'Kürt Raporu' Deniz Baykal'ın değilmiş | " /> 'Kürt Raporu' Deniz Baykal'ın değilmiş | "/>

En Sıcak Konular

'Kürt Raporu' Deniz Baykal'ın değilmiş

25 Ekim 2009 13:25 tsi
'Kürt Raporu' Deniz Baykal'ın değilmiş CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın övündüğü 'Kürt Raporu'nun Baykal'ın olmadığı iddia edildi. Erdal İnönü'nün insisiyatifi ile ortaya çıkan raporu Baykal genel sekreter olarak kerhen desteklemek zorunda kalmış.

Murat Aksoy'un röportajı:

Demokratik açılımda ilk adım geride kaldı ama ortam biraz gerildi. Toplumun her kesiminden DTP'ye sağduyu çağrısı var. Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar ile demokratik açılımda gelinen noktayı ve meşhur 1989 Kürt Raporunu konuştuk. 1989'daki Kürt Raporu ve Baykal ile ilgili görüşü net: “Baykal o rapuru hiçbir zaman sahiplenmedi”.

Demokratik açılımda ilk adım atıldı ve 34 kişi Türkiye'ye geldi. Ama çıkan görüntüler Türkiye'de önemli bir infial yarattı ve Başbakan tepki verdi. Ne düşünüyorsunuz bu süreç hakkında? Başbakan'ın Güneydoğu'da ortaya çıkan görüntüler hakkında “sil baştan yaparım” demesi yanlış. Erken söylenmiş bir söz. Evet Mahmur ve Kandil'den gelenlerin karşılanması sırasında çıkan görüntüler toplumun bir kısmını rahatsız etmiştir, infial uyandırmıştır. Ama bu yanlışı, başka bir yanlışla ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu yanlışı çözmenin yolu başlayan ve çok önemli ve doğru olan bir süreci sürdürmektir. Başbakana yakışan budur. Tabi bir noktada şudur ki, bu gösterileri savaşın bitişi ve barışın başlangıcı olarak da okumak mümkündür. Sonuç olarak şunu söylemek mümkün, böylesine uzun süren bir şiddet sonrasında barış çabası önemlidir ve sancılı olacaktır. Bence iyi bir başlangıç olmuştur. Bunu küçük kaprislere ve siyasal çıkarlara feda etmeyelim. Şunu unutmayalım, bu 25 yıllık savaşta mağdur olanlar, köyleri yakılanlar, evleri yıkılanların küçük bir kısmı dışındakiler hepsi Türkiye'nin çeşitli illerine dağılmıştır. Mersin'e, İstanbul'a, İzmir'e. Bu insanlar Türkiye'de yaşamak istiyorlar. Bu önemli bir şanstır.

DTP İÇİNDEKİ ŞAHİNLER KULLANILABİLİR

DTP'ye düşen nedir bu süreçte?

Şunu kabul edelim. Kürt sorunu demokratik sistem içinde çözülecekse DTP burada bir aktördür. DTP'ye önemli bir sorumluluk düşmektedir. Ahmet Türk DTP ve Türkiye için bir şanstır. Çünkü kendisi 1989-1991 ve sonraki süreci, deneyimi gayet iyi bilmektedir. Bence bu süreçte biraz daha fazla sorumluluk almalıdır. Ama şu da bir gerçek ki, DTP içinde sağduyudan uzak hareket edenler vardır. Böyle davrananların çeşitli saikleri olabilir. şunu ifade edeyim: Bu süreç ancak onlar kullanılarak kesintiye uğrayabilir. Bu süreci bozmak isteyenler, bunları kullanmak isteyebilirler. Onlarda buna açıktırlar. Bunun nedeni bilinçsizliktir, bunun nedeni heyecandır vs. birçok şey sayabiliriz.

Önümüzdeki hafta Avrupa'dan gelecek bir grup var. Kitlesel bir karşılama bahsettiğiniz provasyona uygun bir ortam yaratabilir mi?

