Tolon Paşa'yla güç birliği yapmayı planladık

30 Aralık 2008 08:27 tsi
Akın Birdal suikastı hükümlüsü Semih Tufan Gülaltay, Ergenekon terör örgütü davasının dünkü duruşmasında ilginç açıklamalarda bulundu... İşte Ergenekon'da son gelişmeler...

Gülaltay, çapraz sorguda emekli Orgeneral Hurşit Tolon'la güç birliği yapmayı planladıklarını söyledi. Ergenekon davasının da sanıkları arasında bulunan Gülaltay, Tolon'la yaptığı görüşmelerin ayrıntılarını anlatırken, "Küçükyalı'daki özel büroma geldi. Önceden tanımıyordum. Güç birliği yapmayı düşünüyorduk." ifadelerini kullandı. Gülaltay, Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Mehmet Fikri Karadağ ile ilgili savcılık ifadelerinin geçerli olduğunu belirtti. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın ölümünde Mehmet Eymür'ün parmağı olduğu iddiasını tek- rarlayan Gülaltay, Tuncay Güney'in kendisini Yozgat Cezaevi'ndeyken Veli Küçük'ün emriyle 'binbaşı' olarak ziyaret ettiğini ileri sürdü.

 Ergenekon terör örgütü davasının dünkü duruşmasında Akın Birdal suikastı azmettiricisi olmak suçundan hüküm giyen Semih Tufan Gülaltay'ın çapraz sorgusu tamamlandı. Sanık, önceki duruşmalarda olduğu gibi savunmasının büyük bölümünde yine Mehmet Eymür'e yüklendi. 'Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'la 1996 yılında istihbaratçı Duran Fırat vasıtasıyla istihbaratçıların ve siyasetçilerin bulunduğu bir ortamda tanıştığını' söyledi: "Mahmut Yıldırım ile son buluşmamız Arnavutköy'de bir restoranda olacaktı. Ankara'dan İstanbul'a gelmek için yola çıktı. O gece ortadan kayboldu. Ne ailesi ne de başka birisi ondan bir daha haber alamadı. Mehmet Eymür kimle ters düşmüş ise o kişi yok olmuş, cenazesi bile bulunamamıştır. Mahmut Yıldırım, Mehmet Eymür'e bağlı MİT Kontrterör Dairesi'nde çalışan ülkücü, vatansever, devletine yardım etmiş, daha sonra resmî olarak da görevlendirilmiş bir insandır."

Güney, 'binbaşı' rütbesiyle geldi

Gülaltay'a Tuncay Güney'le olan ilişkisi de soruldu. Sanık, Tuncay Güney'in Yozgat Cezaevi'ne 'binbaşı' sıfatıyla Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın özel izniyle geldiğini söyledi: "Baktım 25-26 yaşlarında. Binbaşı olacak yaşta değil. Devre arkadaşlarını sordum. Kimleri tanıdığını sorunca çuvalladı. Özel harpçi, özel kuvvetlerden olduğunu, Veli Küçük'ün gönderdiğini söyledi. Biraz efemineydi. Sert konuştum, gitti. Tutuklandıktan sonra Küçük'e sorunca, o da 'Ben göndermedim' dedi." Necip Hablemitoğlu suikastında Mehmet Eymür'ün parmağı olduğunu ileri süren Gülaltay'a, bu bilgiyi daha önce neden devletin ilgili kurumlarıyla paylaşmadığı soruldu. Sanık, "Bunları dile getirmedim. Neticede devlet herkesin kıratını bilir. Ayarını verir. Mehmet Eymür, küresel örgütün jurnalcisidir. Devletin bir bildiği vardır. Zamanı gelince herkesin hesabını verir. Çağırın sorgulayın, hesabını versin. Onun altındaki, Meclis'teki, bakanlıktaki kadroları ortaya çıksın."

