En Sıcak Konular

Kürtlerle masaya oturmak...

0 0 0000 00:00 tsi


Bu yıl Türkiye'de son elli yılın en önemli seçimlerinin yapılacağına inanan ve Çankaya'ya “İslamcı” bir Cumhurbaşkanı geleceğini öne süren ABD'deki neocon çevrelerin kriz senaryolarına dikkat çektim dünkü yazıda. Göstergeler, bu çevrelerin müdahalelerinin seçimler yaklaştıkça daha da artacağına işaret ediyor. Önce bir giriş yapalım:

İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in Ankara ziyareti, Mekke'deki Filistin anlaşması, Abdullah Gül'ün S. Arabistan ziyareti, Başbakan Tayip Erdoğan'ın yakında bu ülkeye gidecek olması, Olmert'ten hemen sonra İran Dışişleri Bakanı Manuçer Mottaki'nin Ankara'ya gelmesi, Türkiye ve İran arasında PKK/PJEAK'a yönelik işbirliği arayışları, İran'a karşı saldırgan tutum, Suudi-İran arasında bölgenin mezhep ekseninde bloklaşmaya sürüklenmesi, S. Arabistan ve Pakistan'ın öncülük ettiği yeni bloka (Mısır, Malezya, Ürdün ve Endonezya'yı da kapsıyor) Türkiye'nin destek vermesi ve Irak'ın giderek bütün bölgeyi ateşe atacak bir tehdide dönüşmesi gibi çok önemli gelişmelerin/olayların merkezinde bulunan Türkiye, bir yandan kendi özel sorunlarıyla, dışarıdan kendine yönelen tehditlerle mücadele ederken diğer yandan bölgesel gelişmelerde hakem rolü oynamaya çalışıyor.

İşte seçimler, bu karmaşık ve kaotik gelişmelerin gölgesinde yapılacak. O kadar sorun var ki, Türkiye'nin bu atmosferde geleneksel iç iktidar çevreleri arasında yaşanabilecek bir krize tahammülü yok. İşte o çevreler, bu zaafı kaşıyarak Türkiye'yi hem içine kapanmaya zorluyor hem de kendi bölgesel projelerinin merkezine çekmeye. Bu hedef için en etkili şantaj, çok iyi bildikleri iç gerilim stratejisi. Ve şimdi bunu yapıyorlar.

Gündemlerinde öncelikle hükümetle Mesut Barzani'yi masaya oturtmak olduğunu biliyoruz. Son günlerde Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki diyalog tartışmalarının bu gündemle bir ilgisi olup olmadığını bilmiyoruz ama ABD'nin PKK'yı hedef almayacağı, Barzani ve Talabani ile birlikte örgüte destek vermeye devam edeceği, buna paralel olarak Türkiye iç kamuoyuna çalışacağı, Türkiye istemese de Kuzey Irak'a yerleşeceği bir gerçek. Seçimlerden önce böyle bir gelişmenin olması mümkün değil. Hiçbir siyasi parti bu riski göze alamaz. Hele Türkiye kamuoyundaki duyarlılık bu noktada iken.

Bunları söylerken, Türkiye'nin Kürtlerle diyalog kurmasına karşı ya da tam aksine çatışmacı bir politika izlenmesi taraftarı değilim. Türkiye bölgedeki bütün komşularıyla ve çevrelerle diyalog içinde olmalı. Ama bunu yaparken aracılardan kurtulup, Washington, Londra ve Brüksel'i aradan çıkarıp komşularıyla doğrudan görüşmesi gerektiği açıkça ortada. Türkiye şimdi bu tezi savunuyor; aracısız görüşmeyi... Çünkü Irak'tan Türkiye'ye yönelecek bir tehdidin göğüslenebilir olduğuna inanılıyor ancak tehdit bölgesel bir hal alırsa kimsenin önüne geçemeyeceği düşünülüyor. Bu da Irak'ın bölünmesi. Ancak iyi niyetler korunsa da, bölünmenin önüne geçme imkanı ne yazık ki kalmadı.

Kuzey Irak yönetimiyle diyalog dışında ikinci diyalog süreci Ermenistan'la ilgili olacak gibi. Bu bahar aylarında Kafkaslar'da önemli gelişmeler bekleniyor. Hem Karabağ konusunda hem de Türk-Ermeni ilişkilerinde hareketlilik yaşanacağı, bu hareketliliğin hem Türkiye-Ermenistan arasında bir yakınlaşmaya hem de Ermeni işgali altında bulunan Karabağ dışındaki topraklarla ilgili sorunun çözümünde kendini göstereceği ifade ediliyor. Türkiye; Ermenistan'dan spesifik olarak bu toprakları iade etmesini istiyor. Ermenistan ise, “bu topraklardan zamanı gelince çekileceğiz, pazarlık için tutuluyor. Buralar Azeri toprağıdır” diyor.

ABD'deki Ermeni soykırım tasarısı konusunda girişimler sürerken, Ankara-Erivan arasındaki yakınlaşmadan beklenen şu: Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan'ın Türkiye için bir tampon bölge haline gelmesi. Öyleyse, önümüzdeki bahardan itibaren hem Ermenistan'la ilişkilerde, hem Azeri topraklarındaki Ermeni işgalinde hem de soykırım tezi üzerinde ciddi pazarlıklar yapılacak demektir.

Bu haliyle bölgesel ve küresel sorunların dışında Türkiye'nin önünde iki çok önemli sorun duruyor: Kuzey Irak ve Ermenistan'la ilişkiler. İşte Türkiye bu iki konuda ciddi bir açılım hazırlığı içinde. Kürtlerle ve Ermenilerle diyalog şu an için, iç kamuoyundaki hassasiyet için hiçbir siyasi iktidarın açıktan alamayacağı bir risk. O zaman asıl gelişmelerin seçimler sonrasına kalacağı ortada. Türkiye'nin elini kolunu bağlayan iki kritik sorun aşılırsa, bambaşka bir Türkiye'nin, zaaflarından önemli ölçüde kurtulmuş bir Türkiye'nin, daha etkin bir Türkiye'nin olacağı hesaplanıyor. Ancak, bunun bir de iç kamuoyu boyutu var.

yenişafak



Bu haber 185 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,432 µs