En Sıcak Konular

Vahdettin'in sırrı: Bir Yahudi oğul

0 0 0000 00:00 tsi
Vahdettin'in sırrı: Bir Yahudi oğul Sır bununla da bitmiyor. Bu Yahudi oğulun soyu devam ediyor ve şu an Türkiye'deki en önemli ailelerden biri haline geliyor. Bunlar Musevi asıllı yazar Toksuz Bayram Karasu'nun "Yahudi Efendi" adlı romanında anlatılanlar. Aydoğan Vatandaş ise "kurgu"

İşte o tespitler

Bir gazetecinin yaşamında, yaptığı kimi haberlerin, röpörtajların özel bir yeri vardır. Geçmişe baktığımda bu şekilde anımsadığım bir çok haber ve röpörtaj ve tv programı var. Ama çok azı beni NY’taki ofisinde görüştüğüm Profesör Tosöz Bayram Karasu röpörtajı kadar heyecanlandırdı doğrusu.

Çünkü bu hikayenin içinde ucu günümüze kadar ulaşan çok büyük, çok gizemli bir başka hikaye saklı. Geçen hafta Zaman Pazar’da yayınlanan ve bir çok internet sitesinin de alıntı yaptığı röpörtajı, sonsaniye.net okuyucuları için, bir kaç paragraf ekleyerek veriyorum. Sağlıcakla kalın.
***

"Annem bir Sefarad Yahudi'siydi ve Ladino dilini konuşurdu; babam bir Türk'tü ve Sünni Müslüman'dı; mürebbiyem bir Fransız Katoliği'ydi; tarih öğretmenim Şii'ydi ve Arapça konuşurdu; hahamım İbranice konuşurdu; müzik öğretmenim Ermeni'ydi; İslam'ın farklı bir yorumuna inanan bir de haremağam vardı. Hepsi bir çeşit Türkçe konuşurlardı".

Bu sözler, Toksöz Bayram Karasu’nun ‘Yahudi Efendi’ adlı romanının kahramanı Adam Zakir’in sözleri.

Adam Zakir sadece bir roman kahramanı mı? Roman’da anlatılanlar gerçek mi, yoksa tümüyle bir kurgudan ibaret mi? İşte yanıtını aradığımız soru bu.

Karasu, aslında Amerika’nın en saygılı Psikiyatri profesörlerinden biri. Albert Einstein Tıp Fakültesi’nin Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Bölümü’nde Üniversite Başkanı olarak görev yapıyor. Emrinde tam 10 hastane bulunuyor. Çok sayıda kitabın yazarı veya editörü. İki de çoksatara imza atmış: The Spirit of Happiness(Mutluluğun Ruhu) ve The Art of Serenity (Huzurlu Yaşama Sanatı).

Karasu’nun ‘Yahudi Efendi’ adıyla çevrilen bu kitabı geçen hafta NY Times’ın kitap ekinin de kapağındaydı.

Kendisiyle, Üniversitedeki Ofisi’nde görüştük.

Karasu’nun ‘Yahudi Efendi’ adlı romanı aslında ilk olarak, 2005 yılında İngilizce yayınlanıyor, ‘ Of God and Madness’(Tanrı ve Deliliğe Dair) adıyla.

Bir yıl aradan sonra, Handan Balkara’nın tercümesiyle ‘Yahudi Efendi’ olarak yayınlanıyor Everest Yayınları tarafından. Acaba Soner Yalçın’ın ‘Efendi’ kitabının rüzgarı ile bir satış stratejisi hedeflenmiş olabilir mi? Karasu bunu şöyle açıklıyor:

(Doğrusu Karasu tüm eserlerini İngilizce yazmış; bu bakımdan İngilizceye Türkçeden daha fazla hakim olduğunu röportaj sırasında açıkça gözlemliyoruz. Sorularımızın bir kısmını Türkçe yanıtlamakta zorlanıyor. Sorular ağırlaştıkça İngilizceyi kullanmayı tercih ediyor, sık sık.)

