En Sıcak Konular

"Emasya askeri darbenin ta kendisidir"

0 0 0000 00:00 tsi
Türkiye’de asker-sivil ilişkileri konusunda çalışan önde gelen siyaset bilimcilerinden Ali Bayramoğlu geçen hafta Hürriyet’in manşetiyle gündeme gelen EMASYA ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bayramoğlu “bu düpedüz darbedir”

17 Ocak tarihli Hürriyet gazetesinin ‘’ Askerin tatbikat hassasiyeti’’ başlıklı manşet haberinde yer alan ifadeler, askerlerin siyasi alana müdahalesi konusunda hayırhah bir tutumu benimseyenlere bile biraz ‘’ tuhaf’’ gelmiş olmalıydı. Haberde, ‘’ EMASYA’’ diye bir protokolden söz ediliyordu: ‘’ Askere toplumsal olaylara el koyma yetkisi veren EMASYA Protokolü’ne göre İstanbul’daki 52 Tümen bünyesinde kurulan EMASYA birliği Çağlayan Meydanı’nda tatbikat yapmayı planlıyor. Komuta kademesi tanklı toplu görüntülerin medyaya yansımaması için hukukçulardan görüş alıyor.’’
Haberin ardından gazetecilere bir açıklama yapan 1. Ordu Komutanı Org. Fehmi Tuncel böyle bir tatbikat hazırlığı içinde olmadıklarını, ayrıca EMASYA protokolünün de kendilerine validen izin almaksızın bu tür müdahalelerde bulunma yetkisini vermediğini söyledi. Ancak Ali Bayramoğlu’nun Nokta’ya yaptığı açıklamalarda da belirttiği gibi EMASYA protokolünün askere diğer tüm sivil asayiş güçleri üstünde bir konum biçtiği çok açık. Bu durumda akıllara şu soru geliyor. Org. Fethi Tuncel’ in açıklamaları acaba ordunun da artık böyle geniş bir yetkiyi istemediği şeklinde yorumlanabilir mi?

Öncelikle EMASYA nedir, oradan başlayalım isterseniz…

Emniyet Asayiş Yardımlaşma Birlikleri aslında son derece olağan bir yasal düzenleme. Gerekli durumlarda, örneğin doğal afetler de, çok büyük toplumsal isyanlarda, sivil emniyet güçlerinin asayişi sağlamaya yeterli olmaması halinde askerden, mülki amirin yani valinin yardım istemesi üzerine oluşturulan askeri birlik yapısına EMASYA denir. Yani asker- sivil yardımlaşması. Bu çok hassas bir konu. Çünkü temel olarak hem mülki idare –askeri idare ilişkilerini belirliyor hem de toplumsal ilişkilere müdahale anlamında toplum- devlet ilişkilerinin bir ayağını temsil ediyor. İller İdaresi Kanunu’nun 11.maddesi genel olarak bu ilişkileri düzenler. Bu maddeye göre vali gerekli gördüğü durumlarda askeri birimlerden yardım ister. Ordu içinde her ilde kimi birlikler olaylara müdahale etmek için görevlendirilirler. Buraya kadar hiçbir sorun yok. Elbette ordu kendi içinde böyle bir hazırlık yapıp, sivil otoriteden talep geldiği zaman da müdahalede bulunacaktır.

_Peki, o zaman sorun nerede başlıyor?

Sorun 1997’de imzalanan protokolle karşımız çıkıyor. Dönemin koşulları 28 Şubat… Erbakan hükümeti Cumhurbaşkanı Demirel’in oyununa düşüp istifa ediyor. Demirel, Mesut Yılmaz’ı görevlendiriyor. Yılmaz hükümeti kuruyor ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun ilk icraatlarından biri de bu protokolü imzalamak oluyor. Dönemin Genelkurmay Harekatı Daire Başkanı Çetin Doğan ile İçişleri Bakanlığı Müsteşarı arasında bu protokol imzalanıyor. Burada sorun protokolün içeriği. Kanun maddesinde, vali gereken durumlarda askerden yardım ister, diyor. Fakat bunun nasıl olacağı, ne şekilde tanzim edileceği bir yönetmelikle ya da protokolle belirlenir. Yani EMASYA birliklerinin varlığı yasal ve meşrudur.Kanuna uygun yönetmelik ya da protokol üretmek de normaldir.

