En Sıcak Konular

Kedilerin 8000 yıllık sırlarını açıklıyoruz...

0 0 0000 00:00 tsi
Kedilerin 8000 yıllık sırlarını açıklıyoruz... Bunları biliyor musunuz? Tapınak Şovalyeleri’nin kedili gizini... Kedilerin sizin göremediklerinizi görüp görmediklerini? Veya… Peygamberimizin uyandırmamak için yeleğini kestiği kedinin adını. İşte “Broosha’dan Tekir’e”

Adem’le Havva’nın Musevi kedisi!

Hikayat standart ve meşhurdur.. Çamurdan yaratılan Adem için Tanrı, Adem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Cennet bahçelerinde gezinen çift Şeytan’la karşılaşınca “hepimizin” kaderi değişir.

Hayatın sırrını barındıran Yaşam Ağacı’nın yasak meyvesini Adem ile Havva’ya ikram eden Şeytan insanoğlunu kandırır. İlk günah işlenir.  Tanrı bu aşık çifti affetmez ve Dünya’ya sürgüne gönderir, ta ki kıyamet günü gelene kadar. Bu dinsel mit, semavi dinlerin hepsinde ufak tefek farklılıklarla mevcut. Ama.. Musevi dininde Adem ile Havva’nın hikayesine bir motif daha bulunmakta. Üstelik tüm yapıyı değiştiren bir motif!

Musevi din bilgisi Talmud’a göre işin içinde bir de kedi vardır.. Kedi motifli hikaye şöyle.. Adem’in ilk eşi olan Havva, Adem’i Hayat Ağacı’nın yasak meyvesinden yemeye ikna etmeye uğraşmış ve Adem bunun üzerine Havva’ya kızıp küsmüş. Tanrı Adem’e Havva’ya dönmesini emretmişse de Havva Adem’le olmayı reddetmiş. İsteğini zor kullanarak gerçekleştirmek isteyen Adem’in saldırısı karşısında Havva Tanrı’nın gizli ismini ve cennetin güllerinin ismini haykırmış.

Tanrı Havva’ya Adem’i yasaklamış ve onu yedi kez yedi gün çöle göndermiş. Bu yalnızlığında Sonsuzluk Denizi’ne ulaşmış ve kendini öldürmek için denize atmış. Havva Cennet'in kapısında bekleyen Şeytan’la tanışmış. Şeytan Havva’dan çok etkilenmiş ve onun cennete girmesine izin vermiş. Havva Cennet’e girmekten vazgeçip kendi bahçesini kurmuş ama bu bahçede Hayat Ağacı’nı büyütemeyince bahçesini yıkıp Cennet’e dönmüş. Cennet’te yasak meyveyi yedikten sonra da yılana dönüşmüş. Böylece istediği canlıya dönüşebilme yeteneğine sahip olmuş. Havva’nın diğer ismi ise Lilith'dir. Tanrı tarafından tekrar dünyaya sürülünce Lilith, “El Broosha” isimli bir siyah kediye dönüşür. 

Gerçekliği elbette tartışmalı bu dini yoruma göre yerkürenin ilk kedisi budur. Yani bizimle yaşıttır bu kedi. Bu zaviyeden bakılınca denebilir ki, yaratılışın insandan sonraki ilk iki canlısı kedi ve yılandır.

O kedinin ismi “Müezza”dır!

Türk-İslam kültürünün kedilere ilişkin günümüze yadigar en kalıcı nasihati kuşkusuz Hz. Muhammed’in yeleğinin üzerinde uyuyan kediyi rahatsız etmemek için yeleğini kesip atması öyküsüdür.. Bir de “dört ayak üzerine düşme”nin sırrı olarak aktarılan peygamberimizin bir kedinin sırtını sıvazlaması kıssası!
Ancak genellilikle küçük çocukların bilmeden kedilere eziyet etmesinin engellenmesi için kuşaktan kuşağa anlatılan “hikaye” kıvamındaki bu öykü hazreti Peygamber’in kedi sevgisini tam açıklamaz. Esasen bu kedinin nitelikleri de pek bilinmez.. Ev kedisi midir, sokak kedisi midir, “sırtı sıvazlanan” ve bu andan sonra kedilerin hep dört ayak üstüne düşmesini neden kedilerin atasının o olup olmadığı hep merak konusudur.

