En Sıcak Konular

Baykal’dan ‘dindar’ kesime ‘ılımlı’ mesajlar

0 0 0000 00:00 tsi
Baykal’dan ‘dindar’ kesime ‘ılımlı’ mesajlar Baykal ‘Mevlevi’ çıkışlarını sürdürdü. Seçim havasına iyice giren Baykal, röportaj için Zaman Gazetesi’ni seçti. Baykal'ın din ve laiklik ile ilgili verdiği mesajlar ise oldukça ilginç. İşte ayrıntılar...

Söylemleri ve hükümete yönelik sert tavırlarıyla son dönemde gündemden düşmeyen CHP lideri Baykal, ‘Mevlevi’ çıkışlarını sürdürdü. Önce sağa açılma politikasını başlatan Baykal, dün başörtülü gençlerle fotoğraf çektirmişti. Şimdi de ‘dindar’ kesimin gönlünü almaya bakıyor.

Baykal Zaman gazetesine röportaj verdi. Gerginlikten nemalanma peşinde olmadığının altını çizen Baykal, “ezber bozmaya” çalıştığını savunuyor. Partiyi sağa açma projesinin de bu çerçevede geliştirildiğini anlatıyor. Bunu, “Anadolu solu çizgisinin devamı” olarak gören Baykal, hedeflerini “bürokratik siyasetten toplumsal siyasete geçmek” şeklinde özetliyor. Tecrübeli siyasetçi, bu noktada “kurumlar demokrasi bilinci içinde olsun, toplum da cumhuriyete sahip çıksın” çağrısında bulunuyor. Ardından şunu ekliyor: “Kurumlar, demokrasiye sahip çıkıp saygı gösterirse bu çok güzel bir şey olur. Genelkurmay Başkanı’nın açıklamasını da bu çerçevede anlamak gerekiyor. (Bize işi bırakmayın, toplum olarak bunu yapın) demeye çalışıyor. Kurumlar demokrasi bilinci içinde olacak, toplum da laik cumhuriyete sahip çıkacak. Bu sağlanabilir.”

Cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışmasına da değinen Baykal, sorunun uzlaşma ile çözülebileceğini aktarıyor. Bunun yol açtığı siyasi gerginliğin dikkatli olunmaması durumunda çok sakıncalı yanlış anlamalara neden olabileceğine işaret eden Baykal, “Üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum. Toplum, cumhuriyete sahip çıkarsa o anlayış güçlenir. Bu olmazsa denge bozulur. Bizim önerdiğimiz, muhtıra şeklinde ya da daha ince yöntemlerle aşılmasına gerek bırakmadan sorunu sandıkta aşma olayıdır.” diyor. Hükümete yüklenen Baykal, yüzde 34 oyla iktidar olan AK Parti’nin ‘Türkiye’nin tarihsel siyasi temellerini yeniden şekillendirmeye kalkıştığını’ iddia ediyor. İktidara sürekli ‘bunu yapma’ uyarısında bulunduklarını ifade eden CHP lideri, “İnat edince bu defa kurumlar hareket etmeye başlıyor. Ben, ‘vatandaş sen ayağa kalk’ diyorum. Sen işçisin, inançlı insansın, camide oturansın.. Bunlar yanlış yapıyor diyorum. Yanlışı önlemeye çalışıyorum.” ifadelerini kullanıyor.

işte röportajın ayrıntıları:

________________________________________

Yeni açılımlarınıza nasıl bir tepki alıyorsunuz?

Türkiye’yi alışıldık siyaset çizgilerinin ötesinde bir gelmekte olan krizden çekip çıkaracak yeni bir anlayış noktasına ülkeyi getirmeye çalışıyoruz. Bunun mümkün olduğunu görüyorum. Fevkalade destek tablosu var. Türkiye’de siyasetin toplumsallaşması, ortanın solu hareketinin bir devamı... CHP’nin toplumla bağları daha gelişmiş bir noktaya gelecektir, bunun bir sonucu da o olacaktır.”

