En Sıcak Konular

Washington taşeronlara emanet

0 0 0000 00:00 tsi
Washington taşeronlara emanet Son zamanlardaki “taşeronculuk patlaması”nın kökenleri, federal çalışma gücünü 1960’dan beri en düşük seviyelere getiren Clinton yönetiminin hükümet reformlarına dayanıyor. Genel Hizmetler İdaresi (GHİ)’nin gösterdiği gibi, nelerin

GHİ görevlisi Renee Ballard, geçtiğimiz Haziran ayında, Pentagon’la anlaşmalı kötü şöhret sahibi bir taşeron şirket olan CACI yetkilisi Heinz Ruppmann’a bir e-posta göndererek firmaların cezalandırılması ya da federal anlaşmalardan men edilmesine yol açabilecek 226 vaka üzerinde inceleme yapmak üzere 6 sözleşme uzmanı istedi. Fakat Ruppmann buna, CACI çalışanlarının dosyaları inceleyeceği ve bu konuda bir rapor hazırlayacağı cevabını verdi.

Bilgi Edinme Yasası sayesinde taşeron firmalarla yapılan anlaşmaları inceleyen Hükümet Gözetimi Projesi’nden bir yetkili, Scott Amey, tabiatı gereği hükümet kontrolünde olması gereken bazı idari işlerde hukuksuz uygulamalar yapılmasını ve rekabetçilik ilkesini hiçe sayarak hareket edilmesini “çirkin” olarak nitelendirdi. CACI, 2004 yılında Irak’taki Ebu Gureyb Hapishanesi’ne sorgulama görevlilerinin gönderilmesiyle ilgili dosyaları yeniden gözden geçirmişti. Bu şirket tamamen başına buyruk; daha önce GHİ, CACI çalışanlarının Irak’taki kendi sözleşmeleriyle ilgili usulsüzlük yaptıklarını tespit etmişti.

Öte yandan Amey, saatlik 104 dolar –kişi başına yıllık 200.000 doların üstünde- olan maliyetin, benzer federal yönetim çalışanlarının giderlerinden yaklaşık iki kat daha fazla olduğunu belirtti.

Konuyla ilgili yorumu sorulduğunda GHİ, usulsüzlük yapan taşeron firmalara verilecek cezanın kesinlikle hükümet eliyle verilmesi gerektiğini söyledi. Fakat mezkûr kurum, CACI çalışanları üç ay boyunca paralarını alırken tüm ceza ve ihraç işlemleri kararlarının federal yönetim çalışanları tarafından verildiğini belirtti. CACI sözcüsü de aynı noktaya temas etti.

Diğer idari ajanslar gibi GHİ de sözleşmeli personel maliyetinin toplam miktarının izlenemediğini belirtti. Daha önce Virginia’da bir taşeron firma idarecisi olan GHİ yöneticisi Lurita Doan, mevcut taşeronluk sistemin aktif biçimde destekliyor. Doan yakın zamanda kurumunun genel müfettişi ile fikir ayrılığına düştü. Anlaşmazlığın sebebi ise, Doan’ın taşeron şirketlerin teklif ettiği ücretin kendi bürosundan denetlenmesi yerine bunu yapacak başka şirketlerle anlaşmayı öngören projesi.

Bazı büyük hükümet projelerinde Bush yönetimi, birtakım karar yetkilerini taşeron şirketlere devretmeyi düşünüyor. Ulusal Savunma Bakan Yardımcısı Michael P. Jackson, büyük Sınır Güvenliği İnisiyatifi konusunda teklif vermesi muhtemel şirketleri adres gösterirken yeni bir açılım yapıyordu.

Bakanlıktan önce şirket yöneticiliği yapan Jackson, “Bu olağandışı bir davet” dedi. “Sizden geri gelmenizi ve işimizin nasıl yapılacağını bize anlatmanızı rica ediyoruz”.

2 milyar doları bulacağı tahmin edilen projenin ilk evresinde 80 milyon dolar kazanan Boeing’e yalnızca teknoloji geliştirme konusunda görev verilmedi; aynı zamanda farklı hükümet birimleri ve taşeron şirketler arasında görev dağılımı yapmak dahil, bu görevi nasıl kullanacağı yetkisi de verilmiş oldu. Ulusal Güvenlik yetkilileri ısrarla tüm son karar yetkilerinin kendilerinde olduğunu söylerken, kurumun genel müfettişi Richard L. Skinner Kasım ayındaki raporunda açıkça “Kurumumuzun, -sınır güvenlik sistemi olan- SBInet programını etkili biçimde planlayacak, denetleyecek ve yürütecek kapasitesi bulunmamakta” dedi.

Şayet hkümet birtakım geleneksel fonksiyonları taşeron şirketlere devrederse, bu aynı zamanda özel şirketleri hassas konularda devlet kurumlarıyla birlikte görev almaya davet etmek anlamına gelir. Söz gelimi Dışişleri Bakanlığı, danışmanlık sektörü devi BearingPoint’e, Irak’ta üretilen politikalar, yazılım ve politik programların zamanlı takibi gibi konularda destek almak için yılda 2 milyon dolardan fazla para ödüyor.

Dışişleri yetkilileri, güvenlik konusunda yetkileri bulunan şirket çalışanlarının diplomatlara idari görevleriyle ilgili yardımda bulunduğunu ve asla politikalarını etkilemediğini savunuyorlar. Fakat savaş stratejisiyle ilgili kapalı müzakerelerde bu şirketlerden de yetkililerin bulunması, “harmanlanmış iş gücü” denilen şeyin dikkate değer bir örneği.

Bu görev paylaşımı hemen her kurumda bulunuyor. Polly Endreny, geçen yıl Ulusal Deniz ve Atmosfer Kurumu (UDAK)’ta iş ararken, çoğu birimde taşeron şirketlerle karşılaştığında hayretler içinde kaldı.

Sözleşmeli işleri seven Endreny, “sözleşmeli bir genç kuşak geliyor” diyor. Bugün kurum merkezinde onu federal devlet çalışanlarından ayıran tek şey, yaka kartındaki “Oak Management” yazısı.

Benzer devlet çalışanından “biraz daha fazla” ücret aldığını söylüyor ve diş kaplaması yaptırmış, devlet çalışanları ise doğal dişleriyle duruyor. Bu gibi eşitsizlikler sıkıntılara yol açabilir. Kısa süre önce, UDAK’ta çalışanların üçte ikisinin sözleşmeli özel şirket personeli olduğunu ortaya koyan bir çalışma, ücret ve fırsat eşitsizliğinin, çalışanlar arasındaki ilişkiyi ve moralleri önemli ölçüde zedelediğini gösteriyor.

Açık rekabetçi yapıdan uzaklaşma ise moralden daha fazlasını etkiliyor. Yalnızca bir örneği: Askeri birliklerin Irak’a gitmesiyle, 2003 yılında Kongre, özel güvenlik görevlilerinin ABD’deki askeri üsleri korumasını yasaklayan düzenlemeyi iptal etti. Hükümet Mali Bürosu (HMB) müfettişlerinin belirttiği üzere, harcanan ilk 733 milyon dolar hüsranla sonuçlandı.

Müfettişlerin özetlediği rakamlara göre ordu, harcaması gereken miktardan %25 daha fazla harcama yaptı; çünkü 57 işin 46’sında, rekabetçi bir ihale yapmaksızın tek firmayla çalıştı. Müfettişler, bir askeri üsteki güvenlik görevlilerinin çok gevşek olduğu ve 67’sinin sabıkalı olmasına rağmen işe alındığını rapor ettiler. Ayrıca ordu,  performanslarını ödüllendirme maksadıyla 18 milyon dolardan fazla parayı da taşeron şirketlere aktardı.

Hükümet taşeronlarının temsilcisi konumundaki Stan Soloway, taşeron şirketlere yönelişteki ciddi artışın, gelişen hükümet işleri ile yüksek teknoloji arasındaki ihtiyaçtan kaynaklandığını savunuyor. Soloway, verimliliğin artması için hükümetin genç ve yetenekli özel sektör çalışanlarına yönelmesi gerektiğini söylüyor.

Soloway, “Bu, hükümetin yeni yüzü” diyor ve ekliyor: “Şirketlerin hükümet işlerine karışması söz konusu değil; bu, serbest piyasa”.

Buna karşılık New York Üniversitesi’nden, taşeron şirketlerin gizli işlerinin izini sürmüş olan Paul C. Light, taşeron şirketlere yönelişin federal personel alımı sınırlandırmasının bir uzantısı olduğunu belirtiyor. Bu sınırlandırmanın ise federal çalışma gücünü azaltıp bunu bir başarı gibi göstermeye çalışan bir tür “hokkabazlık” olduğunu söylüyor.

Light, hükümetin taşeronlarla ilgili veri toplama ve gerçek maliyetleri hesaplama gibi bir çabası olmadığını söylüyor; “Elimizde taşeron şirketlerin hükümetten daha verimli çalıştığına dair hiçbir bilgi yok”.

Bu arada Light, güçlü bir koalisyonun taşeron firmaların gelişmesini koruduğunu iddia ediyor: Şirketler, Kongre’deki lobicileri ve destekçileri ile bir gün iş yapabilecekleri başka taşeronlarla bağlantı kurmayı önemsemeyen hükümet çalışanları; “Bu ve benzeri güçlere sahip tüm oyuncular”.

Bu, taşeron şirketlerin Washington’un neresinde olursa olsun yeni fırsatlar kolladığının bir kanıtı. Ulusal Güvenlik Bakanlığı’ndan daha karlı bir hedef yok. Bakanlığın web sitesinden, yapılan yüzlerce açık ihaleye ulaşmak mümkün. İlgili sayfada, belirli şehirlerdeki afet planlarının geliştirilmesi ve tatbikatı çalışmasından (500.000 ila 1 milyon dolar arası bir iş), bakanlık görevlerini destekleyecek çalışmalar, analizler, mühendislik sistemleri veya çeşitli örgütlere labarotuvar hizmeti sunmaya (20 ila 50 milyon dolar) kadar pek çok ihale mevcut.

Muhteşem Kongre binası manzaralı bir iş merkezinde, güzel bir sabah kahvaltısı toplantısında Özel Sektörden Sorumlu Ulusal Güvenlik Bakan Yardımcısı Alfonso Martinez-Fonts Jr. “Ulusal Güvenlik İhaleleri” adlı bir sunum yaptı. Sunum yapılan salonda ayakta duracak yer yoktu.

Hükümetteki görevinden önce bankacılık yapan Martinez-Fonts, kişisel olarak hiçbir şekilde ihalelere müdahil olmadığını, ancak bazı şirketlere “ipuçları” verebileceğini, onları yönlendirebileceğini söyledi.

Sikorsky Helikopterleri yöneticisi Joe Haddock toplantıyı şöyle özetliyor: “Biz firmalar için para daima iyi bir şeydir”.

(NYT, 4 Şubat 2007, Scott Shane - Ron Nixon)
iyibilgi için çeviren Murat Sofuoğlu, Gökhan Övenç



Bu haber 386 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,378 µs