Anlatılanlara göre peygamber efendimizin kedisinin ismi Müezza’dır.. Hz. Muhammed kedisi Müezza’yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed’in giysisinin ucunda uyuya kalınca kediye kıyamayan Hz. Muhammed, giysisini keserek sedirden kalkmayı tercih etmiş.

Müezza çok muhtemelen bir sokak kedisi.. Mekke’nin kavurucu sokaklarından Hz. Muhammed’in ilgisi ile kurtulmuş. Kendisi de sıkı bir kedi dostu olan ve hadisleri aktaran Abu Hurayra (anlamı “kedi babası” demektir) Hz. Muhammed’in kedilerin ticari alım satımını yasaklattığını söyler.

Yine onun vasıtasıyla aktarılan bazı  hadislerde “kedisine eziyet eden bir kadının cehennemde çektiklerinden” bahsedilir. Mesaj oldukça açıktır. Kedilere iyi muamele şarttır. Bir başka efsane önerme “Bir kediyi öldürürsen yedi cami yaptırman gerekir” yaptırımıdır.. İslamiyet’teki bu gizli kedi sevgisi sebebi kesin verilere bağlanmış değil. Ancak uygulamalar Kedilere ilişilmemesi yönünde!
Ancak yukarıda anlattığımız hem “Musevi kedi yorumu” ve hem de dört ayak üzerine düşme nedeni ile bağlantılanabilecek bir öykü var.. Bir yılan Hz. Muhammed’e gelmiş ve kendisinden yardım istemiş. Hz. Muhammed de yılana yardım etmiş. Fakat yılan Hz. Muhammed’i sokmaya kalkışmış. O sırada bir adam yetişip kedisini yılanın üzerine salmış. Yılanın zehirli ısırığından kedi sayesinde kurtulan Hz. Muhammed kedinin sırtını okşamış. O gün bugündür kediler sırt üstü yere düşmezlermiş.

Tapınağın kedileri...

Dan Brown’un “Da Vinci Şifresi” ve Leonardo üzerinden Tapınak Şovalyeleri üzerine çok şey anlatıldı.. Ama ritüelleri içinde kedileri bir esin kaynağı olarak gördükleri üzerinde hiç durulmadı.

Tapınak Şövalyeleri’nin sahip olduğu gücün bir gün her krallığa ya da Vatikan’a yönelmesinden korkan Fransız Kralı Güzel Philip (IV. Philip) ve dönemin Papası V. Clement, gizli bir plan yaptılar. Ekim 1307’de Fransız Kralı Güzel Philip şövalyeleri toplantı bahanesi ile denetimindeki bir kaleye çağırıp yüzlercesini bir anda yakaladı ve birçoğunu işkence ile öldürdü.

Hayatta kalan Tapınak Şövalyeleri yaşamlarını kurtarabilmek ve kültürlerini devam ettirmek için yeraltına indiler.. Yakalananlar engizisyonun ağır eziyetlerle dolu sorgulamasına tâbi tutuldu, bir kısmı halk önünde yakıldı. Tapınak Şövalyeleri’ne engizisyonda yönlendirilen suçlamalardan biri de “kedileri idolize etmek, kedilere tapınmak ve kedilerden ilham almaktı.”

Tapınak Şövalyeleri'nin bir kısmı Engizisyon'un ağır işkencesi altında bu suçlamayı kabul ettiler. Kediler gerçekten Tapınak Şövalyeleri'nin ilgi alanına girmişti ama kedileri şeytan ile bir tutan dönemin bağnaz Hıristiyan anlayışının saldırganlığı sadece kedilere değil kedilere ilgi duyanları da şiddet çemberi içine aldı. Tapınak Şövalyeleri, Ortaçağ'da öldürülen milyonlarca kediyle aynı kaderi paylaştılar. Muhtemelen, zaman zaman Türkiye’nin gündemine gelen “kedi yakan satanistler”in back-ground’unda da bu türden bir aptallık mevcut.
Kedilerin evrensel “güçlü olan yaşar” prensibinin en sağlam örneklerinden olduğunu kabul kadar, tüm dinlerin hatta, tek tanrılı dinler öncesi dönemin ilgi duyulan “yaratıkları” olduğunu da kabullenmek gerekiyor.