‘Aslında İngilizcesi de ‘Yahudi Efendi’ yani ‘Mister Jew’ olacaktı ama buradaki yayıncı firma, bu ifadenin, Yahudiler için küçültücü olabileceğini düşündü, oysa Türkçede, bilindiği gibi ‘Efendi’ kelimesinin yüceltici bir anlamı vardır. Ama kitabın alt başlığı ‘Of God and Madness’ tı, Türkçesi’nde de.’

Toksöz Bayram Karasu, kimdir, ondan dinliyoruz.

‘Erzurum, Pasinler’de doğdum 1935’te. 1936- 41 yılları arasında babamın askerlik görevi dolayısıyla Bursa’da, Akşehir’de bulunduk. Hasankale’de Erzurum Lisesi’ni bitirdim. 1953 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdim. O zamanlar Türkiye’deki tek Tıp Fakültesiydi. 1959 yılında mezun oldum. Daha sonra Adana’da Trahom Hastanesi’nde çalıştım, Erzurum’da parasız yatılı okulda okuduğum için. Zengin bir ailenin çocuğu değildim. Askerlik görevimi tamamladıktan sonra, Kanada’ya gittim ve Montreal Üniversitesine girdim. Sonra Yale Üniversitesi’ne kabul edildim 1964 yılında. 1969’da Yale’i bitirdim. 1969’da da bu üniversiteye geldim. O günden bu yana da buradayım. ‘Tekkeyi bekleyen, çorbayı içer’ derler. Ve şimdi bu Üniversite’nin başına geçtim. Emrimde 10 hastane var.’

Kitapta anlatılan hikayeye göre Osmanlı’nın son dönemlerinde, Vahdettin’in oğlu Ertuğrul’dan önce, Yahudi asıllı cariyelerinin birinden bir oğlu olur. Ancak sarayın bu çocuğu tanıması mümkün değildir. Adı: Adam Zakir’dir, saraydan uzakta bir köşkte, farklı dinlere mensup mürebbiyelerin elinde büyür. Annesi de gizli gizli Yahudi kültürünü öğretmektedir. Adam Zakir, Ertuğrul’un padişah olacak olmasını bir türlü hazmedememekte ve onu kıskanmaktadır, beri taraftan da nefsini köreltmeye, bu farklı dinler arasında kalmış olmanın getirdiği paradokslarla Tanrı’yı bulmaya çalışmaktadır.

Yani Tanrı’yı arayan Adam Zakir’in öyküsüdür aslında kitap.

Karasu, Adam’ın bu yolculuğunu şöyle anlatıyor bize:

‘Çok dinli ve çok kültürlü bir ortamın getirdiği paradokslarla yoğun bunalımlar yaşayarak yolunu bulmaya çalışır Adam Zakir. Önce Hıristiyan olur. Fransız mürebbiyesi ve Ermeni müzik hocasına duygusal yakınlığından ötürü Hıristiyan olur bir süreliğine. Arapça Hocası zor bir adamdır, babası ise çok meşgul ve uzaktadır. Fakat bu tercih entelektüel bir tercih olmamıştır. Ancak Ermeni müzik hocasının İncil ve Hıristiyanlık aleyhinde yaptığı konuşmalardan etkilenerek, Hıristiyanlığı da bırakır. Hıristiyanlıktan sonra, Ateist, Yahudi ve Müslüman olur. En sonunda tüm dinlerin mesajının aynı olduğunu fark eder böyle bir ülkeden diğerine, bir inançtan öbürüne, bir insandan başkasına savrulup dururken, en sonunda ‘Tanrı’nın aşk olduğunu’ fark eder.’

Romanda Adam Zakir’in intihar eğilimli oluşunu ve bunun nedenlerini soruyoruz.

‘Adam Zakir, manik depresif bir karakteredir ancak bu mevsimseldir, kışları tümüyle içine kapanık, melankolik, yazları mutlu ve coşku doludur. Bunun nedeni sevgisiz ve kötü bir çocukluk geçirmiş olmasıdır.’

