En Sıcak Konular

Korumalı yaşam 

0 0 0000 00:00 tsi


Orhan Pamuk bankadan dört yüz bin dolarını çekip Amerika’ya gitti. O tutardan çok daha fazlası da yurt dışında olduğundan, uzun süre gelmeyecektir. “Cinayete azmettirici abilerden” Yasin “akıllı olsun akıllı” demişti, öyle olduğunu kanıtladı. Ölüm listesindeki ikinci adamdı.

Elbette bu, Nazım Hikmet’in kaçışı türünden bir “iltica” olayı değildir, geri dönüş kapısı, kullanılmasa bile, açıktır. Amerikalılar bu tür kaçışlara “self exile” derler, biz sanırım “gönüllü sürgün” deyimiyle karşılıyoruz...

Sanırım “Türkiye’de hayatım tehlikede” de demeyecektir oralarda, çünkü Nobel’i aynı adama ikinci kere vermezler. Bu konuda sessizliği tercih edecektir.

Böylece, faşistlerin “ya sev ya terket” sloganı da sanırım “sevsen de terket, kafamızı bozma” şeklinde bir değişikliğe uğramış oldu! “Nobelli yazarını bile kaçırmış olma şerefi” de Türk faşizminin tarihine altın harflerle yazıldı! Kutlu olsun! (İroni yaptık ulan salak, hemen kızma.)

Onun kadar parası ve havası olmayanlar, burada kalıp “korumalı yaşama” geçeceklerdir (Orhan’a zor geldi)... Bu koruma, apartmandan bozma sitenin kapısında fiberglas kulübe içinde uyuklayan sarsak köylünün sözde korumasına benzemez. Bu yaşamın ilk günlerini tattılar, yarattığı sıkıntıları gördüler. Haftalar ve aylar geçip de sinirleri yavaş yavaş bozulmaya başlayınca beni hatırlasınlar.

Çünkü ben sekiz sene öyle yaşadım!

Örgüt evlerinde basılanların üzerlerinden çıkan ölüm listelerinde adım geçiyordu... Ve fakat, işin ilginç yanı, beni vursalar hiçbir, ama hiçbir aydınımız kılını bile kıpırdatmayacaktı. Hiçkimse benim için yürüyüş düzenlemez, mum yakmaz, karanfil bırakmazdı. Çünkü “sosyallerle” kavga etmekteydim... Babıali’de sevinen de çok olurdu ha... O sıralar Zafer Mutlu bana “yokolmanı bekleyen o kadar çok kişi var ki” demişti... Kimler olduğunu sormadım, üç aşağı beş yukarı hepsini biliyordum.

Bir Browning’im vardı, bir de Smith&Wesson aldım. Poligonlarda atış talimleri yaptım. Kutu kutu mermi biriktirdim. Yıllarca kovboy gibi dolandım.

Bu işin tatsız yanı, tabanca taşımak değil, tepende sürekli iki sivil polisle gezmektir.

Bir süre sonra arkadaş olursun onlarla, gene de sevimsiz bir durumdur “mevcutlu” yaşamak... Kimse sana yan bakamaz, bulaşanı anında tepeleyeceklerdir, fakat ne kadar iyi çocuk olurlarsa olsunlar, varlıkları tedirginlik vericidir.

Evinin önünde sürekli bir polis bulunması da komşuları gerecektir elbette... Onları “meseleye iyi tarafından bakın, buraya girmeye kalkacak hırsızda mangal gibi yürek ister artık” diye avutmaya çalışırsın ama gene de “şuradan taşınıp gitse de bu herif, rahat bir nefes alsak” şeklinde düşünmelerini önleyemezsin.

Korumalarının “iaşe ve ibatesi” de kısa sürede gündeme gelir, memur maaşıyla geçinmeye çalışan çocuklara ara sıra “arka çıkma, sakal atma” gereği başgösterir. Artık sanırım arabalarını bile sen vermek, benzinini de sen almak zorundasın, yeni uygulamaya göre. Korumalı yaşam, masraflı yaşamdır. Arkanda sana bu konuda anlayış gösterecek ve masrafı karşılayacak güçlü bir yayın kuruluşu yoksa, yanarsın.

En pis yanı da “gizli bir iş çevirememek” tabii... Tamam, örgütle buluşup devlete karşı eylem düzenleyecek falan değilsin elbette ama, en basit örneği, zamparalık yapamayacaksın!

Bazı arkadaşlar, elektronik postayla gelen imzasız küfür ve tehditler karşısında nasıl dehşete kapıldılar... Yıllardır feryat ediyordum bu konuda, hiçbirinin umurunda olmamıştı... Hava atmak için gazete köşelerine koydukları adres döndü dolaştı başlarına dert oldu...

(Bu posta adresinin iki yararı vardır: Bir, gelen mektuplar arasından seçtiklerini yayınlar, hem o günkü yazını şişirmiş, hem de okuyucuya “bana mektup gönderin de sizinkini de yayınlayayım, gazetede adınız geçsin, keser saklar, tanıdıklarınıza hava atarsınız” diyebilmek... İkincisi de, patrona ve yöneticiye, “bak ne kadar çok müşterim var, benden vazgeçemezsin” mesajını vermek! Üst tarafı, “çağdaş yayıncılık gereği okurla interaktif diyalog” falan dümendir, yerseniz.)

Yanlış anlamayınız, “aman ne iyi olmuş, ben çektim onlar da çeksinler” demiyorum.

Fakat o entel barlarında falan beni çekiştirdikleri günleri hatırlasınlar ve bu ülkede bazı insanların yaşadığı bazı sıkıntıları da öğrensinler. Welcome to the club!

 
akşam



Bu haber 213 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,262 µs