En Sıcak Konular

Hükümetten Ruhban Okulu açılımı

11 Mart 2010 15:57 tsi
Hükümetten Ruhban Okulu açılımı Türkiye'deki dini azınlıkların ruhani liderleri ve cemaat vakıflarının başkanları ile kahvaltıda buluşan Bülent Arınç, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması taleplerini haklı bulduklarını belirtti ve okulun açılacağı sinyalini verdi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'deki dini azınlıkların ruhani liderleri ve cemaat vakıflarının başkanları ile Başbakanlık'ın Dolmabahçe'deki ofisinde kahvaltılı toplantıda bir araya geldi. Arınç'ın gündeminde ruhban okulu vardı.

"Onların din görevlisi yetiştirme ihtiyaçlarını, dini haklarının bir gereği olarak haklı buluyoruz" diyen Arınç, "Heybelida Ruhban Okulu'nun tekrar eğitime başlaması konusunda şahsım ve hükümetimizin kararı olduğunu bildirmeliyim" ifadesini kullandı.

"Bir hukuk devleti olan Türkiye'nin kendi mevzuatı içerisinde umarım çok fazla geçmeden gerçekleştireceğiz" diyen Arınç, konuya iyi niyetle yaklaştıklarını belirtti.

'' 71,5 MİLYON VATANDAŞIMIZIN HER BİRİ BU ÜLKENİN ASLİ UNSURUDUR, EGEMENİDİR, BİRİNCİ SINIF VATANDAŞIDIR. BUNUN DIŞINDA BİR YAKLAŞIMI ASLA VE ASLA KABUL ETMİYORUZ''

Arınç, ''71,5 milyon vatandaşımızın her biri bu ülkenin asli unsurudur, egemenidir, birinci sınıf vatandaşıdır. Bunun dışında bir yaklaşımı asla ve asla kabul etmiyoruz'' dedi.

Arınç, Türkiye'deki azınlıkların ruhani liderleri ve cemaat vakıflarının başkanları ile Başbakanlığın Dolmabahçe Ofisi'nde kahvaltılı toplantıda bir araya geldi.

Kahvaltının ardından bir konuşma yapan Arınç, bugün hem kendisi için, hem de hükümet için önemli bir gün olduğunu ifade ederek, Türkiye'deki azınlıkların ruhani liderleriyle yapılan bu görüşmenin çok verimli olduğunu söyledi.

Türkiye'nin son yıllarda temel hak ve özgürlükler konusunda her zamankinden daha istekli adımlar attığını, çözümsüz gibi görülen, adeta tabu olan konuların üzerine korkusuzca ve cesurca gidildiğini söyleyen Arınç, ''İstiyoruz ki, dünyanın en büyük medeniyetlerine ev sahipliği yapmış olan bu topraklarda bir tek vatandaşımız bile hoşnutsuz kalmasın. Binlerce yıldır dünya medeniyetine rehberlik etmiş, büyük katkılarda bulunmuş kadim kültürlerimiz, inançlarımız ve düşüncelerimiz birbirleriyle huzur içinde yaşasın'' dedi.

Hiçbir ayırım yapmadan bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan her bir insanın, her türlü farklılığıyla birbirinin gönlünde, yüreğinde ayrıcalıklı bir yere sahip olmasını istediklerini ifade eden Arınç, ''Hepimiz insanız ve bu masanın etrafında oturan hepimizin inancının temelini insan oluşturur, yani hepimizin inancında insan yalnızca insan olduğundan dolayı kutsaldır'' diye konuştu.

-''BU TOPRAKLARDA YETİŞEN 7 RENKLİ BİR GÜL GİBİYİZ''

Arınç, insanı kutsal bilen anlayışının gereğinin, insanın ürünü olan kültürü, kimliği, eserleri ve özellikleri de saygıyla karşılamak olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

''Bizler farklı kültür, farklı gelenek, farklı inançlarımızla bu topraklarda yetişen 7 renkli bir gül gibiyiz. Aslında hepimiz birbirimizin adeta eksik yanı, yitiği gibiyiz. Bir araya gelince kemale eren vücut gibiyiz. İçimizden birinin eksik olduğu bu kültür, bu inançlar silsilesi ve bu ülke eksik kalır. İçimizden birinin desteğini çektiğini bu muazzam bina bel verir. Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes bu ülkenin asli unsurudur. Kimsenin kimseye üstünlüğü söz konusu olamaz. Dolayısıyla birbirimizin sorunlarına samimi bir şekilde yaklaşmak ve onları çözmek için gayret göstermek zorundayız. Hiçbir kompleksimiz yok, hiçbir çekincemiz yok.''

