Duvardan çekilen tuğla...

21 Nisan 2009 09:09 tsi
Danıştay cinayeti davası Ergenekon’la birleştirildi. Bu, davanın gidişatını doğrudan etkileyen en önemli gelişmelerden biri. Bir zamanlar “Duvardan bir tuğla çekersek…” denilmişti. Ne olur? Duvar mı yıkılır? Altında mı kalırız? Yok

Ergenekon davasının Türkiye için “asrın davası” olduğuna artık kimsenin kuşkusu olmasa gerek.

12. dalga operasyonlarında ÇYDD ve Türkan Saylan etrafında kopartılan fırtınanın bu gerçeği değiştirmesi söz konusu bile olamaz. Bir suç isnat veya iddiası varsa, bu, yargı sürecinde ortaya çıkacaktır. Hiç kimsenin suç işleme “ayrıcalığı” olamayacağına göre, usul ve şekil bakımından eleştiri ile yürütülen soruşturmanın önemini birbirine karıştırmamak gerek.

2. iddianameyle birlikte dava asıl niteliğine kavuşmuş olarak sürdürülmektedir. Türkiye ilk defa bir darbe plan ve hazırlığını yargılamaktadır. “10 yılda bir darbe olur, ordu memleketi dizayn eder çekilir” şeklindeki tekerleme bozulmuştur. Bozulmalıdır. Ergenekon davasının özü ve anlamı budur, ama tabii ki dava müktesebatı bu cümle kadar ifade edilmesi “basit” olan bir şey değil.
2. iddianameye konu olan darbe plan ve hazırlıklarının yargılanıyor olması, buna hizmet eden faaliyetlerin, eylemlerin yargılanması demektir.

Bu yönde yapılan planlar, görüşmeler, toplantılar, şema ve krokiler, silah depoları, “Fırat’ın doğusunda” “teröre karşı mücadele” adı altında işlenen cinayetler, bu amacın gerçekleşmesine dönük taşınan amacın ne kadar ciddi olduğunun ispatıdır.

Ama bu kadar da değil.

Yeterince darbe tecrübesi yaşamış bir ülke olarak çok iyi biliyoruz ki, darbe yapmanın yarısı, onun koşullarını yaratmak, darbeyi bir “kurtarıcı” haline getirecek olan toplumsal psikolojiyi buna göre şekillendirmektir.

Bu da “darbeci” zihniyet sahiplerinin gözünde, toplumsal beraberliğimizi meydana getiren etnik, dini, kültürel değer ve hassasiyetlerimizin bir “kaos” ve “karmaşa” senaryosunun unsurları olarak kullanılmasını gerektirir.

12 Eylül öncesinde “sağ-sol kavgası” tablosuna Alevi-Sünni çatışmasını bunun için eklemek istemişlerdi.

“Sağ-sol kavgası”nın geçer akçe olmadığı koşularda, “bölücülük tehdidi”, “irtica tehlikesi” gibi “tehlike” konseptleri etrafında aynı “kaos ve kargaşa” planlarını hayata geçirmek istediler.
“Bölücülük tehdidi” milliyetçi önyargıların tetiklenmesi için kullanıldı. “İrtica tehlikesi” için de laik-antilaik kutuplaşması yaratılmak istendi.

“Kutuplaşma” potansiyeli taşıyan bu hassasiyetlerin yeterince “kaos ve kargaşa” yaratmaması üzerine ise, süreci hızlandıracak kirli eylemlere girişildi…

Cumhuriyet gazetesi bahçesine atılan el bombaları ve Danıştay cinayeti, bu zihniyetin “tipik” eyleme dökülmüş halidir.

Danıştay cinayeti davasının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi kararı, Ergenekon davasının “darbeciliği yargılayan” bir nitelik kazanmasının kaçınılmaz gereği idi.

Soruşturmanın bu yönde derinleştirilmesi, başka sürprizlerin de habercisi olacaktır.
“Vatan-millet-darbe” uğruna neler yapılmış?

Bir zamanlar “Duvardan bir tuğla çekersek duvar yıkılır” denilmişti. Bu sözün sahibi Mehmet Ağar’dı ve Uğur Mumcu’nun ailesine söylemişti…

Danıştay cinayeti “duvardan çekilen tuğla”dır.

O duvar yıkılsın. Çünkü o duvar, Türkiye’nin geleceğini gölgeliyor. Önünü kapatıyor…

www.iyibilgi.com

Bu haber 823 defa okundu.