En Sıcak Konular

Bir zamanlar Selda'yı da dinlemişler!

11 Ocak 2010 12:55 tsi
Selda Bağcan. Sadece yaşayan bir müzik efsanesi değil aynı zamanda o Türkiye'nin siyasi kavgaların içinden açılımlı günlere en çok dinlenen ve hep ilgi odağında kalmayı başaran çilekeş ismi...

Bir zamanlar yüreklerimizi dağlayan unutulmaz türkülerin yanık sesi selda Bağcan, Califonia'da yapılan ankette dünyanını efsanevi 81 şarkıcısı arasına girdi ve sanatının gücü belgelendi. Selda, konuyla ilgili düşüncelerini Aktüel'e açıklarken sanat yaşamı hakkında da ilginç bilgiler verdi.

Telekulak'ın kendisini nasıl dinlediğini, ilk Kürtçe şarkıyı okuyan isim olarak başına gelenleri, Cem Karaca ile olan aşk macerası,  Cem Karaca'nın ondan hangi türküyü arakladığını, ve bir dönem Türkiye'de solcu olmanın sancılarını bu röportajda bulabilirsiniz...

Arda Uskan'ın röportajından bir bölüm

> Geçmişten konuşacak çok şey var ama istersen şu yeni dosyadan başlayalım. Önümdeki kitapçıkta "Dünya Müziğinde Efsane Kadınlar" diye çok önemli bir liste var. Burada Joan Baez'dan Maria Callas'a, Edith Piaftan Ümmü Gülsüm'e kadar 81 şarkıcı arasındasın! Bu listeyi kim hazırlamış?

> The Times gazetesinde yayımlanan "Kadınlar neden dâhi olamaz" adlı bir makaleden yola çıkarak, California'lı radyo sunucusu Sandy Miranda'nın dünya çapında düzenlediği bir anketin sonucu bu.

> İlk çıktığın dönemlerde efsane gibiydin. Ama popülarite, zamanla doğal olarak kayboluyor galiba...

> Ben popüler olmayı değil klasik olmayı tercih ederim. Günümüzde bunun için başka şeyler gerekiyor. Hayatına girip çıkanları deşifre edeceksin ve rezil olacaksın önce. Bu şekilde gündemde kalıp popüler olacaksın. Ben kendi hayatımı kendim için yaşıyorum.

> Peki yeni şarkılar, yeni albümler?

> En son "Güvercinleri de Vururlar" albümümü çıkardım. Önümüzdeki aylarda da "Halkım" isimli albümüm çıkacak.

> Şimdiki gençler bilmezler anlatalım, ilk plağın neydi, hangi sene?

> İlk plağım "Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle"dir. Diğer ismi "Sivas Ellerinde Sazım Çalınır" ve arka yüzü de "Mapushanelere Güneş Doğmuyor". Daha sonra, "Mapushane İçinde Mermerden Direk" arka yüzü "Tatlı Dillim". İlk şarkılarım bunlar... İki 45'lik plak aynı gün (15 Temmuz 1971) yayınlandı.

> Sadece Ankara'da ünlüydün o günlerde. Radyolar diğer illere yayın yapamıyorlardı. Peki sen bu şarkıları yaptığında Barış ve Cem ünlü müydü?

> O zaman Cem Karaca ve Barış Manço henüz isim değillerdi. 1969'da Ankara'da kardeşlerimin "Beethoven" adlı bir gece kulübü vardı. Orada çalıp söylüyorum gitarla türküleri. Cem Karaca geldi bir gece, "Tatlı Dillim"i aldı benden, "Sana plak yaptıracağım" dedi, koştu gitti İstanbul'a, kendisi plak yaptı.

> Arakladı yani. Ama bunlar zaten türkü değil mi, anonim yani?

> Evet ama ilk benden duydular. Barış Manço da "Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle'yi ilk benden duydu, gitti o da plak yaptı. Onlarınki pek duyulmadı ama ben yapınca bir hafta içinde müthiş bir talep patlaması oldu. İki plak da aynı günde çıktı. Milyonlar sattı. Ben de böylece paraşütle müzik dünyasına inmiş oldum.

> Cem Karaca şarkıyı aldı ama galiba seni de almış! Flört ettiğiniz doğru mu? Ben şahidim o günlere, rahmetli sana peçetelere şiirler yazardı...

> Kulübe gelirdi, yemek yerdik beraber, arkadaş olmuştuk!

> Hafif bir kırıştırma olduğu kanaatindeyim!

> Benim o zaman âşık olduğum biri vardı, Cem bunu öğrendi, gitti orayı bastı filan. Çok şövalyedir... O peçete olayları daha sonradır. Şiirleri yazar, nasıl olmuş diye bana danışırdı. Birbirimize güvenirdik.