Demokrasi çerçevesinde, Anayasa ve yasalar çerçevesinde, her şeyden önemlisi insani duyguların rehberliğinde ortak bir yaşam alanını hep birlikte kurmanın gayreti içerisinde olduklarını dile getiren Arınç, bu noktada da son derece olumlu adımlar attıklarını kaydetti.

Arınç, bugüne kadar birçok sorunun tamamen çözülememiş olduğunu, şartların bir kısım gelişmelerin daha yavaş seyretmesine, bir kısım ilerlemelerin çok kapsamlı ve çok yaygın şekilde hayata geçmemesine sebep olabildiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Ancak şunu samimiyetle ifade etmek durumundayız. Biz hiçbir sorunu görmezlikten gelmiyoruz. Hiçbir sorunun üzerine örtmüyoruz, hiçbir sorunu yok saymıyoruz. Daha da önemlisi bu sorunları üreten zihniyeti, bu sorunların devamını arzulayan yaklaşımları da tasvip etmiyoruz. Her konunun makul bir çözümü olduğuna inanıyoruz ve ancak ortak aklı harekete geçirerek, ancak toplumsal bir uzlaşmaya vararak, ancak samimi ve güçlü bir irade ortaya koyarak çözüme yaklaşacağımıza inanıyoruz. Ne yapacaksak, bizim için yapacağız. Bizim dilimizde, bizim tanımlamalarımızda 'öteki' diye bir kelime ve kavram yoktur. İnsanımızı 'bir diğeri' diye tanımlama ayıbına düşmeyeceğiz. Dışlayıcı, ayırıştırıcı, ötekileştirici yaklaşımlarla toplumsal bütünlük de sağlanamaz, devletin bekası da korunamaz, huzur ve güvenlik de tesis edilemez. Bu ülkenin hiçbir vatandaşının Anayasa ve yasalar karşısında diğer bir vatandaşa üstünlüğü asla olamaz. Böyle bir şeyi asla kabul edemeyiz. Bu ülkenin bir kesiminin kendisini egemen, bir kesiminin de kendisini yönetilen olarak hissetmesine asla razı olmayız, olamayız. 71,5 milyon vatandaşımızın her biri bu ülkenin asli unsurudur, egemenidir, birinci sınıf vatandaşıdır. Bunun dışında bir yaklaşımı asla asla kabul etmiyoruz.''

''HEYBELİADA RUHBAN OKULU'NUN HUKUKİ MEVZUATIMIZ İÇERİSİNDE TEKRAR EĞİTİME BAŞLAMASI KONUSUNDA HÜKÜMETİMİZİN, ŞAHSIMIN BİR KARARI OLDUĞUNU SÖYLEMELİYİM''

Arınç, 96 taşınmazın başvuruda bulunan cemaat vakıfları adına tesciline oy birliğiyle karar verildiğini belirterek, ''Bizi birbirimize yaklaştıracak, bizi biz yapacak adımlarımız hiç kimsenin kuşkusu olmasın devam edecektir'' dedi.

Türkiye'deki azınlıkların ruhani liderleri ve cemaat vakıflarının başkanları ile Başbakanlığın Dolmabahçe Ofisi'nde kahvaltılı toplantıda bir araya gelen Arınç, 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren AB ile katılım müzakerelerine başlandığını, şu an itibarıyla bir fasılda müzakerelerin açılıp kapandığını, diğer fasıllarda da müzakerelerin devam ettiğini hatırlattı.

Bülent Arınç, Ocak 2003 tarihinde kanunlaşan 4. Uyum Paketi'nde cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmelerini kolaylaştırmak amacıyla Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin almaları esasını getirdiklerini dile getirerek, Temmuz 2003'te kabul edilen 6. Uyum Paketi ile cemaat vakıflarının tasarrufu altında bulunduğu belirlenen taşınmaz malların vakıf adına tescili için yapılacak başvurular bakımından öngörülen süreyi uzattıklarını anımsattı.

Eylül 2004'te yayımlanan bir yönetmelikle cemaat vakıflarının seçim çevrelerinin genişletildiğini, Ocak 2005'te kabul edilen bir yönetmelikle gayrimüslimlere ait dini, hayri, sıhhi, sosyal, eğitsel ve kültürel müesseseler ile bunların kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili işlemlerinin yürütülmesi görevinin Emniyet Genel Müdürlüğünden alınarak İller İdaresi Genel Müdürlüğü ile valilik ve kaymakamlıklara verildiğini anlatan Arınç, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Türkiye genelinde kilise, havra, manastır ve sinagog gibi eserlerini restore etme çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.

