En Sıcak Konular

Özkök'ü zora sokan tanık

5 Şubat 2010 08:39 tsi
Özkök'ü zora sokan tanık "Eskiden yayın yönetmeni de olan yazarın "Gidin, ona sorun" diye kendisine kalkan seçtiği Hürriyet muhabiri" bakın ne demiş?

Bu tanık olmadı, başka tanık lütfen...

Masamın üzerinde kapanmamış dosya kalsın istemem; ne yapar eder, her dosyayı sonuca bağlayarak kapatırım.

Bir süredir açık duran bir dosya var masamın üzerinde; kapağında "Özkök, Bayramoğlu, Kalkan, Sevilay" kodları yazılı... Bugün o dosyayı kapatmaya karar verdim.

Ali Bayramoğlu Hrant Dink'in ölüm yıldönümünde (19 Ocak) içinde kopan fırtınanın etkisiyle duygulu bir yazı yazdı; "Orada mısın Ertuğrul, kendini görüyor musun?" yazısı bir dostun kaybına yanan bir yazar yüreğinin haykırışıydı aslında.

Okuyun şu satırları: "İpekçi'yi öldüren Ergenekon ile Hrant'ı öldüren Ergenekon aynı pis havuza işaret ediyorlar... / Evet, bir yüzde bunlar var... / Yol alınmadı, buzdağının üstü kırıldı, hepsi o... / Türkiye'nin karanlık yüzü budur... / Ve o yüzü temsil edenler, o yüzden beslenenler ülkenin yaşadığı değişim ve Ergenekon temizliği karşısında titreyenlerdir.

"Ama diğer tarafta bir kavga sürüyor. / Aramızda olsaydı Hrant'ın da coşkuyla karşılayacağı bu temizlik, onun da önemli bir pay taşıdığı bu değişim, Türkiye'nin yarınıdır, yarınki aydınlık yüzüdür. / Ergenekon zihniyetini temsil eden bu net resimde kendilerini görüyorlar mı acaba?"

Ertesi gün, Bayramoğlu'nun 'Ertuğrul' diye seslendiği yazardan 'Duyduk duymadık demeyin, kâtil benim' başlıklı savunma geldi: "Bana, 'Özköşk' dediler. 'Darbeci' dediler. 'İş takipçisi' dediler. 'Ergenekoncu' dediler. / Şu dediler, bu dediler, hiç cevap vermedim. / Bir 'Cinayete azmettirici' dememişlerdi, sonunda onu da dediler."

Savunması da şu: (Hrant Dink'in "Sabiha Gökçen Ermeni'ydi" iddiasıyla ilgili) "Bu haberi, Ersin Kalkan adlı arkadaşımız yaptı. / Ersin Kalkan kimdir? / Öğrenmek istiyorsanız gidip 'Agos' gazetesinde çalışanlara sorun."

Nicedir, Agos'ta çalışan birini görüp onun bu ricasını yerine getirmeye can atıyordum. Bütün arzum, isteğim, Agos'tan biriyle karşılaşıp hikâyenin aslını dinlemekti. Niyetim hâlismiş, daha güzel bir şey oldu: Yazarın ricasını yerine getirme görevini Agos bizzat üstlendi. Gazetenin son sayısında (s. 722, 29 Ocak 2010) Hürriyet'ten Ersin Kalkan'la yapılmış aydınlatıcı bir röportaj yer alıyor.

Bakın ne demiş Ersin Kalkan: "Hürriyet'in onu (Hrant Dink'i) ölüme götüren süreçte sorumluluğu olduğunu biliyorum."

Eskiden yayın yönetmeni de olan yazarın "Gidin, ona sorun" diye kendisine kalkan seçtiği Hürriyet muhabiri, karşı tarafın tanığı olarak konuşmuş Agos'a... O günlerde yazdığı yazılarla haberin özüne sahip çıkmış Ertuğrul Özkök, ırkçılığın yanlış olduğunu belirtmiş; ancak yayın yönetmeni olarak gazetesindeki başka yazarların Hrant'ın ölümüne yol açan sürece katkıda bulunmalarına ses çıkartmamış...

Özellikle Emin Çölaşan'ın... Oysa, Çölaşan, Hürriyet'ten kovulduktan sonra patronu ve yayın yönetmeninin yazılarına sıkça müdahale etmelerinden yakınmıştı; öyle anlaşılıyor ki, Hrant Dink'i çarmıha geren yazılarına dokunmamış Ertuğrul Özkök...

'Duyduk duymadık demeyin, kâtil benim' başlıklı yazıda kendisine tanık gösterdiği Hürriyet mensubunun söyledikleri Ertuğrul Özkök'ü sorumluluktan kurtarmadı. Maalesef, kurtaramadı. Başka tanık göstermesine bir mâni yok ama...

"Hrant Dink'in öldürülmesinden ben sorumlu değilim" keskinliğiyle kendisini savunması üzerine, "Belki Hrant Dink'te o kadar sorumluluğun yok, ama Ahmet Kaya'nın kanı senin elinde" ithamına maruz kaldı aynı yazar. İtham, Sabah'tan Sevilay Yükselir'e ait. Okuyalım:

"Evet... Belki onun katledilişi öncesi attığı manşetler ile ilgili ortaya koyduğu argümanlar onu Hrant'ın katili olmaktan kurtarıyor ama... / Ahmet Kaya'nın katili olmaktan kurtaramıyor... / Kurtaramayacak da... / Emin olmalı ki, belki bu dünyada değil ama öbür dünyaya ayak basar basmaz iki el yakasına yapışacak... Ve haykıracak; 'Eyy Ertuğrul Özkök... Hiç mi vicdanın sızlamadı hakkımda onca yazıyı yazarken? Bana şerefsiz, alçak ve vatan haini derken... Hadi... Söyle... Değer miydi üç kuruşluk tiraj uğruna benim gibi ülkesini seven bir sanatçı için attığın o insafsız manşetler? Söyle.. Değer miydi?' diye..."

Genç yaşta sıla hasreti çeke çeke vatanından uzakta vefat etmişti Ahmet Kaya; gurbete çıkmasının sebebi Hürriyet'in 'Ayıp ettin gözüm' ve 'Vay şerefsiz' manşetleriydi. İlkinde kullanılan fotoğrafın fotomontaj olduğu mahkeme kararıyla belirlendi. İkincisinde ise, bir konserde sarf ettiği "Birkaç şerefsiz yüzünden bana yaşatılanları içime sindiremiyorum" sözünü "Ahmet Kaya bütün millete 'şerefsiz' dedi" biçimine sokmuşlardı...

Belki bu itham için de 'tanıkları' vardır Ertuğrul Özkök'ün...

Taha Kıvanç / Yeni Şafak



Bu haber 968 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,650 µs