Normal olmayan ne?

Normal olmayan şu: Protokol imzaladığı sırada Türk Silahlı Kuvvetleri(TSK) bugün olduğundan çok daha fazla, kendi toplumunun İslami kesiminden gelen bir tehdit paranoyası içindeydi. TSK bu protokolden hareketle iç güvenlik doktrinini yeni baştan inşa etti. Bu iç güvenlik doktrininde iki temel mekanizma var. Birincisi, EMASYA birlikleri tali birliklerden düzenli ve sürekli birlikler haline getirildi. İkincisi, bir merkezileşme süreci yaşandı. Toplumsal olaylar gerçekleşmeden önce tedbir alınması fikri öne çıktı. Bu da sürekli takip, sürekli değerlendirme, sürekli bilgi depolama anlayışını egemen kıldı. Bunun sonucu olarak askeri garnizonların içinde asayiş güvenlik merkezleri kuruldu. Toplumsal gruplar yada muhtemel tehlikelerle ilgili bütün bilgiler,Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT),askeri istihbarattan yada emniyet istihbarattan asayiş güvenlik merkezlerine akmaya başladı.Bu bilgilerin değerlendirilmesi ve bunun sürekliliği dikkat çekici biçimde asker merkezli bir toplum takibi fişlemesi mekanizması üretti.Bu çok hayati bir meseledir.Çünkü zaten istihbarat keyiflidir.İstihbaratı düzenleyen hüküm ne olursa olsun ,fiilen yapanlara keyfi bir alan bırakır.Tehdit olarak kâh seni görür,kâh Sabeyatcıları görür.Dolayısıyla orada zaten bir hukuki denetim mekanizması yok.Bu olmadığı için istihbaratın oluşturduğu fiili alanda askerin devreye girmesiyle birlikte şunu anlamaya başlıyoruz:Bütün toplumsal gruplar hakkında değerlendirilmelerin yapıldığı,tehlikeli görülenlerin fişlendiği bir merkez oluşuyor.Böylece asayiş yapısı siyasallaşıyor ve askerileşiyor.Bu,yasanın öngörmediği  bir şeydir.Bu işin bir yanı.Öte yandan protokolün 9.maddesinde şöyle yazıyor:’Eğer toplumsal olaylar kontrolden çıkacak noktaya gelirse, bu durumda görevli askeri birlik devreye girer,olayları,değerlendirir,yakından izler,duruma el koyar.Daha sonra valiye bilgi verir.’yani askeri birlik gerekli görüyorsa validen izin almaksızın duruma el koyar.

Bu tür lokal askeri darbe anlamına gelmiyor mu?
 
Diyebiliriz tabii.Bu asker-sivil ilişkisindeki hiyerarşinin ters yüz edilmesidir. Bağımlı olan,sivil otorite oluyor, bağlı olunan ise asker.Demokratik bir hukuk devletinde bu kabul edilemez bir durum.Toplumsal olaylar o kadar büyüyor ve kontrolden çıkacak noktaya geliyorsa,mülki mülki amir kör mü ki bunu göremiyor?Bu madde aslında şunu ima ediyor:Bir toplumsal hareket olursa ben sivil idareyi bertaraf ederek doğrudan doğruya idareye el koyar ve asayiş politikasını yönetirim.Bu sivil asayiş alanının askerileşmesi demektir.Buradan şu temel sonuç çıkar:TSK’ye göre asayiş en önemli tehdit toplumun kendisinden gelmektedir.İkincisi,bu tehdidi bertaraf edecek güç askerdir.Mülki amire yani valiye de güvenilmemektedir.Yani asker sadece topluma değil kendisi dışındaki devlet kurumlarına karşıda güven duymuyor

Yani sivil bürokrasiye de güvenmiyor asker…

Aynen öyle.Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz.Bu protokolün kendisi bizatihi darbedir.Diyeceksiniz ki neden böyle bir mekanizmaya ihtiyaç duyuluyor.TSK legalisttir,yani yapacağı işi kanunlara uygun yapmak ister.Yani adamı döver ama bunu yasalar göre yapar.Bu yüzden bu kadar, baskıcı,otoriter yasalarla yönetiliyoruz zaten.

