Daha az kayıp için erken seçim senaryosu | " /> Daha az kayıp için erken seçim senaryosu | "/>

En Sıcak Konular

Daha az kayıp için erken seçim senaryosu

2 Ocak 2010 12:14 tsi
Daha az kayıp için erken seçim senaryosu AKP için "2011’de daha çok kaybetmektense, 2010’da daha az kaybetmek, yani 2010’da erken seçime daha çok kazanmak yerine daha az kaybetmek amacıyla gitmek" söz konusu olur mu?

Yılın son günlerinden birinde hükümetin etkili bir üyesiyle Kürt açılımının geldiği yeri konuşuyorduk.
Anayasa Mahkemesi’nce kapatılan DTP’nin milletvekillerinin savcılığa ifade verip vermeme tartışması başlamıştı. Diğer yandan İmralı’da Abdullah Öcalan’ın avukatlarına, Anayasa değişikliğini kastederek, ayrı Kürt kimliği tanınmadıkça açılımı engelleyecekleri anlamına gelen sözler ettiği basında yer almaya başlamıştı.

Kaynağım, ‘Artık geri dönülmeyecek noktadayız’ dedi. Bir yandan PKK ile mücadele edilecek,
diğer yandan reformlar sürdürülecekti. Reformlar ise gelip ciddi Anayasal ve yasal değişiklikler aşamasına dayandı.

Hükümetin Anayasa değişiklikleri talebi, PKK’nın asgari koşulu gibi duran (‘Türk milleti’ tanımının yapıldığı) 66’ncı maddeye odaklı değil, bu biliniyor; hükümet AB uyumu dahil, başka nedenlerle de Anayasa değişikliği arzuluyor.

Ama mevcut siyasi koşulların Anayasa değişikliğine izin vermediği ortada. Hükümet üyesi, ‘Biz de büyük paketler yerine küçük paketlere yoğunlaşırız’ diye sanki bir hazırlık etrafında gizem perdesi oluşturuyor.

Ancak mevcut koşullarda muhalefetin küçük yasal değişiklik paketlerini dahi Anayasa Mahkemesi’ne taşıyarak engelleyebileceği hatırlatınca yanıt olarak yalnızca mahcup bir gülümsemeyi alıyorsunuz.

‘Bu Meclis’le yapabilir misiniz? Yoksa 2010’da erken seçim mi düşünüyorsunuz?’ sorusuna yanıt ise, ‘Başbakanımız 2011 diyor’ diye geliyor; yine geniş bir gülümsemeyle.

Çok kazanç mı, az kayıp mı?
Başbakan Tayyip Erdoğan 2010’da erken seçim ihtimali görenlere kesinkes karşı çıkıyor, tepki gösteriyor.

Başbakan’a göre, seçim 2011’de, ama temmuzda değil, örneğin mayısta olma ihtimali var. Onu da yaz ortasında seçimin güçlüklerine bağlıyor ve bunun da erken seçim sayılmayacağını söylüyor.
Doğrudur, temmuz yerine mayısta yapılacak ve yapılabileceği iki yıl önceden dile getirilmiş bir seçim, erken seçim sayılmaz.

Öte yandan hükümetin önündeki tek ciddi sorun Kürt açılımı ve iç politikada yol açtığı sıkıntılı tablo değil.

Dış politikada Ermenistan protokolü özellikle nisan ayı yaklaştıkça ABD ile (Kongre’deki soykırım iddiası tasarısı nedeniyle) yeniden bir sorun kaynağı olma potansiyeli taşıyor.
Nisan ayı, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki seçimler ve AB-Türkiye ilişkileri bakımından da kritik bir dış politika eşiği oluşturuyor.

Diğer yandan hükümetin ekonomi kaynaklı işsizlik ve hayatın pahalılaşması başta olmak üzere- sorunlar nedeniyle giderek daha geniş kesimlerle yabancılaşmaya başladığı gözleniyor. IMF ile anlaşma olması halinde 2010’da yaşanması muhtemel görece iyileşmenin, 2011’de aynen devam edeceğine ilişkin bir işaret yok.

Mağduriyet puanı ve kapatma davası
Yani Erdoğan’ın alternatif planları içinde 2011’de daha çok kaybetmektense, 2010’da daha az kaybetmek, yani 2010’da erken seçime daha çok kazanmak yerine daha az kaybetmek amacıyla gitmek yer alabilir.

Bu seçenekleri ortaya koyarken, madalyonun diğer yüzünü de görmek gerekiyor. AK Parti açısından sorunlu bu tablonun kolaylıkla tersine dönmesi ve Erdoğan’ın 2011’de seçim sözüne sadık kalması ya da bu kez daha çok kazanma umuduyla yine 2010’da erken seçim ilan etmesi mümkün.
Şöyle ki; AK Parti’nin seçim başarılarında mağduriyet puanı başlı başına bir etken. Erdoğan ve AK Parti, iktidarda iken bile parlamento içi ama daha çok parlamento dışı muhalefet odaklarının icraatıyla seçmen gözünde yaralı mağdur algısını oluşturabildi.

AK Parti’nin 2007 Temmuz’unda yüzde 47’lik seçim zaferinde Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçtirilmemesi için muhalefetin Anayasa Mahkemesi’ne gitmesine ve Genelkurmay’ın bu konuda taraf olduğunu açıklamasına duyulan tepki pay sahibi oldu.

Keza, 2008’de AK Parti aleyhine açılan kapatma davasının partinin anketlerde düşen puanlarını nasıl topladığı arşivlerde bulunabilir. (Kapatılması ardından eski DTP ve DTP’lilerin dahi ‘yaralı mağdur’ puanı topladıkları görülebiliyor.)

Hükümetin Kürt açılımı ve ekonomik sıkıntıların sosyal yansımaları nedeniyle yaşadığı sıkıntılar, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a karşı tertip iddiaları gibi, ya da dün Genelkurmay’ın ‘Ne hale geldik?’ açıklamasındaki örnekler gibi olaylarla, kamuoyu dikkatinde ikinci plana düşüyor.
Geçenlerde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, yeniden bu ihtimali kamuoyunun zihnine yerleştirdi. Anti-demokratik niteliğini bir yana, bu ihtimalin AK Parti’ye bir seçim dopingi olacağı da tartışmaya değer.

Murat Yetkin / Radikal



Bu haber 732 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,272 µs