Önceki yıllarda Anadolu solu gibi açılımlarınız oldu. Bunu devam ettiremediğiniz şeklinde eleştiriler var?..

Siyasi açılımlarımızın altında yatan temel doğrultu aynıdır. Siyaseti toplumsallaştırmaya çalışıyoruz, bürokratik siyasetten toplumsal siyasete geçmeye çalışıyoruz... Geçmişte yaptın yapmadın. Benim yapmama bağlı değil. Ben bir çağrı yapıyorum. Biz aynı çizgide yürüyoruz. Ama ne oluyor, mesela, cumhuriyet krizi olunca ona yöneliyorum. Buna yönelmiş olmam benim daha önceki yaklaşımımı ortadan kaldırdığım anlamına gelmez.

Açılım yapıyorsunuz; ama bir siyasi parti olarak bunun oya dönüşmesi gerekiyor. Seçimlerde ödünç oy mu isteyeceksiniz?

Hepimiz yeni bir noktadayız. Önemli olan dürüstlük ve içtenlik. Biz CHP’yiz diyoruz. Bu kimlikle ilgili olarak kimseyi aldatmaya kalkmıyoruz, bu konuda bir arayış içinde değiliz. CHP, Türkiye’nin emrinde bir kimlik. İhtiyaç varsa hazırız diyoruz. Siyasi doğrultu ve kimlik arayışında değiliz. Sosyal demokrat bir partiyiz. Çağdaş sosyal demokrat değerleri olan, insana, bütün değerlerine saygı gösteren bir partiyiz. Türkiye’de bir kriz görüyoruz, topluma gelin, bize bir görev düşerse hazırız, el ele bunu başaralım diyoruz. Bana ödünç oy verin değil.

Cumhurbaşkanlığı tartışması ortak bir anlayışla çözülebilir mi?

Çözülmemesi için sadece çözmeme arzusu bunun önündeki tek engeldir. Uzlaşmanın denenmesi halinde bunun başarılmaması niye söz konusu olsun?

Kendi gücümüzü kendimiz etkisizleştiriyoruz

Hem demokrasiyi hem Cumhuriyet’i, hem dini, hem laikliği sahipleneceğiz, çatıştırmayacağız kesinlikle. Bu konuda sizin çok önemli rolünüz var. Her çevreden bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Ben kendi çevremde yapmam gerekeni yapıyorum. Eleştiriler olacak; ama büyük toplumun bunu memnuniyetle karşıladığını görüyorum. Bizim yaptığımızı inanç grupları yapacak, kuruluşlar yapacak, TÜSİAD, TOBB yapacak, gazeteler yapacak... Bunu herkes yapacak. Bu olursa Türkiye’nin önünü kimse tutamaz. Biz kendi gücümüzü kendimiz etkisizleştiriyoruz. Birbirimizi ifna ediyoruz. Bunu birbiriyle çatışan güçler olmaktan çıkarırsak, Türkiye’yi kimse tutamaz. Ortada tarihsel mutabakat var. Toplumsal tartışma açmak isteyenlere yüz vermeyin, reddedin onları, destek vermeyin. Bütün dünya Türkiye modeli diyor. Hem Müslüman bir toplum hem de laik bir devlet düzeni var, çağdaş hukuk düzeni var, kadını dışlayıcı olmaktan çıkarmışız. Demokrasi ve laiklik, laiklik ve İslamiyet, demokrasi ve İslamiyet... Hepsi el ele gidiyoruz, bunu gösteriyoruz. Hayran kalıyorlar. Bunu yapalım ne AB problemi kalır ne de başka bir şey kalır. Değişme potansiyelimizi ortaya koyalım, özgürlükle devlet arasında bir çatışma olmadığını gösterelim.