Peki sivil bürokrasiden,özellikle emniyet bürokrasisinden bu protokole tepki gelmedi mi?

Geldi.Ama biz gazeteciler yada uzmanlar gibi yansıtmıyor bu tepkilerini.Sonuçta bu insanlar devlet memuru.Farklı platformlarda bile dile getiriyorlar tepkilerini.Mesela 2001’deki Mülki İdare Şurası’nda mesele çok net olarak dile getirildi.Şura tutanaklarını okuduğumuz zaman EMASYA protokolünün yasaya aykırı olduğunun,askerileşmeye yol açtığının, anti demokratik olduğunun yüksek sesle dile getirildiğini görürsünüz.Şahsen ben bir kaymakamla ya da valiyle özel bir sohbet yaptığımda bunu çok net ifade ediyorlar ama emniyetin kurum olarak asker karşısında  bunu dile getirmesi kolay değil.Çünkü Emniyet İçişler Bakanlığı’na bağlı.Bakanlığın adım atması lazım.Protokoller iki taraflı imzalanırlar ama tek  taraflı feshedilebilirler.Sorununuza  dönecek olursak, emniyette bu huzursuzluk var.Sivil asayiş güçleri askerin kendi alanına sızmasından hoşlanmıyor, aynı zamanda güç dengelerinin bozulmuş olması nedeniyle de hoşlanmıyor.

Son yıllarda demokratikleşme ve sivilleşme açısından AB sürecinin etkisiyle önemli adımlar atıldı.Protokol konusunda bir gelişme olmadı mı?

Hayır.Bu protokol konusunda adım atılmadı.Aslında bunun gibi birkaç protokol daha vardı.Mesela Çevre ve Orman Bakanlığı’yla Jandarma  arsında benzer bir protokol imzalandı.Kentsel alanlarda fabrikaların çevre atıklarını  denetleme işini bu protokolle Jandarma kendi üstüne almıştı.Ben Orman Bakanı Osman Pepe’le konuşurken böyle bir protokolün varlığından iktidara  gelir gelmez haberdar olduklarını ve derhal iptal ettiklerini söylemişti.
Fakat içişleri söz konusu olduğu zaman,daha doğrusu askerin iç güvenlik doktrini söz konusu olduğu zaman işler Orman Bakanlığı’ndaki kadar basit olmuyor.Bu aslında EMASYA birliklerinin istihbarat faaliyetlerinin sonuydu.Olay ortaya çıkınca Genelkurmay Başkanlığı önce yalanladı.Sonra aralarında benim de olduğum bazı gazeteciler,bunun EMASYA protokolü dahilinde yapılan bir işlem olduğunu yazdı.Bunun üstünde Genelkurmay bunu doğrulayan bir açıklama yaptı.O dönemde Başbakan Erdoğan’ın Rize gezisine katıldım.Bana fişleme konusunu sordu.Ben de protokolü uzun uzun anlattım.Hafif dehşet içinde’’Biz bu protokolü derhal iptal ederiz’’dedi.Ama buna rağmen hiçbir şey yapılmadı.

Başbakan ve hükümet de bunun farkındaysa neden bir şey yapılmadı?

