En Sıcak Konular

Ahmedinecad'a alternatif bulundu: Erdoğan!

0 0 0000 00:00 tsi
Ahmedinecad'a alternatif bulundu: Erdoğan! Olmert’in Ankara ziyareti sanki senaryosu önceden yazılmış bir tiyatro oyunu gibiydi. Olmert samimi ve “uysal” bir oyun çıkardı. Tiyatronun kulisinde istedikleri fazlasıyla almış olacak ki İsrail Gazetesi Haaretz İslam dünyasının yeni &#

Haaretz, 15 Şubat 2007, Avrupa Yahudi Kongresi Başkanı Pierre Besnainou:

Ahmedinecad’a Alternatif: R. Tayyip Erdoğan

İslam dünyası, İran’ın radikal cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’dan daha saygıdeğer bir sözcüyü hak ediyor. Bu saygıdeğer sesin sahibi ise Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan.

İslam dünyası, yarım asırdır pek çok farklı siyasi harekete şahit oldu. Sömürgeciliğe karşı yükselen ulusçuluk, Kaddafi, Nasır ve Saddam’ın pan-Arabist ideolojileri; ve en son karşımıza çıkan Sünni radikalizmin temsilcisi El-Kaide ya da İran İslam Cumhuriyeti’nin Şii Cumhurbaşkanı bunlardan önemli olanları. Arap dünyasını birleştirme rüyası enteresan biçimde İslam alemini birleştirme, ümmeti bir araya getirme ütopyasına dönüşüverdi. Bugün ise İslam dünyasında azınlık durumunda bulunan Şia mezhebine bağlı olsa da, birleşme fikrini canlandırma iddiasında bulunan kişi, Cumhurbaşkanı Ahmedinecad.

Fakat asıl kötü olan bu değil. İran liderinin cihat kavramıyla örtüşen, Batı’ya, özellikle de ABD ve İsrail’e karşı bugüne dek görülmemiş bir savaş başlatma çağrısı, hatta İsrail’i haritadan silme tehdidi söz konusu. Bu kavgacı tutum, Orta Doğu’da Şii tahakkümü istemeyen, ılımlı rejimlere sahip Müslüman ülkeler tarafından da bir tehdit olarak algılanıyor.

Lakin İran’ın komşusu ve aynı zamanda Doğu-Batı arasında bir köprü konumunda bulunan, gelenek ve çağdaşlığı başarıyla harmanlayan bir ülke var: Türkiye. Türk toplumu; laiklik, düşünce ve inanç özgürlüğü ve elbette demokrasi gibi Batılı değerlere adapte olma sürecini başarıyla gerçekleştirmiş görünüyor.

İslam’la demokrasinin bağdaşmayacağını öne süren tüm teorileri çökerten bir ülke var karşımızda. Bununla birlikte Türkiye, İslam kültürünü benimserken Batı demokrasilerinin hukuk devleti imajını da sürdürmeye devam ediyor.

Müslüman toplumlar için bir başka açık görüşlülük kriteri için ise ABD ve İsrail’le sürdürülen ilişkilere bakmak gerekiyor. Ankara hükümeti 2003’te Irak’taki rejime karşı başlatılan savaşta Anglo-Amerikan ittifakına topraklarını açmasa da, ABD ile ortaklığı gücünü ve stratejik önemini sürdürmeye devam ediyor.

Öte yandan Türkiye, 1949’da İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke oldu, şimdiye kadar İsrail’le önemli stratejik ortaklıklara imza attı. Güçlü bir askeri ittifak, terörizmle ortak mücadele, dinamik ticaret anlaşmaları ve özellikle su konusundaki çok önemli anlaşma bunlardan bazıları. İsrail’li turistler için Anadolu yarımadasının önemli bir merkez olduğu da bilinen bir gerçek.

Kimileri, İslamcı harekete yakın bir parti olan Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelişiyle tüm bu ilişkilerin kopma noktasına geleceğine inanıyordu; fakat böyle olmadı. Erdoğan’ın başbakan olmasından sonra geçen yıllarda İsrail-Türkiye ilişkileri halen canlılığını koruyor. Bazen açıklamalar ve ses tonu değişse de Türk dış politikasında önemli bir değişiklik olmadı. 2005’te Türk dış işleri bakanı Abdullah Gül, ikili ilişkileri geliştirmek amacıyla İsrail’i ziyaret etti; birkaç ay sonra da Başbakan Erdoğan bir ziyarette bulunarak ülkesinin Yahudi devletine olan dostluğunu tazeledi.

Geçtiğimiz günlerdeki Ankara ziyaretimde, Başbakan Erdoğan’a, Orta Doğu’da lider rolü üstlenebileceğini anlattım. Türkiye, monarşik rejimlere sahip Körfez ülkelerinden Orta ve Doğu Asya’ya, İslamcı Hamas’tan ılımlı Filistinlilere kadar tüm İslam dünyasının itibarını kazanmış durumda. Aynı zamanda ABD ve İsrail’le güçlü ilişkilerini sürdürme başarısını da göstermeye devam ediyor. Bunun sonucu olarak Türkiye, bölgedeki tüm aktörleri etkileyebilecek güce ve meşruiyete sahip.

Bu durum, İran’ın olumsuz etkileri yerine Türkiye’nin bölgenin lideri olması seçeneğini doğal olarak karşımıza çıkarıyor. Bu analize katılan Başbakan Erdoğan, şüphesiz ki Filistin ve İsrail taraflarının uzlaşması için çaba sarf etmeye hazır. Şimdi bu dostane yaklaşımı dikkate almanın ve Türkiye’nin barış sürecinde üstlenebileceği öncü rolü değerlendirmenin tam sırası. Böyle bir girişim, sonuç olarak İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın liderliğini de zayıflatabilir.

Bu durum, Başbakan Ehud Olmert’in Ankara ziyaretinin neden özel bir öneme sahip olduğunun ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye neden sırt çevirmemesi gerektiğinin de sebebi.

Biz, bir sonraki Nobel Barış Ödülü’nün İslam’ın içinden birine, yükselen kini yatıştıracak, uzun zamandır şiddet ve karanlığın hâkim olduğu topraklara barış ve aydınlık getirecek kişiye verilmesini istiyoruz.

Kaynak: haber10



Bu haber 249 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    12,568 µs