meşru değildi!' | " /> meşru değildi!' | "/>

En Sıcak Konular

'Irak savaşı meşru değildi!'

1 Şubat 2010 10:38 tsi
'Irak savaşı meşru değildi!' Savaşın hemen öncesinde BM Güvenlik Konseyi'ne Saddam'ın işbirliğini artıracağı yönünde sinyaller verdiğini anlatmıştım. Hatta bizzat Blair'e, 250 bin askerin Irak'ı işgal edip pek az silah bulmasının çelişkili ve absürd olacağını söylemiştim. Bu sava

ABD’nin Britanya ve dönemin dışişleri bakanı Colin Powell gibi Amerikalılar tarafından 2002’de yerleştirildiği BM rotası, Irak’a karşı tek taraflı silahlı müdahaleye kesinlikle tercih edilirdi. Fakat Britanya için bu yaklaşıma katılmak bir kumarı da gerektiriyordu: Irak silah denetleyicilerini kabul eder, silahlar bulunur ve ortadan kaldırılırsa, başarı ilan edilebilirdi. ABD ve Britanya’nın daha muhtemel olduğunu düşünür göründüğü senaryoysa şöyleydi: Irak 1990’larda yaptığı gibi denetlemelere karşı koyacak veya zorluk çıkaracaktı. Böyle bir durumda, BM Güvenlik Konseyi silahlı müdahaleye izin vermeye ikna edilebilirdi; bu da hem silahsızlandırma, hem de rejim değişikliğiyle sonuçlanırdı.

Fakat Irak denetleyicileri kabul eder, işlerini zora sokmaz ve yine de silah bulunmazsa, Konsey silahlı müdahaleye izin vermeye nasıl ikna edilecekti? Ve buna izin vermezse, tetiği çok da düşünmeden çekebilecek bir ABD yönetiminin varlığında Britanya nerede duracaktı?

‘Peşin hükümlü davranamayız’
Güvenlik Konseyi’nin 8 Kasım 2002’de aldığı 1441 sayılı karar son derece acımasızdı ve bazıları Irak’ın bunu reddedip Güvenlik Konseyi’nden silahlı müdahale izni talep edilmesinin yolunu açacağını bekliyordu veya en azından öyle umut ediyordu. Fakat ABD’nin süregelen askeri takviyelerinden haberdar olan Irak zor olanı yaparak, denetleyicilere tam ve kısmen sorunsuz erişim sağladı. Ancak hiçbir kitle imha silahı bulunmadı.

Güvenlik Konseyi’ne 27 Ocak 2003’te yaptığım açıklamada, Irak’ın ‘süreç’te işbirliği sağladığını belirtmiş, fakat ‘içerik’ bağlamında işbirliğinin de şart olduğunu söyleyerek Bağdat üzerinde baskı yaratmaya çalışmıştım. Bu arada, denetleme görevimimizi önceden belirlenmiş bir bakış açısıyla yerine getirmediğimizi de şu sözlerle ortaya koymaya çalışmıştım: “UNMOVIC (BM’nin silah denetim komisyonu) Irak’ta yasaklanmış maddelerin ve faaliyetlerin bulunduğunu varsaymıyor... fakat bunun tersini de varsaymıyor... Varsayımlar sorunu çözmez. Kanıtlar ve tam şeffaflık yardımcı olabilir.”

ABD’nin askeri takviyelerini Irak’ın faal işbirliğine girmesini sağlayacak bir baskı aracı olarak görüyordum. Reuters’in 6 Şubat 2003’te geçtiği habere göre, ben ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu başkanı Muhammed el Baradey Britanya başbakanı Tony Blair’le yaptığımız görüşmede ve Bağdat’a giderken şunları dile getirmişiz: “BM denetleyicileri, silahsızlanma konusundaki işbirliğini iyileştirmezse Irak’ın önümüzdeki hafta sunulacak raporda tatsız değerlendirmelerle karşılaşacağını ilan edip, Irak için son çanların çaldığını söylediler.” Blair’in sözcüsü bu çağrıya katılmamış, “Saddam’ın 1441 sayılı BM kararını küçümsediği açık ve zaman doluyor” diye konuşmuştu.
Güvenlik Konseyi’ne 14 Şubat’ta verdiğim brifingde kitle imha silahlarına değinerek şöyle demiştim: “UNMOVIC henüz böyle silahlar bulabilmiş değil...”

