22 Arap ülkesinin lider ve temsilcisi bugün Libya'nın Sirte kentinde bir araya gelerek kendi aralarındaki ilişkilerin yanısıra başta Filistin ve Irak olmak üzere Arap dünyasını ilgilendiren tüm bölgesel ve uluslararası konuları konuşacaklar. Her yıl bugünlerde bir araya gelen Arap liderlerin bu konuşmalarının tam anlamıyla işe yarayabileceğini söylemek pek kolay değil. Ama kolay ve kesin olan şey tüm Arap liderlerin zirve açılışında bir konuşma yapacak olan Başbakan Erdoğan'ı ciddiyetle dinleyeceğidir. Çünkü Arap halklarının ortak paydası olan Erdoğan ve dolayısıyla Türkiye, son dönem bölgesel politikaları ile herkesin ilgisini çekiyor ve insanlar Ankara'dan gelen tüm sinyalleri merak ve heyecanla izliyor.
Durum böyle olunca başta El-Cezire olmak üzere hemen hemen tüm Arap televizyonlarından canlı olarak yayınlanacak Başbakan Erdoğan'ın konuşması çok daha önem kazanıyor.
Bunun bilincinde olan Başbakan'ın da konuşmasında önemli mesajlar vermesi beklenebilir. Çünkü Gül-Erdoğan-Davutoğlu Üçlüsü 2003 yılından itibaren çok önemli bölgesel açılımlara imza atmış ve bu açılımlarla Türkiye bölgesinin tüm denge, hesap, plan ve senaryolarında hiç kimsenin görmemezlikten gelemeyeceği bir ülke durumuna gelmiştir.
Daha açık bir ifade ile bölgede kim ne yaparsa yapsın mutlaka Türkiye için ayrı bir hesap yapmak zorundadır. Çünkü Türkiye, Batılıların Ortadoğu olarak adlandırdığı bizim coğrafyada dostluk ve kalkınmanın egemen olması ama daha önce barış ve istikrarın sağlanması gereğine inanmış ve bu inancı doğrultusunda politikalar üretip uygulamıştır. Bu politikaların sonucu olarak bölgenin çok daha kötüye gitmesi önlenmiş , Türk vatandaşları Suriye, Ürdün, Lübnan ve Libya'ya vizesiz girmeye başlamış ve son iki ayda bu ülkelerden yüzbinlerce insan Türkiye'ye vizesiz gelmiştir. Türkiye'nin bu coğrafya açılımları bölgeyi heyecanlandırmış ve Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa'yı yeni düşünceler üretmeye itmiştir. Son anda vazgeçmezse Musa bugün Arap liderlerine Bölgesel İşbirliği Platformu kurulmasını önerecektir. Bu platforma Arap ülkelerinin yanısıra Türkiye, İran ve Yunanistan ile İspanya gibi bazı çevre ülkeleri davet edilecek. Başbakan Erdoğan da bir adım ileride olmak amacıyla böyle bir platforma ev sahipliği yapabileceklerini söyleyebilir.
Çünkü hem Araplar hem de İran ve Avrupalı ülkelerle iyi ilişkisi olan tek ülke Türkiye . Üstelik coğrafya olarak böyle bir platformu kucaklayacak tek ülke iç açılımları ile herkesi şaşırtan yine Türkiye.
Unutmamak gerekiyor ki; coğrafya kelimesi Arapça ve Türkçe'nin yanı sıra Farsça, Kürtçe ve bir harf değişikliği ile tüm dillerde aynıdır. İşte bu nedenle bizim coğrafyamızda yaşamakta olan tüm ulus ve halklar kendi aralarındaki tüm sorunlara rağmen ivedi olarak ortak bir paydada buluşmalıdır.
Herkes küçük ve oyalayıcı dalgalarla uğraşmayıp tüm coğrafyamızı yok edecek dış kaynaklı tsunamilere karşı çok daha duyarlı ve hazırlıklı olmalıdır. Böylesi önemli ve tarihsel görev ve sorumluluğu bu aşamada taşıyabilecek ve bundan dolayı da herkesin güvenini kazanabilecek tek kişi Başbakan Erdoğan ve dolaysiyle Türkiye'dir.
Çünkü ilk kez 2006'da Arap Liderler Zirvesi'ne katılan Erdoğan Başbakan olduğu Mart 2003'ten itibaren kendisi ve Başbakan, Dışişleri ve Cumhurbaşkanı olarak Gül ve Davutoğlu bölge ülkelerini onlarca kez ziyaret etmiş ve Libya ile Umman hariç bu coğrafyanın tüm liderleri Türkiye'ye gelmiş ve Ankara'nın hiç bir yerde özel ve gizli bir planı ya da ajandası olmadığını görerek buna inanmıştır.
Bu ise Erdoğan ve dolayısıyla Türkiye'nin görev ve sorumluluğunu daha daha ağırlaştırmıştır. Çünkü bir çoğu anti-demokratik kurallarla ülkelerini yöneten ve ağırlıklı olarak Amerikan talimatı ile iş yapan Arap liderler kendi halklarının yakından ve gıpta ile izlediği Müslüman bir ülke olarak Türkiye'nin artılı-eksili laik demokrasisinden endişe duyuyor.
Türkiye'nin tüm demokratik açılımları coğrafya halkları tarafından yakından izlenmektedir. Yani içte tartışmalı olmasına rağmen bu açılımların sonucu yalnız Türkiye'yi değil tüm bölgeyi ilgilendirmektedir. Bir zamanlar 'Bize ne Araplardan ne de Acemlerden' diyen o bildik garip zatlar bugün artık bölge ülkeleri ile geliştirilen çok yönlü ilişkilerin her alanda Türkiye açısından ne denli yararlar sağladığını görmezlikten gelemiyor. Bu politikalar devam ettiği sürece Türkiye bölgesel ve uluslararası alanda çok önemli prestij ve politik-ekonomik güç kazanacaktır. Tüm uygarlıkların beşiği ve tüm peygamberlerin geldiği ve dolayısıyla tüm emperyal güçlerin kıskandığı coğrafyada işlerin kolay olduğunu söylemek elbette olası değil.
Ama unutmamak gerekir ki; önemli olan zoru başarmaktır. Çünkü o zaman hiç kimse umursamasa da gönlünüz ve vicdanınız hep rahat oluyor.
Hüsnü Mahalli / Akşam
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle