Akıntıya karşı bir kişi | " /> Akıntıya karşı bir kişi | "/>

En Sıcak Konular

Akıntıya karşı bir kişi

20 Şubat 2010 10:25 tsi
Akıntıya karşı bir kişi Yıldırım Türker'den haksızlıklara boyun eğmeyen bir insan portresi.

‘Millet Meclisi’nde mahsur kaldınız. Hava da karardı. Yolunuzu bulup kendinizi dışarı atamıyorsunuz? Tehlikelerle dolu bir ormanda kaybolmayı yeğlerdiniz. Ama işte onca milletvekiliyle birlikte kalakaldınız. Birbirlerine dokunmazlar, tamam, ama siz yabancısınız. Böyle bir felaket karşısında kime sığınacaksınız? Fazla seçeneğiniz olmadığını biliyorsunuz. Evet. Şahsen sığınabileceğim çok az insan var, o çatının altında. Biri ve önde geleni, Mehmet Bekaroğlu. Hipokrat yeminli milletvekili. Yeminli insan.’

Böyle başlamışım yıllar önce bir yazıya.

Bugün yine Bekaroğlu’nu bahçede ağırlamak istiyorum.

O hâlâ akıntıya karşı, muktedirlere karşı mücadelesini sürdürüyor.

İslam’ın adına sığınıp düzen bekçiliği yapanların da militarist Cumhuriyet örgütlenmesinin de gözetiminde, ikisinin riya işbirliğini anlatmaya çalışıyor hâlâ. Müslümanlara sosyalizmi hatırlatıyor.
Kendisini 100’den fazla insanın hayatına mal olan, F tipi cezaevleri krizinden hatırlarsınız. Toplumun suskunluğu karşısında isyan ediyordu: “Suskunluğun bir sebebi de her şeyin denendiği bir sorunun artık çözülemeyeceğinin kabul edilmesidir. ‘Ölümden başka her şeyin çaresi var’ halk deyişine sahip olan bir toplumun tek çare olarak ölümü kabul etmesi, eğer böyle bir hastalık tanımlanacaksa, toplumsal şizofreninin en belirleyici ölçütü olmaya adaydır” diyordu.

Bekaroğlu, felsefe okumak istemesine rağmen anasının baskısıyla tıp fakültesine yazılmış. Uzmanlık alanı olarak psikiyatriyi seçmiş. Daha ilkokuldayken tanık olduğu haksızlıklara karşı koyan tavrı yüzünden öğretmenlerinden dayak yediğini anlatıyor bir söyleşisinde. Devlet zulmüyle tanışmasıysa 24 yaşına denk geliyor. 12 Mart döneminde isim benzerliği yüzünden gözaltına alınmış. Bir hangarda, sorgusuz sualsiz 15 gün tutulmuş. 12 Eylül döneminde çıkarılan zorunlu hizmet uygulaması doğrultusunda çektiği kurada adeta kaderini seçmiş: Gaziantep Özel Tip Cezaevi. Kısa süre sonra askere gittiğinde de Metris Cezaevi’nde ‘ihtiyaca binaen’ görevlendirilmiş. Açlık greviyle ilk tanışması da burada olmuş. Tek tip elbise, tıraş zorunluluğu ve baskılar nedeniyle açlık grevine giden mahkûmlara ‘komünizm tedavisi’ uygulaması istenmiş. 12 Eylül’ün namlı yöneticileri komünizmi bir kişilik sapması, tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak gördüğü için hazır psikiyatrist bulmuşken onlara bedavadan bir tedavi ısmarlamak istemiş. ‘Kızıl Tugayları Avrupa’da tedavi ediyorlar, siz de bizimkileri tedavi edin’ diyorlarmış. Bekaroğlu ne kadar komünizmin bir hastalık olmadığını anlatmaya çalıştıysa da bir yararı olmamış. İlle de ‘hipnoz ederek ikna ediniz’ diyorlarmış.

“O dönem benim gibi psikiyatristler hipnoz ve okus pokusla mahkûmları ikna edecek insanlar olarak görülüyordu.”

Bekaroğlu’nun meslek hayatı, tıbbın devletle suç ortaklığına direnerek geçiyor. 1984’te Gaziantep Özel Tip Cezaevi’ndeki görevine dönüyor. 12 Eylül yönetiminin Avrupa’dan örnek alarak psikolog, psikiyatrist, öğretmen, sosyal çalışmacı ve imam gönderip ‘içerdekileri ıslah etmek ve topluma kazandırmak’ için hazırladığı projede görev alıyor. Düşünce suçlularını ‘psikopat’ ilan etmeye yönelik bu projenin de çöküşüne tanıklık ediyor. “Özel Tip cezaevi açıldığında, 12 Eylül’ün de gevşediği yıllardı. Adalet Bakanlığı’na bağlandı. Daha rahattım. Tutuklu ve hükümlülerle sohbet, kitap okuma gibi faaliyetler yapıyordum. Ertuğrul Kürkçü’yle Sovyetler’in Afganistan’ı işgalini tartışıyordum sıkça.”

Bekaroğlu, siyasete atılana dek, siyasi görüşleri ne olursa olsun meslektaşları tarafından sevgi ve saygıyla anılan bir doktor oldu. Kültürel konulara ağırlık veren çalışmaları ve dürüst kişiliğiyle siyasete yolcu edildi.

Cezaevlerindeki katliamlara engel olmak için gecesini gündüzüne kattı. Ölüm oruçlarının durdurulması için aracı olmaya çalıştı. Çözümler, öneriler üretti. Devletin zindancı yaklaşımından dem vurdu. İsyan çıkarıyorlar diye takdim edilen tutuklu ve hükümlülerin hak aradıklarını açıkça dile getirdi. İşkenceye, yargısız infazlara, bütün insan hakları ihlallerine karşı durdu. Hakkında Medya TV’ye çıkıyor, vatan hainliği yapıyor söylentileri çıktı. Tınmadı. Tecrit alanları kullanımının ıslah programı çerçevesinde cezaevi idaresinin tasarrufuna bırakılmasını eleştirdi. Dünya standartlarına göre politik tutukluların ıslahı söz konusu olamaz, dedi. “Politik tutukluya ‘düşünceni değiştir’ demek en büyük insan hakları ihlalidir” diye haykırdı. Ölüme karşı hayatı savundu. Küçük siyasi hesaplara hiç yüz vermedi. Belki bir tek düşüncesini bile paylaşmadığı insanları şefkatle kucakladı. Onları ölüme karşı savundu. Sadece Hipokrat değil, insanlık yeminine de sadık kaldı. Susanlara, yok sayanlara,
görmezden gelenlere, suç ortaklıklarına gerekçe bulanlara nefes aldırmadı.

O zamanlar siyaset dilimizde çok zor anlaşılır bir noktanın altını çiziyordu. Ölüm oruçlarının çözülememesi altında yatanı ilan ederken: “Bunu engelleyen, ‘Devlet terör örgütleriyle pazarlık yapmaz, devlet boyun eğmez’ zihniyetidir. Terör örgütleri belki de devlete boyun eğdirmek istemektedirler. Belki de insan hakları bahanedir; örgütlerin başka politik amaçları vardı. Ama bu bizim sorunumuz değildir. Bizim sorunumuz, ölümleri engellemek, cezaevlerinde güvenlik ve insan hakları endişesini birlikte ortadan kaldıracak bir çözüm bulmaktır.”
Bekaroğlu’nun mücadelesi sürüyor.

Yıldırım Türker / Radikal



Bu haber 779 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,802 µs