Olabilir. Daha önce söyledim. Bu hakları var. 25 yıllık bir savaş bitiyor, bu önemli bir olay. Ama bir taraftan da içinde bulunulan durum göz önüne alındığında İstanbul'da daha sembolik düzeyde bir karşılama daha sağduyulu bir yaklaşım olur. Mesele her Kürt bir Türk arkadaşını alarak gitsin karşılamaya. Kucaklaşma adına, kardeşlik adına. Çünkü zor bir süreçten geçiyoruz. Bunun taşıdığı tarihi sorumluluğa göre hareket etmeli, DTP'de diğerleridi de. Mesela bazı köşe yazarlarını okuyoruz. Çok provatif. Bunlara prim vermemek lazım. Aslında bu süreç daha kolay geçilebilir.

BAYKAL GEÇEN YÜZYILDAN KALMA SİYASETÇİ

Nasıl? Muhalefetin sürece katılması ile. Ancak ne yazık ki Türkiye'de muhalefet görevini yerine getirmiyor. Muhalafet özellikle CHP, çatlakların kapanmasına değil özellikle çatlakların arasına kam koyarak çatlakları genişletmeye çalışıyor. Bunu belki bilerek yapmıyorlar, sırf muhalefet olsun diye yapıyorlar ama yanlış yapıyorlar. Bunlar geçen yüzyıldan kalan liderler, geçen yüzyılın anlayışına sahip liderler. Bunlar bu yüzyılın siyasetçileri değil. Bunların süreci anladıklarını da düşünmüyorum. Onlar iktidarın her dediğine karşı olmayı muhalefet sanıyorlar. Ama toplum öyle değil. Toplum doğru olanın görüyor ve seçimde ödüllendiriyor. Bu süreç başarıya ulaşırsa bunlar da tasfiye edilmiş olacaklar.

CHP'nin içinde, CHP tabanında Baykal'ın yaklaşımını yanlış bulanlar yok mu? Neden onların sesi çıkmıyor?

Olmaz mı. Baykal'dan farklı düşüne çok milletvekili var. Neden konuşmuyorlar bilmiyorum. Tabanda da farklı düşünenlerin olduğunu gözlemliyorum. Ama Baykal'la ilgili şunu söylemek mümkün. Bazı insanlar konuşurlar. Ya düşünerek konuşurlar, ya önce konuşur sonra düşünürler ya da konuşurlar düşünmezler. Ben Deniz Baykal'ın düşünmeden konuştuğu düşüncesindeyim. Çünkü düşünerek konuşanların tepkisi şu olur. Yapılanlara, söylenenlere barar, doğru olanları söyler, yanlış bulduklarını eleştirir ve doğru yapılması için müdahale eder. Ama siz söylenenlerin tümüne karşı çıkıyorsanız burada bir yanlışlık var demektir. Biz 1991'de SHP-DYP hükümeti kurduğumuzda Deniz Baykal ve arkadaşları hükümete karşı oldular. Hükümetten ayrılalım dediler. Bunu biz yaşadık. Hükümetin kurulmasın karşı oy verdiler. Bir siyasetçi vaatlerini, programını iktidar olmadan nasıl gerçekleştirebilir ki. Belli ki Deniz Baykal iktidar istemi. Şimdi olduğu gibi. Şimdi de iktidar istemiyor. Sadece Baykal değil, yönetimi de istemiyor. Bu yüzden Baykal geçmiş yüzyılda kalan bir liderdir.

MHP'nin muhalefetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

MHP'nin muhalefeti anlaşılabilir belki ama kabul edilemez. Bu süreçte şu ortaya çıktı ki; Türkiye'nin en büyük sorunu muhalefet. Hem CHP hem de MHP yaptığı muhalefet ile ülkeyi böldürmeyiz diyorlar ama bölüyorlar. 25 yıldır silahla, şiddetle yapılamayanı bu muhalefet son üç-dört ayda yaptı. Türkiye için asıl tehlike dağdan gelenler değil, bu muhalefet anlayışıdır. Ben asıl tehlikenin bu olduğunu düşünüyorum. Tekrar ediyorum 25 yılda PKK silahının yapamadığı ötekileştirmeyi, yabacılaştırmayı üç-dört ayda muhalefeti dili ile yapıldı.