Ne laiklikle ne de dinle oynanmalı

Devlet düzenimiz laik devlet düzeni olarak devam etmeli. Bunda herkesin yararı var, inançlı insanların, özgürlük arayanların, ekonomik refah arayanların... Bunu bozmayın. Bu bozulunca istikrar bozulur, kur patlar, yoksulluk artar, faiz patlar, işsizlik artar. Bunlara dokunmadığımızda kardeşliğimizi daha geliştiririz. Bizim bir parçası olduğumuz coğrafyada laiklik üretmiş bir başka toplum var mı? Devlet yönetmiş millet olarak, dünyanın gidişatını değerlendirerek ülkeyi yönlendirenler bir tercih yaptılar. Bir ölçüde bunu aktarmaya başardılar. Devlet buna yardımcı konumdaydı. Şimdi siyasi iktidar bunun dışına çıkmaya çalışıyor. Ortada şimdi toplum var, kurumlar var. Bu, yeni bir kriz konusu olarak görülüyor. Daima gelmiş geçmiş yönetimlerde buna dikkat edilmiştir. Şimdi yeni bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Laiklikle de, dinle de oynamayın diyoruz. Türkiye’nin güzel bir uyumu var. Bunu bozmayın. Şunu gerekçe yaparak, bunu gerekçe yaparak bozmayın.

Demokrasi sınavını başaracağız

Cumhuriyet, demokrasi sınavına tabi tutuluyor. Bundan başarılı çıkmamız lazım. Çok umutluyum; bunu yapacağız, bunu yapmak zorundayız. Türkiye, bunu hak eden bir toplum, bunu başarması gereken bir toplum. Şu anda milletimiz, bütün sivil kurumlarıyla, kimlikleriyle, inanç kümeleriyle (biz cumhuriyet olarak devam edeceğiz) dediğinde muhteşem bir toplum olacağız. Bu konuda bir sorumluluğumuz var, bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bunun yapılması siyasi hayatta tarihsel bir dönüşüm olur.

Kurumlar devreye girince demokrasi yara alıyor

Sanki şöyle bir işbirliği var: Laikliği ve cumhuriyeti devletin kurumları korur, siyasi iktidar demokrasi ile çıkar, anayasal rejimi karşı arayışlara yönelir, bunun karşısında kurumlar devreye girer gibi anlayış. Sanki demokrasi ile cumhuriyet karşı karşıya; cumhuriyet kurumların güvencesi altında, siyaset de demokrasiye bakar, cumhuriyete bakmaz gibi bir anlayış. Laiklik de, cumhuriyetin bir temel ilkesi. Bu yanlış. Bunun sonucu ne olur? Bir gerginlik olunca cumhuriyeti korumak için kurumlar devreye giriyor. Demokrasi yaralanıyor.

Dinin insanlığa getirdiği katkıyı görmek lazım

İnsanımızın ezici çoğunluğu Müslüman ve İslam’ı en güzel şekilde yaşıyor. Bundan bir üzüntü duymamız, şikayet içine girmemiz söz konusu olamaz. Din ile iftihar etmek lazım. Dinin insanlığa nasıl katkı getirdiğini görmemiz lazım. İnsanımız hacı olduğunda mutlu olur. Sen insan-ı kamil oldun demektir bu. Bir toplumun bu duygulara şiddetle ihtiyacı var. Milli Mücadele döneminde bu özelliğinden güç aldığını görüyoruz. 1 milyar 250 milyon İslam dünyasında bizim ayrı bir yerimiz var. Biz Mevlana’yı çıkardık, onlar Usame bin Ladin’ı çıkardı.

TOBB’daki fotoğrafı önemsemeliyiz

Toplumun bir özlem içerisinde olduğunu, bir beraberlik tablosu görmek istediğini fark ediyorum. Ama Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu’ndaki manzaranın bir altyapısı yoktu. Sadece o fotoğrafın çektirilmesi, hak edilmemiş bir görüntüyü sunmak anlamına geliyor. O görüntüyü sunmanın memnuniyetini anlıyorum. Bunun gerçek olmasını önemsememiz lazım. Sandıktan hem demokrasiyi, hem cumhuriyeti, hem laikliği hem de inancı birlikte çıkarmamız lazım.

iyibilgi haber merkezi

Bu haber 198 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,768 µs