Aynı davanın tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Hurşit Tolon'la ilişkisi de çapraz sorguda gündeme geldi. Gülaltay'a, Tolon'la yaptığı görüşmelerin ayrıntıları soruldu: "Hurşit Paşa, platforma değil, Küçükyalı'daki özel büroma geldi. Önceden tanımıyordum. Eski Başbakanlık Müsteşarı Yazıcıoğlu ile birlikte konferanslar verip ulusalcılık yapılanması içindeydiler. Bununla ilgili olarak ziyarete geldi. Özel bir görüşme değildi. Emekli paşalar, müsteşarlar, genel müdürler vardı. Onlar heyet halinde geldi. Biz de heyet olarak karşıladık. Güç birliği yapmayı düşünüyorduk. Aynı fikri paylaşan kuruluşların birlikte hareket etmesiyle ilgili bir toplantıydı." Akın Birdal olayından dolayı zan altında kaldığını anlatan Gülaltay, 'Türk solu' ve 'Türk sağı'nın birleştirilmesi fikrinin kendisine ait olduğunu söyledi. Sedat Peker ve Ali Yasak'ı tanımadığını ve hiçbir yerde görüşmediklerini savundu. Danıştay cinayetinin aydınlatılması gerektiğini söyledi: "Eğer din adına yapıldıysa facia. Ulusalcılar din adına yaptıysa bu da facia. Aydınlatılmak isteniyorsa Tuncay Güney, Cemal Alparslan Ertuğ ve Mehmet Eymür buraya getirilip sorgulanmalıdır. Koskoca generaller evlerinden derdest edildi."

Kızılelma Koalisyonu sorusu, fikrini değiştirtti!

Savunmasında Muzaffer Tekin ile Kastamonu'ya cezaevinde ziyarete geldiğinde tanıştığını söyleyen Semih Tufan Gülaltay'a savcı, "Mete Yalazangil ifadesinde 'Muzaffer Tekin ve Semih Tufan Gülaltay'ı 1993 yılında Kadıköy'de karşılaştığımızda tanıştırdım.' diyor. Ancak sen daha sonraki bir tarihte cezaevindeyken tanıştığını söylüyorsun, çelişki var." şeklinde hatırlatma yaptı. Gülaltay, Yalazangil'in Tekin'i ayaküstü takdim ettiğini Yalazangil'in anlatması üzerine hatırladığını söyledi. Savcının, daha önce verdiği Veli Küçük, Mehmet Fikri Karadağ'ın UBP'yi ele geçirmek istediğini söylediğini hatırlattığı Gülaltay, o sırada verdiği ifadesini tekrarladığını söyledi. Savcının, "Kızılelma Koalisyonu, Ergenekon belgelerinde geçiyor; siyasilerin yönlendirilmesi şeklinde. Siz de bir ifadenizde partinizin Veli Küçük, Mehmet Fikri Karadağ ve Şener Eruygur tarafından ele geçirilmek istendiğinden bahsetmiştiniz. Bu konuyu burada açıklar mısınız?" şeklindeki sorusuna şöyle cevap verdi: "Daha önce böyle bir fikre sahiptim. Ancak şimdi bu fikrim değişti."

Hiçbir resmî kurumda görev yapmadım

Semih Tufan Gülaltay, bilgisayarında ele geçirilen gizli istihbarî bilgilerin yer aldığı dokümanın bir siyasî parti genel başkanının isteği üzerine gazeteci-yazar Ali Kuzu tarafından yapılan bir araştırma olduğunu savundu. Savcı ise sanığa, "PKK kampları konusunda sizden yardım istendiğini ifade ediyorsunuz. Devletin herhangi bir kurumu ile çalıştınız mı?" diye sordu. Gülaltay, devletin hiçbir kurumu ile çalışmadığını ileri sürdü. Bunun üzerine savcı, "Savcılık olarak yazışmalarımız olur. Ancak siz bir vatandaş olarak Mahmut Yıldırım ile görüşüyorsunuz. MİT'le mi, Emniyet'le mi, Genelkurmay istihbaratıyla mı bağlantınız oldu?" dedi. Gülaltay, "Hiçbir kurumla resmî bağım olmadı. Ankara'daki büroma bakanlar, milletvekilleri, üst düzey bürokratlar gelirdi. Kimin istihbaratçı olduğunu bilemem. Suriye ve Irak dışındaki PKK kampları konusunda sıkıntıları vardı. Eymür ve arkadaşları bu konuda bilgi istedi. Resmî bir görüşmedir. Savcılık isterse bu tutanakları getirtebilir." diye konuştu.