Fakat şunu da dile getirmiştim: “Bu silahların varolduğuna dair hemen hükme varılmamalı. Fakat böyle bir ihtimal de yok değil.” Irak’ın bazı önemli silahsızlanma meselelerini ele aldığını ve bize bir dizi belge verdiğini belirtip, temkinli biçimde, yeni kanıtlar içermese de bu belgelerin bize verilmesinin önemli meselelere odaklanmak noktasında daha faal bir tavrın göstergesi olabileceğini’ söylemiştim.
Bu toplantıdan bir hafta sonra, 20 Şubat 2002’de Blair’le telefonda görüştüm. Sohbetimizin bir kısmı istihbaratın rolü ve kalitesi üzerineydi. Dönemin ABD ulusal güvenlik danışmanı Condoleezza Rice’a da söylediğim gibi Blair’e de, aldığımız istihbaratı takdir etsem de o kadar ikna edici bulmadığımı da söylemem gerektiğini anlatmıştım. İstihbarata dayanarak gittiğimiz tesislerden sadece üçünde sonuç elde etmiştik. Ben Irak’ın kitle imha silahlarını hâlâ gizlediğine inanma eğilimindeydim ama kanıta ihtiyacım vardı. Belki de Irak’ta bu tür silahlar yoktu. Blair Fransız ve Alman istihbarat servislerinin bile bu tür silahlar bulunduğundan emin olduğunu, Mısırlıların da böyle düşündüğünü söyledi. Bense Mısırlıların mobil biyolojik silah üretimi tesislerinden emin olmadığını dile getirdim. Ayrıca 250 bin askerin Irak’ı işgal edip pek az silah bulmasının çelişkili ve absürd olacağını da ekledim. Blair, Saddam’ın kitle imha silahları programını yeniden yapılandırdığına dair istihbarın açık olduğu yanıtını verdi. Benim istihbarata inancım sarsılmışken, Blair açıkça istihbarata güveniyordu ve ikna olmuştu.
Konseye 27 Ocak ve 14 Şubat’ta yaptığım açıklamalar arasındaki ton farkı gözden kaçmadı. Time dergisinin bir sorusuna şu yanıtı vermiştim: “Ben gördüğüm gerçekliği yanlışsız tarif etmeliyim. Gerçeklik değişirse bunu da kaydetmeliyim. 14 Şubat’a gelindiğinde Bağdat’a gitmiştik ve bizi silahsızlandırmaya yaklaştırmasa da ilerleme fırsatı için potansiyel yaratan bir dizi şey söz konusuydu.”
Irak gerçekten de çözülmemiş meseleleri ele almak açısından daha girişken hale geliyordu. 7 Mart 2003’teki Konsey toplantısında şöyle konuşmuştum: “Iraklılar, 1991’de tek taraflı yok edilen biyolojik ve kimyasal silahların miktarına dair büyük bir belirsizlik kaynağına açıklık getirmek için önemli çaba sarf ediyor... Bir tesis yeniden kazılıyor... denetleme çalışmaları ilerliyor ve sonuç getirebilir. Devam eden kilit önemdeki silahsızlandırma görevlerini sonuçlandırmak ne kadar zaman alır? ... Yıllar değil, haftalar da değil; ama aylar içinde tamamlanabilir.”