Arınç, Diyarbakır Sur Ermeni Protestan Kilisesi, Diyarbakır Sur Ermeni Katolik Kilisesi, Hatay İskenderun Rum Katolik Kilisesi ve Hatay İskenderun Süryani Katolik Kilisesi'nin onarımının devam ettiğini kaydederek, Balıkesir, Edirne, Gaziantep, Gökçeada'daki eserlerin onarım ihalesinin tamamlanma aşamasında olduğunu, Kilis ve Hatay'daki bazı eserlerin de projesinin yapıldığını, Van Akdamar Kilisesi'nin de restorasyonunun tamamlanarak Mart 2007'de hizmete açıldığını anımsattı.

9. Uyum Paketi çerçevesinde son olarak 5737 sayılı yeni Vakıflar Kanunu'nun 27 Şubat 2008 tarihinde  yürürlüğe girdiğini anlatan Arınç, bu yeni yasanın uygulanmasına başlandığını ve şu ana kadar bin 410 taşınmaz için müracaat talebinde bulunulduğunu bildirdi.

Arınç, bu taleplerle ilgili Vakıflar Meclisince 575 adet başvuruda taşınmazla ilgili tapu bilgilerinin ve tapu kaydının, 368 adet başvuruda da kanun ve genelge gereğince gereken bilgi ve belgeler olmaması nedeniyle  943 taşınmazla ilgili eksik bilgi ve belgeleri tamamlamaları için vakıflara iki aylık ek süre verildiğini belirtti.

35 taşınmazla ilgili başvuruda ise taşınmazlar tapuda başvuruyu yapan vakıf adına kayıtlı olduğundan veya vakıf adına tesciline ilişkin karar bulunduğundan yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığına, ayrıca 347 adet taşınmazla ilgili de tapuda başka bir vakıf, kamu kurum ve kuruluşları ya da tapuda malik hanesi açık olması nedeniyle kanun kapsamına girmediğinden talebin reddine karar verildiğini ifade eden Arınç, şöyle devam etti:

''32 adet Hazine, 2 adet Vakıflar Genel Müdürlüğü, 51 adet bağışlayan veya vasiyet eden, 11 adet nam-ı müstear ve nam-ı mevhum adına kayıtlı 96 taşınmazın, başvuruda bulunan vakıflar adına tesciline oy birliğiyle karar verilmiştir. 11 Rum vakfına 68, 8 Ermeni vakfına 25, 2 Musevi vakfına 2, 1 Bulgar vakfına 1 taşınmaz tesciline karar verilmiştir. Gönül isterdi ki bu toplantıda cemaatlerimizin yapmış olduğunu bin 410 taşınmazın tamamını da kendilerine teslim edelim. Ancak şimdilik bu olmadı. Fakat bu iyi niyetli bir yaklaşımın ilk adımıdır. Bizi birbirimize yaklaştıracak, bizi biz yapacak adımlarımız hiç kimsenin kuşkusu olmasın devam edecektir. Kaldı ki bu süreç, henüz tamamlanmış da değildir.''

Vakıflar meclisinin gerekli evrakların tamamlanması için ciddi bir sorumluluk alıp kanunda bir düzenleme olmamasına rağmen iki aylık ek süre verdiğine dikkati çeken Arınç, hiçbir vatandaşın meselesini AB istediği için, müzakerelerin bir gereği olduğu için yapmadıklarını kaydetti.

Arınç, uygulamada eksiklikler, mevzuata yönelik beklentiler olabileceğini ifade ederek, ''Ancak ne yapıyorsak insanımızı sevdiğimiz için, insanımızın daha müreffeh, daha özgür, daha insanca bir yaşama sahip olması için yapıyoruz'' dedi.

Bülent Arınç, ancak bu süre içinde engelleri aşarak tüm bu sorunların çözüme kavuşturulabileceğine, bunun da hep birlikte yapılabileceğine gönülden inandığını belirtti.