Adam Hıristiyanlığı bıraktıktan sonra Paris’e gider. Burası Doktor Lugner'lerin evidir.

Dr. Lugner, dine bağlı gibi görünen bir Yahudi ama aynı zamanda yaptığı yasadışı kürtajlarla tanınmış bir doktordur. Adam, doktorun iki yüzlü tutumu ve dini kendi işine geldiği gibi yorumlaması nedeniyle Yahudilikten de soğur. Doktorun yardımcılığını yapmaya başlayan Adam, onun yasadışı kürtaj operasyonlarına katılmakla kalmaz, kısır kadınların doğum yapmasını sağlayacak yeni buluşu olan "mekanik dölleme" operasyonlarında da bizzat yer alır.

Bu operasyonlardan biri Sorbonne'da okuyan Türk genci Cemil Karasu, yani kitabın yazarı, Prof. Dr. Toksöz Bayram Karasu’nun babasının eşine, Fransız-Yahudi karısı Sabina'ya yapılır. Yani Sabina aynı zaman da kitabın yazarı Toksöz Bayram Karasu’nun annesidir.

Kitabın başında şu ifadelere rastlarız: "Babama... namsız şair ve düşünür Cemil Karasu'ya".

Aile, Nazilerin yahudi avı nedeniyle Türkiye’ye gelir ve Erzurum’a yerleşir.

İşte meselenin en can alıcı noktası burada başlamaktadır. Yazar aslında Vahdettin’in oğlu olduğu düşünülen Adam Zakir’in biyolojik oğlu olduğunu iddia etmektedir. İşte burayı doğru anlayıp anlamadığımı soruyorum romanın yazarı Toksöz Bayram Karasu’ya.

‘Her roman elbette, yazarın hayatından da bazı gerçekler içerir. Evet romanda anlatılanlar, babamın notlarına göre gerçektir. Dolayısıyla bunlar babamın gerçekleridir. Ama ben babamın notlarında geçenleri araştırdım. Ve bunların gerçek olduğunu öğrendim.’

Yazar’ın bir açığını yakalamış olduğumu sanarak şu soruyu soruyorum: ‘Adam Zakir, İstanbul günlerinde "Cağaloğlu semtinde, Sultanahmet Camii'ne nazır" Hotel Claude Farrere'de kalıyor. Claude Farrere, "Türk dostu" olarak bilinen bir Fransız yazarı. Romanın geçtiği tarihte orada gerçekten bir Hotel Claude Farrere var mıydı?’

‘Evet’ diyor ve ekliyor. ‘Otelin sahibi Ayhan Kıldıoglu’ydu. İşte bu da telefon numarasıdır. Kendisini arayıp bunu sorabilirsiniz. Oteli 1980’lerde satıyor ve otelin adı ‘Avlonya.’ oluyor.

Romanda anlatılanların gerçek olup olmadığını tekrar tekrar soruyorum, duyduklarıma inanamayarak.

Karasu, ısrarla ‘babamın notlarına göre evet gerçek’ diyor. Bu kez tarihi bir açıklama yapıyor yazar:

‘Kitabın Türkçesi ile İngilizcesi arasında bir fark var?’

‘Nedir o diye soruyorum merakla.
‘Türkçe baskısından bazı bölümler çıkarıldı. Adam Zakir’in annesinin soyu Türkiye’de devam etti. Yayın evi bu bölümü çıkarmak zorunda olduklarını, zira bu ailenin şu an Türkiye’nin en etkili ailelerinden biri olduğunu söyledi. Yayınevi bunu aileye soruyor. Bana söyledikleri ailenin Yayınevini tehdit ettiği şeklinde. Bu ailenin kim olduğunu açıkçası ben de bilmiyorum çünkü o zamanlar henüz soyadı yoktu. Bende olanlar sadece ilk isimler. Sadece onların da yayın işinde olduklarını biliyorum, ama sermaye başka bir yerden geliyor.’