Straw bilinen gerçeklere ‘şaşırdı’
7 Mart’taki konsey toplantısında, 1999’da UNMOVIC’i kurmuş konsey kararında talep edilen çalışmaların parçası olan uzun bir belgeyi konsey üyelerine vermeyi önerdim. Bu belge, hâlâ çözülmemiş silah meseleleri konusunda güncel bir tablo çiziyor ve Irak’ın çözüm için atabileceği adımları sıralıyordu. Böyle bir belgenin varlığı biliniyordu ve bazıları, Irak’ın işbirliğine dair ölçüt ve zaman kısıtlamalarının belirlenmesi konusunda yapılan gayrıresmi tartışmalarda bu belgenin işe yarayabileceğini düşünüyordu.

Britanya dışişleri bakanı Jack Straw belgeyi 7 Mart’taki konsey toplantısına gelirken uçakta okumuş, çözülmemiş meselelerin sayısı ve Irak’ın şimdiye dek çıkardığı zorluklardan çok etkilenmişti. Fakat ‘çözülmemiş’ olarak sıralanan meselelerin çoğunun Körfez Savaşı sonrasında Irak’ın kimyasal ve biyolojik silahlarının imhası amacıyla kurulan UNSCOM için de aynı kategoride bulunduğundan habersiz miydi? Güncel bir liste ve sorunların analizi olarak önem taşısa da, belgenin şaşırtıcı olduğu söylenemezdi ve başkaları da şaşırtıcı bulmamıştı.

Straw, Iraklıların çözülmemiş silahsızlanma meselelerini çözmeye yardım etmek yönünde son dönemde ortaya koyduğu ve benim de rapor ettiğim çabalara ilgi göstermedi. Devam eden zorluklara odaklanmayı tercih etti ve Iraklıların son 12 yılda çıkardığı, belgede de değinilen ama zaten bilinen zorluklara dikkat çekti. Yasak silahların varolduğundan emin biçimde şu sonuca vardı: “İhtiyaç duyduğumuz şey, Irak’ın silahsızlanma yönünde geri döndürülemez ve stratejik bir karar alması; Irak’ın bütün kitle imha silahlarını denetçilere teslim etme kararı.”

Blair’ın kumarı tutmadı
Bana öyle geliyor ki, birkaç yüz denetlemede hiçbir kitle imha silahının bulunmamasından sonra ve istibaratın güvenilirliği zarar görmeye başlamışken, Straw denetleme çabalarının ‘kesin kanıt’lar bulacağından şüphe etmekte Amerikalılara katılmıştı. 1991’den beri odaklandıkları noktadan uzaklaşıp, Saddam’ın silahsızlanma yönünde kapsamlı bir ‘stratejik karar’ almasını talep ediyorlardı. Böyle bir kararın alınmamasının, Konsey’den silahlı müdahale izni talep etmenin temeli olarak kullanılabileceği açıktı. Irak bu talebe anlamlı bir yanıt vermedi, fakat bu yanıtın gelmemesi konseyin çoğunluğunu askeri müdahaleye ikna etmek konusunda işe de yaramadı. Çoğu üye hâlâ daha fazla denetleme istiyordu. Denetleyicilerin üç yıldan uzun süre beklemesine izin verip, sonra da sadece üç buçuk ay inceleme yapmasına olanak tanımanın mantığı neydi? BM rotası silah meselelerinin çözülmesini sağlayamadığı gibi, Britanya’nın umut ettiği ve üzerine kumar oynadığı alternatife, yani Güvenlik Konseyi’nin silahlı müdahaleye izin vermesine de yol açmamıştı. Daha da kötüsü, silahlı müdahale ve işgal de tıpkı denetleyiciler gibi kitle imha silahı bulamadı.

ABD ve Irak, savaşı pazarlamak için büyük çaba harcadıkları meşruiyetten mahrum kaldı. Tek olumlu sonuç, halkına dehşet saçan ancak bölgesine uzun vadeli bir tehdit yönelttiği söylenemeyecek bir yöneticinin devrilmesi oldu.

Hans Blix * / Radikal

(* Savaş öncesinde Irak’ın kitle imha silahlarını araştıran BM silah denetleme kurulunun başkanıydı, 28 Ocak 2009)



Bu haber 431 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,450 µs