-1915 OLAYLARI-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, konuşmasında Amerikan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun geçen hafta bir karar aldığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu milletimizin vicdanında derin bir yara açmıştır. Keşke hiç kimse, geçmişte yaşanmış acı olaylar üzerine siyaset yapmasaydı. Ancak her dönemde bu acılar istismar edilmektedir. Keşke geçmişte yaşanmış bu acı olaylar bilim adamlarının çalışmalarıyla analiz edilse bu acılar gündelik siyasi hesaplara kurban edilmese. Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Ülkemizde birlikte yaşadığımız Ermeni asıllı kardeşlerimiz var, sınırlarımız dışında yaşanan bu tür gayri ciddi girişimler ve dayatmalardan onların da son derece rahatsız olduğuna inanıyorum. Ancak bütün bu yaşananların burada yaşayan kardeşlerimizin rahatını kaçıracak söz ve davranışlara dönüşmesine asla ve asla müsaade etmeyeceğiz. Bugün bu çatı altında hangi duygular ile bir arada isek, yarın da aynı duygular ile bir ve beraber olacağız. Türkiye son derece zor bir coğrafyada yer alıyor. Yakın tarihimizden kaynaklanan travmalar bugün dahi etkilerini sürdürüyor ve zaman zaman da hiç arzu etmediğimiz sonuçlar ortaya çıkıyor. Ancak insanımızın, ülkemizin huzurunu, refahını, barışını bozmaya dönük hiçbir girişime hayat hakkı vermeyeceğiz. Geriye dönüp baktığımızda binlerce yıldır devam eden bir ortak geçmiş görüyoruz. Aynı şekilde daha nice binlerce yıllık bir ortak geleceğin de mümkün olduğunu düşünüyor ve diliyorum. Bu toplantının birlik ve beraberliğimizin daha da sağlamlaşmasına vesile olmasını diliyorum.''

-HEYBELİADA RUHBAN OKULU-

Bir gazetecinin, bugünkü görüşmede Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasının gündeme gelip gelmediğini sorduğu Arınç, Heybeliada Ruhban Okulu'nun konuşmalar içinde geçtiğini ve Patrik Bartholomeos'un bu konuda düşüncelerini dile getirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

''Bu düşünceleri hepimiz de esasen biliyoruz. Bu konuda bir çalışma yapıldığını zaman zaman sayın Başbakanımız da sayın Milli Eğitim Bakanımız da sayın Devlet Bakanımız da ifade ediyor. Biz iyi niyetle olaya yaklaşıyoruz ama geçmişten bu yana Anayasa Mahkemesinin ve diğer mevzuat hükümlerinin bu konuda bir kısıtlama getirdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Hükümetimizin bu konudaki düşüncesini tekrar ifade etmek isterim. Dini inançlara sahip ülkemizde yaşayan insanların, azınlık statüsü içerisinde değerlendirilirse değerlendirilsin, Lozan'dan kaynaklanan hakları söz konusu edilirse edilsin, kaldı ki biz onlara bu ülkemizin birer vatandaşı yurttaşı olarak bakıyoruz, başkalarından farklı olarak bakmıyoruz. Onların dini adam veya din görevlisi yetiştirmek ihtiyaçlarını, dini inançlarının bir gereği olarak haklı ve makul buluyoruz. Dolayısıyla Heybeliada Ruhban Okulu'nun hukuki mevzuatımız içerisinde tekrar eğitime başlaması konusunda hükümetimizin, şahsımın bir kararı olduğunu söylemeliyim. Ancak önümüzdeki engelleri yine bir hukuk devleti olan Türkiye'nin kendi mevzuatı içerisinde umarım çok fazla geçmeden gerçekleştireceğiz. Bu konuda sayın patrikle de ilgililerle de görüşmelerimiz devam ediyor.''

Toplantının sonunda tüm katılımcılar adına Fener Rum Patriği Bartholomeos tarafından Bülent Arınç'a üzerinde hat sanatıyla çift besmele yazılı vazo hediye edildi. Arınç, hediyeyi alırken, çok mahcup ve mütehassis olduğunu söyledi.

Çıkışta Türkiye Musevileri Hahambaşı İshak Haleva da gazetecilere yaptığı açıklamada, toplantının iyi geçtiğini ifade ederek, özel konuları anlattıklarını söyledi.

Türk Musevi Cemaati Başkanı Silviyo Ovadyo da ''Bir bakanın yaptığı ilk toplantıydı tarihte. Gerçekten burada bütün sorunları dinlemiştir. Gerçi bu sorunlar senelerden beri çözülmektedir ama az kalan sorunları da dile getirme şansımız olduğu için tabii ki çok başarılı bir toplantı olmuştur'' dedi.

Toplantıya, Bartholomeos, Haleva ve Ovadyo'nun yanı sıra Ermeni Ortodoks Ruhani Meclis Başkanı Aram Ateşyan, Süryani Katolik Cemaati Patrik Vekili Korepiskopos Yusuf Sağ, Süryani Kadim Ortodoks Cemaati Ruhani Reisi ve Patrik Vekili Metropolit Yusuf Çetin ile cemaat vakıflarının başkanları da katıldı.

AA

 



Bu haber 456 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,392 µs