Kitabın yayıncısı Everest Yayınları’nın yöneticisi arkadaşım Vedat Bayrak’ı arıyor duyduklarımın doğru olup olmadığını soruyorum. ‘Evet bazı bölümleri çıkarmak zorunda kaldık.’ Diyor o da. Sonra o aileyi soruyorum. ‘Bana bir mail at, editör arkadaşa sorayım diyor.’ ( Yayınevi’nden henüz bir yanıt gelmiş değil.)

Açıkçası, duyduklarım karşısında neredeyse küçük dilimi yutacak gibi oluyorum ve aynı soruları tekrar tekrar soruyorum. Aldığım cevaplar hep aynı oluyor. Karasu’nun vereceği yanıtların önemini tahmin ettiğim için yanımda sadece ses kayıt cihazı değil aynı zamanda profesyonel bir kameramanla bütün konuşulanları görsel olarak da kaydediyorum.

Israrla o aileyi soruyorum ama ‘hayır’ o ailenin adını alamıyorum bir türlü. Sonra kitabın İngilizcesi’ni gösteriyor bana:

‘İsimler burada var’ diyor. Bakıyor ve Adam Zakir’in annesinin adını ve romanda geçen önemli isimleri görüyorum, bir bir.

İngilizce baskının 69.cu sayfasında Adam Zakir’in pasaport bilgilerini görürüz:
Mother’s maiden name(Annesinin kızlık ismi): Sheera Cohen

Cemil Karasu’nun oğlunun adı romanda Amiti’dir ve yazar Türkçe baskıda yer almayan bu bölümde, bu adı kullanarak, annesi Sabina’nın 1984 yılında ölümünün ardından bulduğu babasına ait notlardan yola çıkarak yaptığı araştırmayı anlatır. Ailenin diğer fertlerini, romanda geçen diğer gerçek tarihi kişilerle ilgili bilgiler verir. Gülseren ve Gülderen adlı iki kız kardeşini nasıl bulduğunu anlatır; Adam Zakir’in, kendisine tıpatıp benzeyen Şükran adlı bayandan olan oğlunu Kudüs’te nasıl bulduğunu da. Kördür ve beyin tümüründen muzdariptir. Adı: Zakir’dir. ‘Yarı kardeşim’ der, Amiti ona.

Roman’da geçen karakterlerinden biri de İttihat Terakki’nin en önemli isimlerinden biri olan Emmanuel Karasu’dur. Onun da hayatının sonlarında kör olduğunu ve beyin tümörüne yakalandığı notunu düştükten sonra, Adam Zakir’in aslında Vahdettin’in değil, Emmanuel Karasu’nun oğlu olduğunu ima eder, şaşırtıcı bir şekilde.

1905’ de İstanbul'da başlayan Adam Zakir'in yaşamı 1947'de Kudüs'te noktalanır.

Roman’ın İngilizce baskısının son satırlarında şu tarihi cümlelere rastlıyoruz: ‘In 1996, I was diagnosed with the same type of brain tumor that Adam, Emmanuel Carasso, and Şukran’s son, Zakir, had. I was operated on, and tumor was partially removed.’

Türkçesi şöyle: ‘1996 yılında Emmanuel Karasu, Şükran ve Adam’ın oğlu Zakir’de olduğu gibi bana da ‘beyin tümürü’ teşhisi konuldu. Ameliyat oldum, ve tümör kısmen çıkarıldı.’

Karasu röportajımızda ise şöyle diyor. ‘Adam Zakir’de olduğu gibi bende de beyin tümörü çıktı. O yüzden çocuk sahibi olmadım, çocuğuma da geçmemesi için.’

Romanın gerçek bir hayat hikayesi mi, yoksa bir kurgu mu olduğuna artık siz karar verin.

sonsaniye.net



Bu haber 4,503 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    21,095 µs