Garih davasında 'iade-i muhakeme' talebi

İşadamı Üzeyir Garih'i öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen Yener Yermez'in avukatı Mustafa Yalçınkaya, yeni yılın ilk haftasında 'iade-i muhakeme' (mahkemenin yeniden görülmesi) talebiyle mahkemeye başvuracağını bildirdi. Yalçınkaya, olayın yeniden gündeme gelmesinin nedenini, 'Adli Tıp Kurumu'nda çalışan bazı kişilerin (Ümit Sayın) Ergenekon davasında sanık konumunda bulunması, bu davayla ilgili toplanan delillerde Yener Yermez ile Üzeyir Garih adına arşivler oluşturulduğunun görülmesi ve birtakım belgeler ortaya çıkması' olarak gösterdi. Müvekkilinin hüküm giymesinin asıl gerekçesinin 'Adli Tıp Kurumu raporu' olduğunu belirtti, onun dışında hiçbir şey olmadığını söyledi. Tek başına bu nedenle hüküm verildiği için bu delilin tartışılır duruma gelmesi halinde dünyanın her yerinde yeniden yargılamanın yapılması gerektiğini vurguladı. İstanbul, aa

Gözaltındayken böyle diyormuş: Bakarsın darbe olur, kurtuluruz

Ergenekon davasında Semih Tufan Gülaltay'ın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından emekli Astsubay, eski MİT görevlisi Orhan Tunç, savunmasını yaptı. Ümit Sayın'la ilişkisi sorulan Tunç, "Sayın, geçtiğimiz mart ayında, her sabah uyandığında 'tanklar geldi mi' diye camdan bakardı." diye konuştu. Tunç, Sayın'ın emniyette kendisine, "Bakarsın darbe olur, bizi kurtarırlar." dediğini de açıkladı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli olduktan sonra üçlü kararname ile MİT'e geçtiğini ve 6 yıl önce de buradaki görevini bıraktığını söyledi. Adı son dönemde Üzeyir Garih cinayetiyle gündeme gelen, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Doç. Dr. Ümit Sayın'la ilişkisi hakkında ayrıntılar verdi: "Ben de MİT'te çalıştım, istihbaratçıyım. Çok kişiyi dinledim. İstihbarat dinlemesi yaptım. Ümit Sayın beni günde üç-dört kez arıyordu. Emekli orgenerallerden tuğgenerallere kadar telefonla hep görüşürdü. Ümit Sayın mart ayında her gün darbe olacak diye her sabah camdan tanklar geldi mi diye bakarmış. Bana 'mutlaka darbe olacak mı' diye soruyordu. Darbe olmaz dedim. Artık TSK muhtıra vermeyecek. Danıştay, Yargıtay, Sayıştay verecek. Cumhuriyet kurumları vardır. Bu kurumlar görevlerini yapar. Gözaltında iken emniyette Ümit Sayın, bana 'Bakarsın darbe olur, bizi kurtarırlar.' diye bir söz söyledi."

Eski MİT'çiden 'derin devlet' itirafı

'Ergenekon terör örgütü üyeliği ve halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik'le suçlanan Tunç, her devletin kırmızı çizgileri bulunduğunu ifade etti: "Siyasî partiler canlılar gibi doğar, gelişir ve ölürler. Siyasî partiler devlet değildir. Her ülkenin kırmızı çizgileri vardır. Kırmızı çizgiler derin devlet tarafından korunur. Kim gelirse gelsin kırmızı çizgiler değişmez. Bürokratlardan oluşan derinliği olan gelenekler ve göreneği olan yapı kırmızı çizgiyi savunur. Derin devlet, devlettir. Normal devlet ise hükümettir. Hükümetler değişir ama çizgiler değişmez. Ancak Türkiye'de bu çizgiler sürekli olarak değişiyor."
 
zaman

Bu haber 481 defa okundu.