Bu aslında büyük bir meydan okuma olur.Yani hükümet EMASYA protokolünü iptal etmeye yeltendiği andan itibaren TSK’nin fiilen çok yaygın olan alanını daraltmış olur.Hükümetin bunun yerine yeni ve kapsamlı bir başak protokol önerisiyle TSK’nin karşısına çıkması gerekir ki bu bir siyasi cesaret meselesidir.Bu hükümetin de öncekiler gibi cesareti yok.Bu hükümet de birçok hükümet gibi askerle iyi geçinerek,askeri ikna ederek sorunları çözebileceğini düşünüyor.Bu muhafazakârlığın tarihi yanılgısıdır.Mesele kişi meselesi değil,yapı ve kurum meselesidir.Yapı ve kurumun içerdiği bir politik akıl vardır.Bunun karşısında bir başka politik akılın devreye girmesi gerekir ama bu hükümette böyle bir politik akıl yok…Bu hükümet EMASYA meselesini kendisi gündeme getirip sorunu çözmeyi deneyebilirdi ama o kadar çok sorunu var ki,yeni bir sorunu alıp siyasallaştırmak istemiyor.Ayrıca askerle kriz yaratmak Türkiye’de hiçbir siyasetçinin kolay kolay yelteneceği bir iş de değildir.

EMASYA aslında 28 şubat’ta yapılan post modern darbenin niteliğini bize tanımlar.Çok açık bir şekilde bu darbe devletin iç işleyişinin mutlak olarak askerileşmesi sürecini ifade eder.Maalesef hükümet bunun farkında değil.

Şimdi bu protokole göre Çağlayan’da EMASYA tatbikatı yapılmasının anlamı ne?

Neyin tatbikatını yapacaksınız.Çağlayan’da nümayiş yapan bir grubu nasıl derdest edeceğinizin mi tatbikatını yapacaksınız.Manasız bir şey.EMASYA’nın  çalışma tarzı zaten bir olay gerçekleşmeden önce olayla ilgili bilgi toplamak anlamına geliyor.ama şunu da ekleyelim, bu tür tatbikatlar zaten yapılıyor.Tatbikattan kasıt,illa askerin sokağa inmesi değildir.Şemdinli olayını yürüten savcı Ferhat Sarı kaya’nın iddianamesinden EMASYA planlarının sürekli olarak 81 ile gönderildiğini ve en son 2005’te bununla ilgili ana tadilatların bizzat Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılarak,altını çiziyorum, bizzat Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılarak,yine bütün illere, yani valilik ve garnizonlara gönderildiğini biliyoruz.Bunlar aslında tatbikattır.Ek bilgiler geldiği andan itibaren nasıl uygulanacağı bir tatbikat gerekliliğini getirir.Ayrıca tatbikat yapılmaktadır çünkü bu protokolde şöyle bir madde  var.İç güvenlik operasyonlarında polis askere tâbi olur.İç güvenlik harekât bölgeleri bugün Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusu’dur.Bunun İstanbul’da yapılacağının dile getiriliyor olması  iki şeyi ifade eder:Ya Tuncel Paşa’nın ifade ettiği gibi yanlış bilgidir,ya da sızdırılmış yanlı bilgidir.Yani siyasete siyasetçiye meydan okuma bilgisi.Çankaya savaşlarıyla oluşan sıcak atmosferde bu mümkündür.Ya da hakikaten abuk sabuk bir tatbikattır.Kimi askerler bunu önermişler,diğerleri de bunu saçma bulmuşlardır.

Bir başka ihtimal daha var aslında.İstanbul Emniyeti’nden birileri bu tatbikatın varlığından rahatsız olduğu için basına sızdırmış olabilirler…

Bu da çok mümkün. Sonuç olarak böyle bir tatbikatın bu haber çıktıktan sonra yapılması mümkün değildir. Açık olan budur.

1.Ordu komutanı tatbikatı yalanladığı konuşmasında protokolün zaten kendilerine böyle bir yetki vermediğini de söyledi. Yani sizin söylediklerinizden çok farklı bir tablo ortaya koydu…

Bu açıklamayı yeterli görmek mümkün değil. Çünkü protokol hükümleri gayet açık. Protokol diyor ki asker el koyar sonra bildirir. Ha şu kastediliyorsa; böyle yazıyor ama biz bunun böyle yapmayız.Eğer öyleyse protokolü değiştirsinler. Bu protokol herhangi bir askere büyük bir imkan veriyor. Herkes Fethi Tuncel değil. Daha önce Çetin Doğan hatta Çevik bir birinci ordu komutanları da gördük. Onların bunu nasıl yorumladığı da ortada.

