En Sıcak Konular

Beleş tedavi: Koşmak!

0 0 0000 00:00 tsi
Eğer ‘koşmak’ eczanelerde satılsaydı, birçok kişinin servet ödeyeceği mucize bir tablet olurdu. Bütün bir kışı soğuk algınlığına yakalanmadan geçirmek istiyorsanız siz de zaman kaybetmeden koşmaya başlayın. Nasıl olsa bedava!

Vücudumuzun bağışıklık sisteminin güçlü olması kendimizi daha iyi hissetmemizi, iyi görünmemizi sağlıyor. Enfeksiyondan, kanserden ve çevresel zararlardan koruyan bağışıklık sistemini (immun) zayıflatan faktörlerden uzak durmaya çalışmak; örneğin hayata ve olaylara pozitif bir bakış açısıyla yaklaşmak, alkol ve sigara tüketiminden uzak durmak, dengeli ve düzenli beslenmek, spor yapmak, vücudumuzun bağışıklık sistemine verebileceğimiz destekler arasında... Bugün sizinle düzenli spor yapmanın bağışıklık sistemini güçlendirmesi ve bunun insan sağlığı üzerindeki faydalarını paylaşmak istiyorum.


KAR KIŞ FARKETMEZ


Doğru beslenmenin yanı sıra düzenli spor yapmak, vücudun bağışıklık sistemini kuvvetlendirmede büyük önem taşıyor. Hafif bir egzersiz bile kanda dolaşan antikorların miktarını artırarak bakterilerin akciğerde ve üst solunum yollarında veya bağırsaklarda toplanmasını engelliyor. Bu da sorunsuz bir kış geçirmemizi sağlıyor. Kış aylarında bağışıklık sistemini güçlü tutmanın en iyi yolu ise koşmak ve tempolu yürümek. Bunun için haftada üç kez 35-45 dakika ayırmanız yeterli. Kışın soğuk havalarda yağmur veya kar bile olsa bu aktiviteyi aksatmamak gerekiyor. Soğuk havada yürüyüş yaparsam hasta olurum, grip olurum düşüncesi tamamen yanlış. Bu yazı boyunca zaten egzersizle bağışıklık sisteminin ne kadar güçleneceğini öğrenmiş olacaksınız. Yalnız büyük şehirlerde yaşayanlar trafiğin yoğun olduğu saatlere ve yollara da dikkat etmeli...


HER GÜN YARIM SAAT KOŞUN


İstediğiniz her şeyi yiyebilmek ve buna rağmen formda, sıkı bir vücuda sahip olmak; yaratıcı, berrak bir zihin... Yaşam sevinci dolu, canlı, dengeli, zamanı etkin kullanabilen, her gün kendini mutlu ve şanslı hissedebilen bir kişi olmak... Doktorunuzun kan değerlerinizi beğenmesi, şefiniz ve çalışma arkadaşlarınızın yaratıcı fikirlerinizle gurur duyması... Sonbahar ve kış aylarını soğuk algınlığına yakalanmadan geçirmek... Yüksek tansiyon için kullanılan ilaçlara gereksinim duymamak... Bütün bu saydıklarımıza ve hatta daha fazlasına tek bir kuruş ödemeden sahip olabilirsiniz.


Bunun için her gün en az yarım saat doğru ritimle, tempolu olarak hiç düşünmeden koşun. Koşmak için hiçbir zaman geç değil; hatta 70 yaşında olsanız bile. Ancak aktif spor yapmayı planlayan herkesin spora başlamadan önce bir uzman hekime danışarak fiziksel kapasitesi hakkında bilgi sahibi olmasını öneriyorum. Çünkü spor kişiye özgündür ve doğru yapılırsa fayda sağlar.


ZAMAN KAYBI DEĞİL


Koşarak, gün içinde zaman kazanıp hayattan daha fazla zevk alabilirsiniz. Uzun yıllardır pek çok kişi günlük hayatın stresinden uzaklaşıp 1-2 dakika daha fazla zaman kazanabilmek için zaman yönetimi hakkında çeşitli kitaplar okuyup sayısız seminer dinledi. Oysa ki iş hayatınızdaki problemleri, çalışma masanızda oturup bilmece çözer gibi, kurşun kalem kemirerek çözmeye çalışmayın. Eğer koşmaya başladıysanız bir sonraki koşunuzda çözümlerin kendiliğinden geleceğine güvenebilirsiniz. Aslında bu da zaman kaybetmek yerine, zamanı kazandığınız anlamına gelir. Üç aylık düzenli yapılan koşu sonunda, vücudunuz yağ yakmak üzere tekrar programlanır ve böylece kan şekerinizin düzeyi sabit kalır. Siz de uzun süre boyunca glukozun yardımına ihtiyaç duymadan yüksek konsantrasyon ile çalışabilirsiniz. Glukoz yani enerji veren bu üzüm şekeri, kan şekerini çok hızla yükseltir. Bu da kişinin stres hormonlarının uyarılıp yarım saat sonra daha sinirli ve huzursuz olmasına neden olur.


