Yapma Gila!

Farkettiniz mi? Son zamanlarda dünyada "kadın lider" sayısında ciddi bir artış var. Gelin birlikte sıralayalım: ABD'de Rice Dışişleri Bakanı. Temsilciler Meclisi'nin başına henüz bir kadın geçti: Nancy Polesi... Bu sempatik hanım artık ABD'nin en güçlü üçüncü kişisi... Devam edelim... Almanya'da Başbakan Merkel... Margeret Backett İngiltere Dışişleri Bakanı... Fransa'da liderliğe oynayan Royal'ı unutmamalı... Hadi gelin komşuya uğrayalım... Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni... Güneye inelim, İsrail'e... Dışişleri Bakanı yine bir bayan, Tzipi Livni... 

Bu liste böyle uzayıp gider. Ancak burada duralım ve Türkiye'ye dönelim. Türkiye'de de son günlerde Çankaya'ya çıkacak Cumhurbaşkanı'nın bayan olması yönünde bir istek doğuyor. En azından kimi zaman dile getirilen bir temenni bu!

İlk önce şunu söyleyelim. Bayanların devlet yönetiminde önemli yerlerde bulunması reel politik açısından hiç bir anlam ifade etmiyor. İşte bakın, Rice Irak'ta öldürülen onca çocuğa anne şefkati ile yaklaşamıyor. Aynı Lübnan'da öldürülenlere yaklaşamadığı gibi. Bakoyanni'ye bakalım... Bakoyanni, Türkiye ile yakınlaşma çabalarına katkıda bulundu, evet ama bu erkek meslektaşlarının yaptığından farklı ve daha fazla değil. Bir de Livni'ye değinelim. O zaten başlıbaşına bir enstantane... Kendisi İsrail istihbaratından geliyordu galiba. Ondan fazla bir şey beklemek anlamsız...

O zaman? O zaman bir bayanın Çankaya'ya çıkması sihirli değnek etkisi yapmayacaktır herhalde. Yani değişen birşey olmayacaktır. Erkek, bayan farkeder mi?

Peki, neden bayan isteniyor? "Bu ülkenin yarısı kadın ve hiç kadın Cumhurbaşkanımız olmadı" gibi haklı bir sebep ileri sürülebilir tabi. Ancak neden şimdi? Dünyadaki rüzgara uyum sağlamak için mi? Belki...

Şimdi sözü uzatmadan Hürriyet'in sevilen yazarı Gila Benmayor'un yazısına dönelim. Benmayor, okuyucuları arasında kısa bir oylama yapmış, bayan adaylar arasından Çankaya'ya kim çıksın diye. Okuyucular en çok Türkan Saylan'a oy vermiş... Gila "biçilmiş kaftan" diye tanıtıyor Taylan'ı...

Gila'nın kaleminden devam edelim: "Türkiye’de kızların okula gitmesi için büyük mücadele veren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Başkanı Türkan Saylan pek çok kişinin gözünde Çankaya için biçilmiş kaftan."

Hepimiz Türkan Saylan'ı yakından tanıyoruz. Kendisi tüm yaşamını çocukların eğitimine harcamış bir insan. Çalışıp didiniyor. Tek amacı "çağdaş" yaşamı tüm Türkiye'ye yaymak. Yaptıklarının altına imza atası geliyor insanın.

Ancak Saylan ile ilgili öylesi iddialar ortaya atılıyor ki insanın midesi bulanıyor. Hani sinek misali, çorbaya düşenlerden... Bakın Türkan Saylan ile ilgili daha önce kendi vakfının yöneticileri tarafından ortaya atılan iddiaları ve haklarında çıkan haberleri alt alta koyalım ve siz karar verin "biçilmiş kaftan" olup olmadığına...

ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'a ilk suçlama Sarıyer Şubesi eski Başkanı Yetkin Aröz'den geldi. Aröz, derneğin Sarıyer şubesinin 8 yıl başkanlığını yaparak, dernek faaliyetlerini yakından izleyen birisi olarak tanınıyor. Bir internet sitesine konuşan Aröz, başlangıçta Saylan'ın yaptığı çalışmaları desteklediklerini anlatarak, "Daha sonraki süreçte sayın Saylan kendi başına buyruk bir yönetim anlayışı geliştirdi. Bugün eleştirdiğimiz noktaya geldi. ÇYDD bir sapmaya uğradı, AB'ye yaslanma ve büyük sermaye ile işbirliği yaparak politikalarını değiştirme sonucu Atatürkçü çizgisinden uzaklaştı." dedi.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Dergisi çevresinde örgütlenen ulusalcılarla, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) birbirine düştü. ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'ın Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Azınlık ve Kültürel Haklar Alt Komisyonu'nun hazırladığı Azınlık Raporu'nu sahiplenmesine ulusalcılar sert tepki gösterdi. Saylan, Atatürkçülüğü bırakarak 'işbirlikçi' ve 'mandacı' olmakla suçlandı. 

Dikbaş, yine Adnan Odabaş'ın kitabını kaynak göstererek, Yaşar Yaşer'in başkanlığını yaptığı SEV, eşi Gülseven Yaşer'in başkanlığını yaptığı ÇEV ve Prof. Dr. Türkan Saylan başkanlığındaki ÇYDD'nin birlikte çalıştığını iddia etti.Bu örgütlerin Atatürk ilke ve inkılaplarını kalkan olarak kullanıp, birçok kişi ve kuruluştan yardım adı altında para topladığı, ilgili bakanlıklardan izin almaksızın yurtdışından parasal yardım aldıkları bilgilerine yer verdi. Dikbaş, aynı kaynağa dayanarak Prof. Dr. Türkan Saylan'ın Hıristiyan kökenli olduğunu öne sürdü. Dikbaş son olarak ÇEV'in MİT raporunda Protestan misyonerliği yaptığının kesinleştiğini ve bu vakfın 2. başkanlığını 25 Haziran 2006'dan beri emekli Orgeneral Şener Eruygur'un yaptığını hatırlattı.

Basını tarayın... Bunlar Saylan ile ilgili çıkmış birkaç haber... Şimdi karar verin, "biçilmiş kaftan" mı değil mi? Karar sizin!