Benim elimde olan bir askeri belgede3. Ordu Komutanlığı’nın protokolle ilgili bir değerlendirmesi yer alıyor. Bu belgede, artık validen izin almadan olaylara el koyabiliriz, diye yazıyor. Bu belgede askerin bu protokolü nasıl yorumladığını açıkça gösteriyor. Eğer protokol artık böyle yorumlanıyorsa o zaman protokolün feshi için asker bir şey yapsın. Ben bunu askerin bir şey yapmasına bayıldığım için söylemiyorum ama protokolde böyle bir şey yoktur diyebiliyorsa 1. Ordu Komutanı, bu demektir ki bu protokol asker üstünde de artık bir yük oluşturuyor. O zaman kaldırsınlar ya da hükümete küçük bir işaret versinler de hükümet hemen değiştirsin.

Bu protokol AB- Türkiye ilişkilerinde sorun haline gelmedi mi?

AB Komisyonu’nun son ilerleme raporunda söz ediliyor. Bugüne kadar AB Komisyonu asker konusunda çok hassas davrandı. Diğer pek çok sorun çözülsün diye bunun üstüne gitmediler. 2002 seçimlerinin ardından AK Parti iktidarıyla birlikte AB’nin sivilleşmesiyle ilgili talepleri arttı. MGK’nın sivilleşmesi konusu bunların başında geliyordu. Ama devletin iç işleyişi ile ilgili taleplerde bulunulmamıştı. Bu protokolden zaten bizim de haberimiz yoktu. Önce ben yazılarımda gündeme getirdim daha sonra ise ‘’sosyetik fişleme’’ haberi ortaya çıktı.

Bu protokol ortadan kalkmış olsa askerin devlet ağırlığı azalmış olacak mı peki?

Azalır ama ortadan kalkmaz. Zira bu zemin üç kademeden oluşuyor. Birinci kademe yasalar kademesi. İkincisi yönetmelik ve protokoller kademesi. Bu, yasal olanın derinleşmesi hatta EMASYA protokolü örneğinde olduğu gibi aşılması olarak kendini gösteriyor. Üçüncüsü ise fiili uygulamalar kademesi. Bu fiili uygulamaları ters yüz etmek kolay değildir. Bu bir zihniyet meselesidir. Örneğin bir ilçede kaymakam izne çıkıyor Asker de derhal ilçedeki jandarma komutanını tatile çıkarıyor. Mal müdürüne tabi olmasın diye… Bir başka örnek: Güneydoğu’ya fonlar gidiyor. Bu fonların nasıl harcanacağına kim karar veriyor? Kağıt üstünde valiler… Ama fiilen oradaki asayiş komutanı karar verir. Trafik düzenlemelerini üstlerine almaya çalışıyorlar. Özellikle bu devletin alt işleyişi açısından alan genişletmedir. Fiili durum yaratma meselesidir. Bu durum yasayla, yönetmelikle değil iradeyle değişir. Hem asker kendi alanına çekilme iradesi gösterecektir hem de siviller bu konuda istekli ve talepkar olacaktır. Dolayısıyla bu üçüncü zemin son derece önemli bir zemin.

Yasaları, yönetmelikleri, protokolleri değiştirebilirsiniz ama fiili uygulamaları kaldıramazsınız, çünkü ihtiyaç var. Yani bugün silahlı kuvvetlerin dünyanın herhangi bir ülkesinde ordunun yürütmeye danışman olmadığı bir yapı yoktur. Güvenliğin bu kadar ön planda olduğu koşullarda böyle de olmak zorunda. .anti militarist olarak bunların hiçbiri olmasın isterim elbette. Ama bugün itibariyle öyle bir yapı söz konusu değil. Dolayısıyla protokol dediğimiz, yönetmelik dediğimiz mekanizmalar da varlığını sürdürecektir ama bunlar şeffaf, yasalara uygun, sivil kurumlar tarafından denetlenen mekanizmalarla var olacaktır.

Nokta



Bu haber 304 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,566 µs