Örneğin Mevlana'nın velilerinden biri olan Pir Esad Sultan ya da yaygın lakabıyla “Pisili Sultan”, tıpkı Hazreti Muhammed ile ilgili hadisleri bizlere aktaran Kedi Babası lakaplı Ebu Hureyre gibi kedileri çok severdi. Öyle ki kedisi ölümünden sonra sandukasının hemen sol tarafına ayakucuna gömülmüştü. Kim bilir Pisili Sultan'ın ayakucunda yatan bu kedicik, Mevlana'nın Mesnevi'sini süsleyen o muhteşem şiirleri sultanının eteğinde doğrudan Mevlana'dan dinlemişti.
Elbette hiçbir din kedilerle ilgili bir inanç mimarisini sunmaz. Bu tür bir anlayış hatalıdır da.. Ancak kedilerin mistik bir yönü olduğu da muhakkak. Çünkü hemen tüm “tali” inanç pratikleri kedilere bir şekilde gönderme yapmakta... 

Kedi yılı ve kedi kitabı!..

Tıpkı Vietnam Astrolojisi’nde olduğu üzere.. Çin Astrolojisi’ndeki tavşanın yerini Vietnam Astrolojisi’nde kedi alıyor. Çin Astrolojisi'ne dayanan Vietnam Astrolojisi 5 elementi esas alır. Bunlar, altın, tahta (evet tahta!), su, ateş ve topraktır. Bir kişinin doğum yılının ve doğum saatinin kaderini belirleyeceğine olan inanç Vietnam Astrolojisi için de geçerlidir. Ama hesaplama şekli Avrupa Astrolojisi'nden farklıdır.

Kedileri kutsal sayan Taoculuk, mistik inancı ile Vietnam Astrolojisi'ni derinden etkilemiştir. Animalizm'in de etkisi görülür. Her burç bir hayvanla temsil edilmiştir. Fare, öküz, kaplan, kedi, ejderha, yılan, at, koyun, maymun, horoz, köpek ve domuz bu astrolojinin bir anlamda burçlarını temsil eder. Batı astrolojisinden farklı olarak burçlar aylık olarak değil bir yılı bulan zaman dilimleri içinde değişirler.
Vietnam Astrolojisi'ne göre “kedi yılı” 3 Şubat 2011'de başlayacak ve 22 Ocak 2012'de sona erecek. Kedi Yılı insanları utangaç ama inanılmaz çekicidirler. Aile ve dostluk onlar için çok önemlidir. Sevdiklerine gerçekçik ve sağlık getirir. Tartışma ve kavga sevmezler ama inatçıdırlar. Güvenlik onlar için her şeydir. Olaylara genellikle kötümser bir gözle bakarlar.
Kedi kültürü ve tarihi açısından başat bir başka coğrafya da Siyam ya da şimdiki adıyla Tayland’dır.. Doğu gizeminin sağlam kalelerinden olun bu ülke, kedilerle sürekli mistik ilişkiler kurmuştur. 


Siyam'ın kültürel hazineleri arasında dünya tarihinin belki de en eski kedi yazıları bulunmakta.. 1350 ila 1767 yılları arasında el yazısı ile kaleme alındığı sanılan Tamra Maew (Kedi Şiir Kitabı), kedilere aşık Kral 5. Rama'nın emri ile 1868 ila 1910 yılları arasında Brahman Somdej Phra Buddhacharn Buddhasarmahathera tarafından resimlenmiş ve resimli kitaba Smud Khoi ismi verilmiştir. Kral 5. Rama'nın kedi düşkünlüğü hüküm sürdüğü bütün yıllara damgasını vurmuş, kutsal sayılan kedilerden biri öldüğünde kraliyet töreni düzenlenmiştir.

