7 savaşçısı... | " /> 7 savaşçısı... | "/>

En Sıcak Konular

Özkök'ün 7 savaşçısı...

14 Ocak 2010 16:32 tsi
Özkök'ün 7 savaşçısı...
'Mumcu-İpekçi gazeteciliğine karşı sit-com gazeteciliğini üretiyorum' diyen Ertuğrul Özkök dönüş yaparak '7 savaşçısı' açıkladı...

Atılgan Bayar/Akşam

Özkök, ikinci çuval inciri de berbat etmek üzere

Uğur Mumcu-Abdi İpekçi gazeteciliğine karşı sit-com gazeteciliğini ürettiğini gururla duyurmuştu Ertuğrul Özkök.

Ve fakat, o da ne!
Şimdi, Yayın Yönetmenliği'nden 'yedek kulübesi'ne çekildiği zaman yıldızının parlayacağını söylediği gazetecilere bakın:

Nuray Mert, Kadri Gürsel, Sedat Ergin, Ruşen Çakır, Nazlı Ilıcak ve Ahmet Hakan... Ahmet Hakan, zevahiri kurtarma kotasından listede...

Geleceği parlak bir tane daha sit-com gazetecisi yok mu yahu?

Bu açıklamayı sit-com gazeteciliğinin (şimdilik) çöküşünün itirafı diye de okuyabiliriz.
Ertuğrul Özkök kenara çekildi ve politik tutumlarını tartışabileceğimiz ama ciddiyetlerinden şüphe etmeyeceğimiz sit-com dışı yazarlara yol açmak zorunda kaldı.

Zaten Melih Aşık'tan Hasan Pulur'a kadar bütün nomenklatura'nın da sit-com gazetecileri aşağıladığını biliyoruz. Onlar kendi konumlarını sağlama almak için, gösteriye tahammül ettiler.
Bitpazarına nur yağdırmak imkansıza yakın olduğu için, Ertuğrul Özkök zihninde yeni bir takım yarattı... Kendince Cumhuriyetçi ve yenilikçi olduğunu düşündüğü isimleri kendi takımı olarak sunuyor...

Ama zamanlamada maalesef bir tuhaflık var. Adama sormazlar mı, sen Uğur Mumcu-Abdi İpekçi gazeteciliğinin bittiğini ilan edip sit-com'cuları parlatmaya çalışırken aniden bir aydınlanmaya mı uğradın diye?

Sorarlar. Ve belki de, hem Türk medyasına, hem de Türk siyaset ve düşüncesine yaptığı büyük kötülük böylece deşifre olabilir. Amiral Gemisi'nin kaptanı, sit-com'cuları parlatıp, Uğur Mumcu-Abdi İpekçi gazeteciliğinin önünü tıkamasa, büyük ihtimalle bambaşka bir medya ve siyaset manzarasıyla karşı karşıya olacaktık.

Medyadaki Cumhuriyetçi, laik, çağdaş blok Hasan Pulur-Melih Aşık-Hakkı Devrim kalibresine hapsolmayacak; daha demokratikleşecek, daha açılacak, daha fazla popülerleşecekti. Türkiye'nin yenileşme sürecine; diyalog yeteneği gelişkin, 'Kurucu Felsefe'yi yeniden üretmeye çalışan' Cumhuriyetçiler de katılmış olacak ve bir dizi endişe çoktan teminatlandırılmış bulunacaktı.

Şimdi, (Nazlı Ilıcak ve Ahmet Hakan'ı tartışmanın dışında tutmak istiyorum) Nuray Mert, Kadri Gürsel, Sedat Ergin ve Ruşen Çakır'ın Özkök tarafından bir çuval incir berbat edildikten sonra sahaya sürülüyor gibi yapılmasında onlara yönelik bir haksızlık da olduğunu düşünüyorum.

Özellikle Nuray Mert'in ve Sedat Ergin'in kimlik ve kişiliklerinde belirginleşmiş Cumhuriyetçi ve demokrat nitelikler, böyle bir bağlam içinde ve Ertuğrul Özkök tarafından sunulduğu zaman onların Doğan Grubu'nun (ve Ertuğrul Özkök'ün) savaşçıları gibi algılanmasına yol açıyor.

Oysa Ertuğrul Özkök, Cumhuriyetçileri savunduğu için değil... Samimi ve yenilikçi Cumhuriyetçilerin önünü zamanında açmayıp, onları sit-com'da boğduğu için medyadaki çöküşü yaşıyoruz.

Ruşen Çakır, 'Ertuğrul Özkök'ün benim ismimi anması mesleğim açısından iyi bir referans değil' diyor. Nuray Mert'in de Sedat Ergin'in de bu tuhaf zamanlama ve prezantasyon biçimiyle içerik ve entelektüel işlevlerini kaybetme tehlikesi bulunuyor.

İktidara yönelik 'daha fazla demokrasi' taleplerini sürdürürken, aynı talebi yanına bir de yenileşmeyi ekleyerek Cumhuriyetçi kamuoyuna ve elbette içinde bulundukları gruba da aynı zamanda yöneltmeleri gerekmiyor mu?

Özellikle, her kesimle konuşabilme yeteneği bulunan Nuray Mert gibi bir akademisyenin önünde böyle zorlu bir entelektüel imtihan olduğunu düşünüyorum.

Sıkışan tarafın yanında bulunmak bir vicdani tutum gibi görünebilir ama katiyen çözüme yönelik bir entelektüel katkı değil.

Bu tartışmanın sonunda medya düzeni normalleşecek; siyasal görüşleri ne olursa olsun gazeteci ve yazarlar birbirleriyle tartışarak Türkiye Cumhuriyeti'ni ihyaya katkıda bulunabilecekler mi? Buna ilişkin bir zemin sağlanabilecek mi?

Yoksa, yine entelektüeller ve gerçek gazeteciler ihtiyaç halinde tekrar kullanılmak üzere marja sıkıştırılıp, meydan sit-com'culara mı iade edilecek? Soru bu.

Cumhuriyetçiler ve muhafazakarların sağlam bir demokratik vasatta birbirlerini zenginleştirerek tartışamaması sit-com'cu siyaset ve medya elitinin gizli iktidarına yol açıyor. Tanıdığım kadarıyla, Nuray Mert'in ve Sadat Ergin'in de taraflarca zorlandıkları, hakikatte tarafların de aleyhine olan bu basit formatın parçası olabileceklerine ihtimal vermiyorum.
Cesur bir entelektüel sıçrama bekleyerek; ilgiyle izliyorum...



Bu haber 877 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,950 µs