MUHALEFET BÖLÜCÜLÜK YAPIYOR

Nasıl yapıldı?

Kullandıkları dille. İkna etmiyorlar, tahrik ediyorlar. Bu partiler açılıma karşı mitingler düzenleyeceklermiş. Bu mitinglerin sonu bir iç savaştır. Bunu tehlikeyi görmeleri gerekiyor. Bu mitingler birleştirici değil, ayrıştırıcı. Bu mitinler siyasetteki sert dili topluma yayacaktır. Mardinli bakkal, Samsunlu toptancıya düşmen olacaktır. Üniversitelerde öğrencileri karşı karşıya getirecektir. Son günlerde gaziler, şehit aileleri protesto yapıyor. Madalyaları atıyor, protezleri kırıyorlar.

Bunu bu noktaya kim getirdi?

Muhalefet. Muhalefetin sorumsuzca kullandığı dil. Muhalefet ne yazık ki, birleştirici değil, ayrıştırıcı bir dil kullanıyor. Savaş devam mı etsin, bir 520 bin kişi daha mı ölsün. AK parti'nin yaptıklarını beğenmiyorlar. Hükümet yanlış yapabilir. Siz öneri sunun, düzeltin. Varsa projeniz, çözüm önerileriniz söylesin.

Ne yapmalı muhalefet peki?

Sağduyulu muhalefet bekler. Nedir bu açılımın içeriği diye sorar,konuşalım der. Öneriler sunar, eksiklikleri giderilmesine çalışır, katkı verir. Türkiye'nin 25 yıldır kanayan yarasına mehlem olmaya çalışır. Ama ne yaptılar, “ben konuşursam açılım meşrulaşır”. Ne demek bu? Konuşacaksın tabi. Yok kamera önünde konuşurum. Sanki film çekecekler. Zaten süreç işliyor. Senle konuşsa ne olur, konuşmasa ne olur? Aksine sen muhalefet olarak sürece ağırlığını koy, düşüncelerini söyle, yanlışlarını söyle, varsa doğrun öner. Türkiye'nin en ağır meselesi çözülsün. Sen kucaklaş ki, toplum kucaklaşsın. “Sorun çözülür ve AK Parti bundan yararlanır” diye mi korkuyorsun. Korkma halk her şeyi görüyor ve sandıkta bunun cevabının verir.

DTP sorumlu davranmalı

Umutlu musunuz çözüm konusunda?

Evet: Umutluyum çünkü başka çaremiz yok. Toplumun sağduyusuna güveniyorum. Muhalefete prim vermeyeceklerini düşünüyorum. Ben siyasete güveniyorum. Bu umudu boşa çıkarmayacaklarını düşünüyorum. Muhalefete hükümetten daha çok sorumluluk düşüyor. Muhalefet derken sadece CHP ve MHP'yi değil, DTP'yi de kastediyorum. DTP'ye önemli sorumluluk düşüyor. Sağduyulu ve sakin olmaları gerekiyor. Türkiye'yi sevenler sürece sahip çıkmalı ve katkı vermelidirler. Bunu AK Parti yapıyorsa ama doğruyu yapıyorsa vatandaş olarak alkışlamalı ve desteklemeliyiz. Yanlışlarını eleştirelim ama çözüm üretiyorsa da destekleyelim. Ama şunu kabul etmek gerek. Kürt sorunu anca siyasal düzlemde, parlamentoda çözülür. Bu sorunu şiddet çözmez, çözemedi, çözemeyecektir. Terör demokrasinin önünde engeldir. Terörün sürdüğü ortamda demokratik açılım yapmak mümkün değildir.

DTP ne yapmalı?

Sağduyulu olmalı. Çok konuşursa, her şeyi eleştirirse, her şeye ahkâm keserse, birleştirmeye çalışırken ayrışmayı körüklerse hata yapar. DTP sadece siyaset yapsa, siyasete sahip çıksa, rolünü başkasına devretmeye kalkmasa yeterli.

