En Sıcak Konular

Ya bir suikast daha olursa!

0 0 0000 00:00 tsi


Ürdün nükleer silah edineceğini söylüyor. Mısır, nükleer silah edineceğini söylüyor. Suudi Arabistan, nükleer silah edineceğini söylüyor? Körfez ülkeleri nükleer teknoloji istiyor. Bütün bu ülkelere ABD'nin tepkisi yok. Neden? İran'ın nükleer silah çabası dünya genelinde bir krize yol açarken, İran'a karşı ABD/İsrail saldırısı tartışılırken, böyle bir savaşın bölgeyi on yıllarca kaosa sürükleyeceği bilinirken, Ürdün gibi bir ülkenin nükleer silaha yönelmesi neden dikkat çekmez?

Peki, yıllardır bu bölgemizde sadece İsrail'in nükleer silahı varken susan ülkeler, nasıl oluyor da İran'a karşı böylesine kararlı olabiliyor, riske girebiliyor? Teşvik edenler kim? Ve neden teşvik ediliyor? Ortadoğu'yu yıllardır işgal altında tutanlara, tehdit edenlere, talan edenlere karşı silahlanmaya akıl etmeyenler nasıl oldu da bu kadar akıllandı? Yoksa, bu “akıllılar” ileride oluşabilecek bölgesel bir savaş halinde bu silahları birbirlerine karşı mı kullanacak? Birbirlerine karşı silahlandırıldıklarına göre, hem de nükleer silah edinmelerine yardım edildiğine göre, bu korkuyu neden duymayalım?

Irak ve Lübnan'da İran ve müttefiklerine karşı amansız bir savaş yürüten ancak beklendiği kadar başarı sağlayamayan ABD cephesi, bölge ülkelerini kendi safında topluyor. Bütün Ortadoğu'yu iki büyük kampa ayırıyor? “İslam kendi içinde çatışacak” tezinin Irak'ta nasıl uygulandığını görüyoruz. Aynı tezin bölgesel düzeyde uygulaması nasıl olacak? Lübnan'da bu çatışma yaşanıyor, Irak'ta bu çatışma yaşanıyor, Filistin'de bu çatışma yaşanıyor. Yarın başka nerelerde bu çatışma yaşanacak? Dün Paris'te Lübnan'a yardım (!) görüşülürken Beyrut sokaklarında yarının büyük savaşının provaları yapılıyordu.

Peki bu bölgesel kamplaşma Türkiye'nin pozisyonunu nasıl belirleyecek? ABD blokunda bir Ortadoğu hayalleri kuran Türkiye, büyük hedef İran'a saldırı durumunda nasıl tavır alacak? İki ülkenin siyasal aklı, tecrübesi ile ABD tazyikleri arasında nasıl bir denge kurulacak? Cevabı aranan tek soru bu. Türkiye, Kuzey Irak'taki tehdit algılamasına göre mi hareket edecek yoksa geleneksel müttefikleriyle birlikte onların hedeflerine mi yönelecek?

ABD'nin eski Warşova Paktı ülkelerindeki füze kalkanı projesine sert tepki veren Rusya; “Hedef İran ise füzeleri Türkiye'ye yerleştirin” diyor. Kim bilir? Belki de bu hazırlıklar yapılıyordur. Türkiye topraklarında ya da Kuzey Irak'ta böyle bir hazırlığı yakında duyabiliriz.

Birkaç haftadır yazıyorum: Kuzey Irak'taki hareketlenme, ağır silah sevkıyatları, füze nakilleri, füze rampaları, askeri üs inşaatları, Türkiye sınırına indirilen ABD askerleri, sınır bölgelerinde yapılan ölçümler ve arazi araştırmaları… Bunlar acaba Türkiye'nin bölgeye müdahil olmasına yönelik hazırlıklar mı? Yoksa “büyük düşman” İran'a karşı hazırlıklar mı?

Türkiye ile ABD arasında 14 Haziran 2005'te imzalanan kitle imha silahlarının yayılmasını önleme konusundaki işbirliği anlaşmasının alelacele Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesi ve 24 Ocak tarihinde onaylanması, bu konuda Türkiye'ye ABD tarafından yapılacak yardım, sınır bölgelerindeki tedbirler İran için mi?

Ortadoğu'nun geleceğini büyük oranda Türkiye-İran ilişkilerinin seyri belirleyecek. İran tehdidinin bütün bölgeyi kaosa sürükleyeceği tezini işleyenler, Türkiye'yi ikna edebilirlerse, hepimiz için tehlikeli bir dönem başlayacak demektir. Bütün bölge işte o zaman kaosa sürüklenecek. Ancak iki ülke, bu tahriklere aldırmaz, asıl tehdidin başka yerlerden geldiğini iyi kavrarlarsa, bölgeye müdahil olanların yapabilecekleri hiçbir şey yok.

Bu dönemde, Türkiye'nin iç kamuoyunu sarsacak gelişmelere karşı son derece dikkatli olunması gerekiyor. Bu ülke bir Hirant Dink saldırısını daha kaldıramaz. Çevresinde yeni bir dünya kurulurken, sınırlar tartışmaya açılırken, Lübnan'dan İran'a karşı her toprak parçası birer cepheye dönüştürülürken ister içerideki güçlerin isterse Türkiye'yi içine kapanmaya zorlayanların imza atacakları yeni bir saldırı, bu ülke için ölümcül sonuçlar doğuracaktır. Yarın bir başka etnik ya da mezhep çevresinden birine yönelik bir suikast, hem içeride hem de çevremizde telafi edilemeyecek sonuçlar doğuracaktır. Çünkü Türkiye bütün dikkatini her an çatışmaya dönüşecek bölgesel kamplaşmaya yoğunlaştırmak zorunda.


Yenişafak



Bu haber 250 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,781 µs