AB yamanacak yer arıyor!

11 Mart 2010 11:38 tsi
SORU: ABD-Avrupa-Rusya ittifakına hangisi yanaşmaz? iyibilgi Ankara

Avrupa Birliği’nin politik gücü uzun zamandır yaralı. Yeni süreçler bu yarayı kanırtmaya da devam ediyor. Askeri gücü zaten yok. Bugüne kadar en övündüğü ve her masaya sürdüğünde tarafların sessizleştiği ekonomik gücü de düşüyor.

Sosyolojik gerilemeleri de elbette var AB’nin ama detaylarına girmeden asıl konumuza dönelim. AB’nin küresel haritadaki resmi silikleştikçe kaygılar da artıyor.

Bu kaygıları karşılamayı ve tamir etmeyi görev edinen kişi ise, AB’nin Dışişleri Bakanı diyebileceğimiz Catherine Ashton.

Ashton bir yandan AB’nin bu su alan açıklarını yamamaya çalışıyor bir yandan kendisini “donanımsız” gören eleştirilere diklenmeye çalışıyor bir yandan da “birlik” ruhuna karşı başkentleri savunun diplomasiyi aşmaya didiniyor. (Bununla ilgili Kasım 2009 tarihli haberi buradan okuyabilirsiniz.) Başarır başarmaz ayrı konu. Ama önemlisi şu:

AB “silikleşmekten” nasıl kurtulacak?

AB’nin zihnini okumaya çalıştığımızda (!), ortaya belli bir planın stratejik siluetleri çıkıyor: AB yönetimi iki olayı gelecekteki diplomaside birlik olmuş AB için kılavuz sayıyor.

Birincisi Gürcistan-Rusya savaşında gösterdiği çıkış (yeni), biri de Balkanlar’ın batısında gösterdiği girişim ruhu. AB “dışişleri” böyle olunması gerektiğini düşünüyor!

Burada parantez açma zorunluluğu aşikar: AB’nin “Balkanlar’ın batısından kastettiği Kosova ve Bosne Hersek. Bu bölgeyi eski bir başarı örneği olarak gösteriyor ama aynı zamanda “şu anda da” öyle!

AB diplomasisine göre bu coğrafyada başarısız olmak düşünülemez bile! “Başarısız olmak” ve “kime karşı” nasıl tarif edilmeli, o da ayrı haber. (AB’nin sınırlarındaki ülkelerde demokrasi ve liberalizasyon istiyor. Bu açık bir politik tercih. Çünkü aksi hali AB’nin başarılı olmasını imkansız kılacak.)

AB diplomasisine patinaj çektiren konu da söylediğimiz gibi Avrupa Komisyonu’nun  (AB yönetim organı) yetkilerini devretmekteki isteksizliği.

Oysa AB diplomasi mimarisi-kimilerine göre-yeniden şekillenmek ve yitirilen, yitirilmek üzere olunan gücün yeniden kazanılması gerekiyor. Bu da “içeride” ayrı bir politika ve çatışmalar demek.

Tam bu manada-olası “AB’nin gücü yerinde” diyenlere-itirazlara bizzat Ashton’un daha yeni zikrettiği şu cümleyi aktaralım: “Avrupa Birliği dünyada gücünü ve nüfuzunu kaybetmekte. Üye ülkeler dış politikada birlik içinde hareket etmeliler.”

---

 

Tamam da kime karşı? Kiminle?

AB dış politikası “yitirdiği gücün yerini” Çin ve Hindistan’ın doldurmaya başladığını, açıkça “bunlara karşı birlik” öneriyor! Peki Rusya niye yok? Rusya karşı da ama çok yakın olduğu için mi zikredilmiyor, yoksa “karşı”da değil mi?

Bugün itibariyle AB dış politik okumaları geleceğe yönelik önlemler alınmazsa birliğin durumunu iyi görmüyor. Bu yüzden de bir dönüşüm süreci içine giriliyor.

Peki AB içindeki direniş aşılır mı? Mümkün. Zaten 2009 sonunda yapılan seçim ve yeni yöneticilerin manası buydu.

Türkiye’ye gelince. Yapması gereken tek şey var: dönüşümün sonunda ortaya çıkan AB, Ankara’ya uyar mı uymaz mı, buna bakmak.

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,419 defa okundu.