En Sıcak Konular

Öldürmeye yemin eden ideolojik sevgi!

0 0 0000 00:00 tsi
Öldürmeye yemin eden ideolojik sevgi! Vatanı sevmek son derece şerefli bir duygu iken, vatan için canını feda etmek düşmanlık ve intikam hisleriyle savaşanlara karşı son derece onurlu bir direniş iken: Nasıl oluyor da nefret ve düşmanlık üzerinden beslenen bir ‘kimlik’ haline gele

Leyla İpekçi’nin Zaman Pazar’daki yazısı…

Sevginin ideolojisini yapmak

Seven; kendini bütünüyle sevdiğine verir. Kudsi Hadis’ten biliyoruz ki, Allah (cc) bir kulunu sevdiğinde onun gördüğü gözü, işittiği kulağı oluyor. Demek ki: Sevilen kul, böylelikle kendisini seven Allah’ın adıyla seven oluyor aynı zamanda.

“Allah’ın sevdiği kuluna vereceği şeyi hiç kimse bilemez.” der İbn Arabi. Çünkü ilahi sır, herkesin kalbine başka bir tonda fısıldanıyor.

Bize düşen; şunu bilmek: Sevdiğimizi ne için seviyoruz? O’nun için mi? Kendi nefsimiz için mi? Kendi nefsimiz için yaptığımız her şey, aslında nefsimizden razı olduğumuz şeyler. Mesela kendimizi bir başarının ilahi nedeni gibi görerek övündüğümüz, kibirlendiğimiz şeyler.

Kin ve nefretle ölçülen sevgi

Nefret ve intikam hisleriyle hareket edip savunmasız bir adamı, (kimseyi öldürmemiş, ihanet etmemiş, söylediği sözler art niyetle saptırılmış birini) kökenini veya fikrini beğenmediğimiz için öldürmüşsek, nefsimizden razı olmak adına kendimize ille gerekçeler bulmamız gerekir. Maktulün masumiyet hakkını umursamayız. Mutlaka öldürülmek için binlerce hainliği olduğunu kendi nefsimizden kaynaklanan ölçülerle sıralamaya başlarız. İkna olmak ve ikna etmek için süslü propagandalar yapar, yaptırırız.

Hz. Ali, savaş meydanında düşmanını alt etmişken, karşısındakinin nefretle ona tükürmesi üzerine onu serbest bırakmış, savaş alanını terk etmiştir. Nefsinde kin ve intikam duyguları uyandığını fark ettiği için savaşmamıştır. Çünkü ‘büyük kutsal savaş’ nefse karşı verilir. Kin, öfke ve intikam duygularıyla savaşmak bizi nefsimize mahkûm eder.

Daha ileri gidip soralım. Ne için yaşıyoruz? Kendi nefsimizden razı olmak için mi? En yüce, en üstteki gaye bu mudur? O halde insanı Kendi suretinde yarattığını söyleyen Allah (cc), neden “Ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim” demiştir? Yalnızca nefsimizin rızası yetseydi, O’nu bilebilir miydik?

Nefsin rızasıyla yetinmek, bizi giderek suçun ve cezanın tek hâkimi haline getirmiyor mu? Vicdanın akıldan olduğu kadar vahiyden de kopmasına yol açmıyor mu? Sevgi ile nefret arasında sadece bir derece farkı olduğuna inanırsak, yani bu ikisinin birbirinin zıddı olduğuna inanırsak, “Allah’ın rahmetinin gazabını geçmesi”ni nasıl yorumlayabiliriz?

Ne için seviyoruz? Ne için savaşıyoruz? Ne için yaşıyoruz? Anlayabilmek için kendimizi (nefsimizi) bilmemiz gerektiği söyleniyor bize. Ve ‘bilmenin ölçüleri’ veriliyor çeşitli ayetlerle. Kalbimiz açıldıkça bunun dereceleri olduğunu fark ediyoruz. Mesela ‘bilmeden yaptığımız’ bazı şeylerin neden yapılmaması gerektiğini öğrendikçe, yeni şeyleri anlamaya başlıyoruz.

Bilme dereceniz arttıkça insan olma mesuliyetiniz de artıyor. Şunu anlıyorsunuz ki, kimse, peygamberler bile ‘bildim’ dememişlerdir, diyemezler. “Kalp ilmimi artır” diye neden dua ederiz? Kıyısız bir okyanusta olduğumuzu hiç unutmadan, daima daha fazlasını bilebileceğimizi idrak etmek için. Tanrılık taslamamak için.

O halde hangi kritere göre birtakım örgütler, dernekler, kurumlar veya birtakım gençlik çeteleri kalkıyor da birilerinin bu ülkeyi sevmediği hükmüne toptan bir biçimde varıyorlar? İhanetle suçlayabiliyorlar?

Biz her dilediğimizi yapabiliyor olsaydık, hiçbir sıfatımızın ilahi boyutu olmazdı. Ne de vicdanın, sevginin ve ahlakın…

Ahlakı ilahi niteliğinden soyutladıkça, ahlakçılık taslamaya başladık oysa: Salt kendi kriterlerimizden ibaret çeşitli misyonlar edindik. “İhanet eden herkes hesabını verecektir” diyerek tetikçi vatan evlatları yetiştirdik. Hain dediklerimize karşı ezberci bir öfke ve kinle doldurduk bu evlatların kalbini.

İnsan, içindeki sevgisinin ölçüsünü başkasına duyduğu intikam hissiyle mi tartacaktır adalet terazisinde? Böyle bir sevmenin ilahi sevgiyle örtüştüğünü iddia edebilir misiniz?

Vatanı sevmek son derece şerefli bir duygu iken, vatan için canını feda etmek düşmanlık ve intikam hisleriyle savaşanlara karşı son derece onurlu bir direniş iken: Nasıl oluyor da nefret ve düşmanlık üzerinden beslenen bir ‘kimlik’ haline gelebiliyor kolayca? Sevenin ve sevilenin ille bir kimlikle tanımlanmaya ihtiyacı var mıdır; ‘sevgili’ olmaktan başka?

Sevgili’nin kimliği

Sevginin ideolojisi yapılabilir mi? Yapılabilse bunun ilahi sevgiyle olan bağı kopma noktasına gelmez mi? Bayrak ile Kitabı onurlu direnişler yerine nefsi düşmanlıklar oluşturmak için kullandığınızda sevginin ilahi boyutuna erişebilmek mümkün olur mu?

Neredeyse tüm Müslümanları aynı toptancılıkla şeytanlaştıran ve barbar ilan ederek bunu bir saldırı gerekçesi olarak pazarlayan Bush’un yargısız infazcılığından farkımız kalır mı? Irkı, kökeni ne olursa olsun, hain listelerindeki bir kişi bile masumsa, onun katlini meşru göstermek için kime sığınabiliriz ki bütün ‘ihanetçiler’ temizlendikten sonra? Nefsimize mi?

Bugün beğenmedikleri herkesten hesap sorma veya hoşlanmadıkları herkesi tehdit etme hakkını kendinde bulanların yanı sıra, bu ülkede bağırmadan, usulca seven ve en çok da her türlü sevgisizlikten çekinen birçok kişi yaşıyor. Sevgisiyle kimlik yarıştırma meselesi olmayan birçok ‘sevgili.’ Sevildiğini bilen…



Bu haber 292 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,833 µs