Kedşan teorileri...

1845'de Joseph Train "Man Adasının Tarihsel ve İstatistiksel Bir Hesabı" isimli kitabını yazdığında ada ile özdeşleşmiş Manx kedilerinin aslında tavşanlar ile kedilerin çiftleşmesinin ürünü olduğunu belirtmişti. Manx kedileri kuyruksuz görüntüleri ile bu iddiayı doğrular gibiydi.

Üstelik erkek tavşanların çiftleşmek istediklerinde kendi ebatlarında her canlıyı eş seçmeye çalışmaları, dişi kedilerin başka canlıların yavrularına annelik yapma eğilimleri bu bakışın kabullenilmesini hızlandırdı.

Kedşan teorileri ABD'ye sıçradı. 1917 yılında ise Texas'ta Val Chapman isimi bir kişi Kedşan olduğunu ileri sürdüğü bir canlıyı teşhir etti. Kedşan teorilerini İngiliz asilleri de çok sevdi. Hatta Man Adası'na gidip araştırma yaptılar, makaleler yayınladılar. Charles Darwin'den beri İngiliz aristokrasisi hayvan bilimini kendi sınıflarına ait zevkler arasında görüyordu. İngiliz sömürgelerinden getirilen ve İngiltere'nin o güne kadar görmediği canlılar (ve bitkiler) Londra'da hararetli tartışmalara konu oluyordu. 
 
Genetik biliminin ilerlemesine kadar Kedşan teorileri dinmek bilmedi. Özellikle Amerika ve İngiltere'deki yerel gazetelerin sayfalarında zaman zaman Kedşan haberleri boy gösterdi. Ama modern genetik, kediler ile tavşanların kromozom yapısının benzerliğini saptasa bile genetik yapılarındaki kesin farklılığı da kesin bir şekilde gözler önüne serdi. Genetik yapıları farklı olan canlıların çiftleştirilmesi mümkün değildi. Bu bulgulara rağmen günümüzde Kedşan teorileri hala tartışılmaktadır. 

Avrupa mistizminin kedili kökleri...

Avrupa kültürünün temel öğelerinden Keltler zengin bir kültürel miras bırakmıştır. Bu zenginliğin en önemli nedeni karmaşık ve iç içe geçmiş dinsel dünyalarıdır. Tanrılar, ruhlar, öte dünya bu renkli dinin mozaiğini oluştururlar.
Kediler, Kelt kültüründe yüce güçlerin koruyucusuydu. Bu yüzden kedilerden korkulurdu. Yüce güçlerle birleşmek isteyen Keltler, dinleri gereği kedileri dinsel törenlerde kurban ederlerdi. Kedilerle yapılan kanlı törenler onlar için bir saldırganlık değil tam tersine kedilerin gücü ile birleşme arayışıydı.
Keltler modern Avrupalıların atalarıdır. Tam olarak gerçek kökenleri bilinemese de M.Ö. 400 yıllarında Avrupa'ya yerleştiler. Kökenlerinin Hindistan'a dayandığı genel bir inanıştır. Almanya, Avusturya, İsviçre, Macaristan, İspanya ve Güney İtalya, Balkanlar Keltler'in kısa sürede kontrolüne geçti. Oldukça mistik bir halktı. Din yaşam alanlarının tam ortasında yer alırdı. Keltler su, nehir, toprak gibi yerleri dişi ruhların koruduğuna inanırlardı ve belki de bu yüzden "ana kara" ya da "ana yurt" ifadeleri Keltlerin etkisi ile günümüze ulaşmıştır.
Mısır: Kedi İmparatorluğu...

Kedilerin en şaşalı dönemi tartışmasız eski Mısır günleridir... Mısır dünya tarihine hediye ettiği bir çok tarihi nesnenin içinde kedilerde bulunuyor. Zira onları evcilleştiren Mısırlılar. Yaklaşık 8 bin yıl önce.

