün altındaki eteği dizlerinin üstünde. Bugün kaç fabrikada böyle bir fotoğraf çekilebilir?”

Mehmet Y. Yılmaz Türkiye’deki kültürel gerileme ile ilgili yazısını “İslam adı altında dayatılan bedevi kültürü, her şeyi kendisine esir etti” diye bitiriyor ancak okuyucu Ülker’in köklü ve en başından beri modern bir kurum olduğu mesajını alıyor.

Türk basınının Türkiye’nin en önemli gıda kuruluşunu artık dikkate alması önemli bir gelişme. Ancak keşke “Cumhuriyet gazetesi” o kurumu kendisinden reklam almadan önce fark edebilseydi. Aynı şey Hürriyet için de geçerli. Ya da diğer kurumlarımız için. İçinde pek çok emekli askerin ciddiyetle çalıştığı ve yetkili kurumlara alternatif stratejiler ürettiği ASAM’ı da Ülker’in finanse ettiğini hatırlarsak… Buradan çıkan sonuç şudur: “Renklerimiz” birlikte çalıştığımız zaman elde edeceğimiz sinerjiden bizi mahrum etmemeli… En azından aklımız başımıza “ilan ve reklamlar” ile gelmemeli…

iyibilgi.com

Bu haber 484 defa okundu.