DAMAR SERTLİĞİNİ ÖNLÜYOR


Spor yapmak biyolojik olarak organizmada ciddi değişikliklere yol açıyor. Örneğin düzenli spor yapanların kalp, solunum, dolaşım ve sindirim sistemleri daha verimli çalışıyor. Egzersiz yapan kişilerin istirahat halindeki nabız sayısı ve kan basınçları, lipid, kolesterol ve kötü huylu kolesterol ve trigliserid oranları daha düşüktür. Bu da damar sertliğini engelliyor.


Aktivitelerin artmasına bağlı olarak özellikle yaşlılıkta çok sık karşılaştığımız osteoporozun (kemik yoğunluğunun azalması) görülme oranı da azalıyor. Yine eklem harabiyetiyle giden ve insan hayatını kısıtlayan osteoartroz gibi rahatsızlıkların görülme oranı düzenli egzersiz yapan kişilerde daha düşük. Egzersiz, birtakım hormonların salımını da destekliyor; endorfinler gibi... Bu durumda bireyler çevreleriyle uyumlu, mutlu ve huzurlu oluyor; ağrıyı daha az hissediyorlar.


Çağımızda her gün insanoğlunun rahatlığı için yeni bir alet geliştiriliyor. Bulaşık yıkamaktan ekmek kesmeye kadar her şey makinelerle, aletlerle yapılıyor. Bu da gerek genel üretimde gerekse günlük yaşantıda bireyin fiziksel aktivitesini büyük ölçüde azaltıyor. Örneğin, bir kişinin günlük fiziksel aktivitesi 19. yüzyılda yüzde 92’ydi. Günümüzde ise bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 28’in altına düştü.


İnsanoğlu evrimini ilk çağların güç doğa koşulları içinde tamamladı. O çağlarda yaşamını devam ettirmek, vahşi hayvanlara karşı savaşabilmek, güç doğa koşullarına göğüs gerebilmek ve beslenebilmek için güçlü olmak zorundaydı çünkü sürekli bir savaşın içindeydi. O dönemin insanı çok güçlü bir fiziksel yapıya sahipti. Süratli ve dayanıklıydı. Oysa bugün insan, yaşamını sürdürmek için çok daha az hareket ediyor.


HAREKETSİZLİK HASTA EDER


Günümüzde bu az hareket, yeni bir hastalık grubunun doğmasına neden oldu. Bu hastalık grubuna, hareket azlığı hastalıkları adı veriliyor. Örneğin, günümüzde en çok ölüm vakası görülen kalp ve damar hastalıkları bu grupta yer alıyor.


İşte zaman içinde bu hareket azlığı ile başa çıkmak, yaşam kalitesini yükseltmek, insanları harekete teşvik etmek amacıyla yaşam boyu spor olgusu doğdu. Bu olgu çeşitli dönemlerde, farklı ülkelerde değişik isimlerle anıldı. Kimi zaman adı herkes için spor, kimi zaman sağlık için spor, kimi zaman kitle sporu oldu.

EGZERSİZİN YARARLARI SAYMAKLA BİTMEZ

Bağışıklık sistemini olumlu etkiliyor.

Fazla kiloların verilmesi, yağ miktarının azalmasını sağlıyor.

Kalp krizi riskini azaltıyor.

Enfeksiyon kapma oranını azaltıyor.

Vücudun maksimum oksijen tüketmesini olumlu etkiliyor.

Adaleleri güçlendiriyor.

Yüksek tansiyon riskini azaltıyor.

HDL oranını artırırarak LDL Kolesterin seviyesini düşürüyor.

Kısa hafızayı olumlu etkiliyor.

Eklemlerde oluşacak artrozu geciktirmenin yanı sıra artrozdan koruyor.

Stresle mücadele edilmesini sağlıyor.

Bağırsaklarda meydana gelecek kanser riskini aza indiriyor.

Felç olma riskini azaltıyor.

Tromboz (trombüsten kopan pıhtı parçası) riskini aza indiriyor.

Sırt ve bel ağrılarının azalmasına yardımcı oluyor.

İnsanın kendine olan güvenini artırıyor.

Serbest radikallerin oluşumunu kısmi olarak engelliyor
 
Star/ Dr. Hüseyin NAZLI KUL



Bu haber 458 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,980 µs