Kedi ve Mısır ilişkisi en net özel bağların yaratıldığı bir dönemi kapsıyor.. Mısır’da kedi öldürmenin cezasının ölümdür. Mısır inancının ve mistiğinin kediye yönelik inanılmaz tutuculuğunun altında makul gerekler var. Örneğin tarım ve buğday üretiminde döneminin sayıyı uluslarından olan Mısır için hasatlarının korunması önem taşıyordu ve farelerle mücadelede kediler en iyi silahtı. Tüm yaşam buğday ekimine göre düzenlenmişti. Kültür ve inanç disiplininin önemli bir parçasıydı.
Gökyüzü hareketlerinin izlenmesinin, iklim değişikliklerinin kaydedilmesinin, Nil'in hareketlerin gözlemlenmesinin altında hep aynı kaygı yatıyordu.. Bu inançların yüceliğinden “doğal koruyucu” olarak kediler de nasiplendi. Öyle ki tanrı konumuna ulaştılar.
Kedi başlı Bast ve aslan başlı Sakhmet olmak üzere kedi kökenli Tanrıların Eski Mısır inancında önemli bir yeri bulunur. En büyük tanrı Ra'nın Güneş'le özdeşleştiği ve firavunun Ra'nın oğlu olarak görüldüğü Eski Mısır'da, kedi tanrılar da güneşle ilişkilenmişlerdi. Bast, Güneş Tanrısı Ra'nın kızıydı. Sakhmet de aynı şekilde Ra'nın kızı olarak kabul görürdü.
Bir çok aile özellikle de kız çocuklarına kedi çağırma nidası olan Mit, Miut seslerini isim olarak koydu. Kadınlar makyajlarını yaparken yüzlerini kedilere benzetmeye çalıştı. Evlerde kedi başı heykeller evi kötülüklerden koruyan dinsel motifler olarak saygı görüyordu. Bunların başında da “Mafdet” isimli bir yılanı pençesi ile öldüren bir kedi tanrı motifi gelmekte idi. (İlginçtir kedi yılan karşıtlığı burada da görülmekte.)
Mısır’da kediler sınırsız bir sevgi gördüler ve korundular. En değerli taşlarla süslendiler ve heykelleri yapıldı.. Temel nedeni ilginçti.. Çünkü kediler Güneş Tanrısı Ra'nın gözleriydi. Ra onlar aracılığıyla iyiliği ve kötülüğü görürdü!

Modern notlar...

Kediler şu ya da bu şekilde insanoğlu ile aynı kaderi paylaştı ve gittikçe zorlaşan yaşam koşullarına direndi. Sayısız kedi türü ortaya çıktı ve dünyaya yayıldı. Günümüzde kediler üzerine çevrilmiş sayısız film (Cat People, The Cat From Other Space,  Le Chat, Gay Purr-ee, Harry ve Tonto, Whiskers, Milo veOtis, İnanılmaz Yolculuk, Kediler Sınıfı vb), sayısız kitap, (Dişi Kedi, ninnikabusninni, Bu kitabın kuyruğu var, Hafiye Kediler ve L.J. Brown, Kedi Adası, Kediler Krallara Bakabilir, Kedi Mektupları, Yeni Yılla Gelen Kedi vb.), dünyanın en ok bilinen ve izlenen müzikali (Cats), yüzlerce internet sitesi bulunmakta. Yine örneğin Leonardo Da Vinci’nin pek bilinmeyen ama “Defterler”inde yeralan kedi eskizleri de oldukça ilginç notlardan sayılabilir. Ya da Stephen King’in “Pet Cemetery-Hayvan Mezarlığı” romanındaki kedi karakterinin “meziyetleri” gibi.
Peki tüm bunların hepsi ne söylüyor.. Belki çok şey, belki hiçbir şey… Ama şurası kesin. Kediler başka hiçbir hayvanda bulunmayan özelliklere sahip. Bunların başında da insanoğlunun mistik inanç serüvenine en çok katılan canlı olması geliyor.

Dosya www.kedimveben.com sitesinden derlenmiştir.



Bu haber 74,367 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,617 µs