1989'da hazırlanan Kürt Raporu nasıl hazırlandı?

Ben Kürt sorununun çözülmesi için aktif olarak çalışan bir siyasetçiyim. Bunda döneminden çok ilerde siyaset yapan; katılımcı, özgürlükçü ve farklılıkları zenginlik olarak kabul eden Erdal İnönü'nün başında olduğu SHP'nin büyük payı vardır. SHP olarak 1984'den itibaren artan şiddetin giderilmesi için benim Genel Sekreterlik yaptığım dönemde önce “Anadolu Konuşuyor” diye toplantılar dizisi yaptık. Buralardan çıkan sonuçları derledik ve yerel örgütlerin katılımı ile hazırlandı ve ortaya 1989 yılındaki rapor çıktı. Ve bu raporun hedefi de Kürt Sorununun siyaset içinde çözülmesi için tespit ve önerileri içermektedir.

1989 Kürt raporu Deniz Baykal'ın değil

Şu an CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal neresinde bu raporun?

Deniz Baykal 1998'den sonra partinin genel sekreteri oldu. Kürt raporu Erdal İnönü'nün insisiyatifi ile ortaya çıktığın Deniz Baykal genel sekreter olarak kerhen desteklemek zorunda kalmıştır. Çok da sıcak bakmamıştır. O zaman bile Kürt sorunun çözülmesine hep muhalefet etmiştir. Mesela yine aynı yıl (1989) Erdal İnönü'nün bilgisi dahilinde Fransa'da düzenlenen Kürt Konferansı'na katılan Ahmet Türk, Mahmut Alınak, Salih Sümer, Adnan Ekmen, Kenan Sözmez, Mehmet Ali Eren ve İsmail Önal'ın disiplin kuruluna sevki ile partiden ihraç edilmeleri Deniz Baykal'ın eseridir. Erdal İnönü bu olay için “aldatıldım” demektedir. Bu açıdan Deniz Baykal hiçbir zaman Kürt sorununu çözülmesinde inisiyatif almamıştır. Bu yüzden 1989'da SHP'nin hazırladığı raporu sahiplenmesi mümkün değildir. Hatta sonraki ilk kongrede Erdal İnönü'ye karşı kullandı.

Bu ihraçlarla Halkın Emeği Partisi (HEP) kuruldu değil mi?

Evet. Bu parti ilk defa Kürt kimliğini kendine siyasal eksen olarak aldı. Yani, o zaman bu süreç yaşanmasaydı Kürt sorununu o zaman meclis çatısı altında çözebilirdik. Ortaya çıkan bu yanlışı gidermek için 1991 seçimlerinde Ahmet Türk ve arkadaşlarını ikna ederek seçimlere birlikte girdik. Bu SHP için büyük bir riskti ama bu riski almak zorundaydık ve aldık. Çünkü biz Kürt sorununun meclis çatısı altında çözüleceğini düşündük. Tek amacımız bu idi. Bu ittifak Deniz Baykal tarafından hoş karşılanmadı ve bir süre sonrada CHP'nin kurulması ile birlikte istifa etti. Sonrasında da meşhur kriz çıktı ve milletvekilleri meclisten yaka paça dışarı çıkarıldı ve tutuklandı. Bence Türkiye Kürt sorununun çözümünde birinci şansı o zaman kaçırdı. O yıllarda Doğan Güreş-Tansu Çiller ikilisi ve şahinler grubunun süreçte ağırlık kazanmaları Kürt sorunun çözülme yolunu kapatmıştır. Bu hatanın Türkiye'ye maliyeti çok büyük olmuştur. Bence hükümetin şu an başlattığı süreç yeniden bir barış umududur ve bu kez yakaladığımız şansı kaçırmamalıyız.

O halde Deniz Baykal demokratik açılıma verdiği tepki tutarlı…

Öyle görünüyor.

Yeni Şafak

 



Bu haber 506 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,043 µs