> Sonra monra... Ama onlar aşk şiirleriydi değil mi?

> Sana arkadaşımdı dedik ya... Üstüme gelme!

> Tamam kurcalamıyorum artık. Sonra İstanbul'a geldin...

> O kadar çok ünlü olmuşum ki film bile çevirttiler bana. Ama nasıl kötü bir film anlatamam. O dönem karşılıksız bir aşkım var, kendimi göstermek için paralanıyorum. Birsürü film teklifi var, ben acele olsun, o görsün diye, ilk geleni, en kötüsünü kabul etmişim.

> Bu arada Cem Karaca...

> Biz sırdaş olduk onunla. Bütün turnelere konserlere beraber çıkardık. Bir gün Cem bir konserde gelen çiçeğe teşekkür etti. Meğer, bir fraksiyonun çiçeğiy-miş... O zaman nerdeyse solda 56 altı ayrı fraksiyon var. Cem, bir tanesini seçmiş. Bana diyor ki, "Hadi sen de seç..." Oysa ben fraksiyon filan seçmeden, düşüncelerimde özgür olmak istiyordum. O gün o fraksiyonun çiçeğine teşekkür edince, başka fraksiyondakiler bizi dövmeye kalktılar. Çıktım sahneye, etmeyin, eylemeyin...

> Bu yüzden başına gelmeyen kalmadı...

> "Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi" şarkımdan. Bu şiirdi, besteyi ben yapmıştım. Kimin şiiri olduğunu bilmiyordum. Sonra Zülfü'nün şiiri olduğunu öğrendim. Avukatım da Orhan Apaydın, o zaman bütün solcuların avukatıydı. Hâkim teyzemin arkadaşı çıktı. "Avukatı değiştir yoksa ceza alacaksın" dediler...

> Değiştirdin mi?
> Değiştirebilir miyim ayıp, adama nasıl derim... Sonra bir ceza verdiler, ertelediler. Daha sonra "Koçero" şarkısından yargılandım. En matrağı bir gün evde otururken, yurda dön çağrısı aldığımı öğrendim...

> Sen yurtdışında mısın?

> Yok canım, evde oturuyorum. O günlerde Cem, Zülfü, Melike, Şanar yurtdışında. "Bu da herhalde yurtdışındadır" demişler anlaşılan. Sıkıyönetim savcısını aradım, "Selda'nım dikkatli konuşun telefonunuz dinleniyordur" dedi. Bizzat savcı söylüyor. Akşamüzeri kardeşim aradı. Onunla konuşurken baktım telefonda daktilo sesleri. Biri, "Resmi evrak getirilsin" diye fısıldıyor. Duyuyorum...

> Desene kullanılan teknik içler acısı...

> "Abiciim bak" dedim, "telefonu dinlemeyi bile beceremiyor bunlar." Pıt diye kapandı telefon. Ertesi gün bavulumu topladım gittim. Savcıya pasaportumu gösterdim. Akşamına serbest bıraktılar.

>  Ama solculuk alnına yapışınca dertler bitmez...

> Gazetecinin biri, Cem ile benim 1979'daki Almanya 1 Mayıs yürüyüşündeki resmimizi gönderdi Türk gazetelerine. Willy Brant'ın da katıldığı yürüyüş. Cem'i hırpalamak için "Türkiye aleyhine yürüdüler" diye verdi haberi gazeteler. Sonuçta hepsinden beraat ettim. Sadece Koçero yüzünden boş yere 49 gün hapis yattım. Bildiğimiz eşkıya Koçero'yu anlatıyor şarkı ama adam Kürt ya...

> Şimdiki açılımın tarihçesi gibisin...
> İki buçuk yıl sürdü benim mahkemem. 1991'de yeniden müracaat ettim Koçero'yu yayınlayabilmek için. Bu kez Ahmet Kaya şarkının arasında şiir okuyor. Yine yayın izni alamadık. Bugün açılım filan diyenlerin samimiyetine inanmıyorum. Çünkü 1991 yılında zaten Kürtçe yasak değildi. İlk açılımım yapan da benim, Kürtçe türkü okuyarak.

> Sende asıl şaşırtıcı olan eski albümlerinin bugün bile hâlâ satması...

> Best-seller, değil "long-seller"im ben. Her zaman satıyorum. Üstelik asıl şimdi   aynen alarak üzerine rap yapmış. Al sana popülerlik!

Röportajın tamamını aktüel dergisinin son sayısında bulabilirsiniz

(Haber 7)

 



Bu haber 762 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,751 µs