Bağdat'tan mı geçiyor? | " /> Bağdat'tan mı geçiyor? | "/>

En Sıcak Konular

Kandil'in yolu Bağdat'tan mı geçiyor?

27 Aralık 2008 16:43 tsi
Kandil'in yolu Bağdat'tan mı geçiyor? Irak'lı liderlerin üst üste Türkiye ziyaretleri ve açıklamaları kamuoyunda PKK bitiyor algısını ön plana çıkardı...Peki gerçekten ziyaretçilerin derdi PKK mı?

Cengiz Çandar / Referans

Kandil yolu Bağdat'tan geçmiyor
   
Önce Irak'ın iki cumhurbaşkan yardımcısından Sünni olanı (Tarık el-Haşimi) geldi, arkasından başbakanı (Şii) Nuri el-Maliki. Bu isimlerin, özellikle birincisinin Türkiye'ye gelmeleri öylesine doğallaştı ki, Irak'ta işlerin ve Türkiye-Irak ilişkilerinin normalleştiğine ilişkin bir zihni önkabul oluştu.

Oysa tam öyle değil. Irak'ın geleceği son yıllarda olduğu kadar belirsiz. Bir dizi olumlu sinyale rağmen, Irak'ın geleceğinin ne olacağı ve buna normal yollardan ulaşılacağına dair hiç kimse kefil olamıyor.

Irak'ın Sünni cumhurbaşkanı yardımcısı ile Şii başbakanının birbiri ardından Ankara'ya gelmelerinin, son günlerde bizim medyanın gelişmeleri "PKK odağı"nda algılamalarıyla pek ilgisi yok. Her iki Iraklı lider, daha ziyade "kendi gelecekleri" ile ilgili olarak Ankara'ya ayak bastılar. Bir başka deyişle Bağdat'taki "merkezi yönetim"in aktörlerini Türkiye'ye taşıyan, Irak'ta iktidar mücadelesinin içinde bulunduğu durum ve aldığı şekil ile "PKK konusunun görüşülmesi"nden daha fazla ilgili.

Tarık el-Haşimi, Müslüman Kardeşler'in Irak kolu olan Irak İslam Partisi'nin lideri. Türkiye'deki AK Parti ve hükümetine özel bir yakınlık hissediyor ve bir Arap. Nuri el-Maliki, Şii olmakla birlikte İslamcı Hizb-ül Dave'nin fraksiyonlarından birinin lideri ve son dönemde Suriye ile yakın ilişkilere sahip, İslamcı kimliğinin yanı sıra "Arap milliyetçiliği" kartını da kullanan bir siyasetçi. Saddam döneminde uzun sürgün yıllarını birçok yoldaşı gibi İran'da ya da Londra'da değil Suriye'de, Şam'da geçirmişti.

Bu iki Iraklı şahsiyetin Ankara'ya ayak bastıkları vakit, PKK konusunda Türk kamuoyunun duymak istediği mesajları vermelerinde hiçbir zorluk yok. Ancak bu yönde verdikleri mesajların öyle heyecan uyandıracak cinsten bir kıymet-i harbiyesi de yok.
    
    * * *

Irak Meclis Başkanı (Selefi-Sünni) Mahmud el-Meşhedani hafta içinde istifa etti. Meşhedani, istifa gerekçelerini açıkladığı basın toplantısında "Bazı grupların Nuri el-Maliki'yi devirmek için giriştikleri komplo nedeniyle istifaya mecbur bırakıldığını" söyledi ve kendisiyle yapılan bir mülakatta söz konusu grupları parlamentoda en kalabalık Şiî grubunu oluşturan Irak İslam Meclisi (Abdülaziz el-Hekim ve diğer Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adil Abdülmehdi liderliğindeki örgüt), Sünni Irak İslam Partisi (Tarık el-Haşimi) ve Kürt İttifakı olarak saydı.

Yani, Ankara'nın konuğu olan Tarık el-Haşimi, aynı mezhepten olduğu Meşhedani tarafından, kendisinden sonra Ankara'nın konuğu olan Nuri el-Maliki'yi devirme tertibi içinde bulunmakla suçlanmış oluyor.

Meşhedani'nin iddialarına muhatap olan gruplardan hiçbiri bu iddiaları kabullenmiyor ama Nuri el-Maliki'nin suyu da bir yandan ısıtılıyor. 31 Ocak'ta yapılacak genel seçimlerden sonra ortaya çıkacak tablo, Nuri el-Maliki'nin istikbalini de büyük ölçüde belirleyecek.

Maliki, esaslı bir iktidar mücadelesi içinde. İktidarını sağlama almaya uğraşıyor. Iraklı kimi aktörler ve gözlemciler, Irak Başbakanı'nın Ankara ziyaretini bu çerçevede yorumluyorlar. Yani, Maliki ziyareti, bazı Iraklılarca Türkiye ile PKK'nın tasfiyesi konusunda bir adım atmaya ilişkin somut bir girişim olmaktan ziyade, Irak iç politikasına ve kendi iktidar hesaplarına dönük bir hamle olarak niteleniyor.

Maliki'nin selefi ve aynı partide karşı fraksiyonun başını çeken İbrahim el-Caferi de başbakanlığını sağlama almak için Ankara'ya gelmişti. Caferi Ankara'ya ayak bastığı sırada, Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Bağdat'ta bir açıklama yaparak Caferi'nin Türkiye başkentinde Irak'ı değil sadece kendisini temsil ettiğini söyleyerek altından halıyı çekmişti. Caferi, Bağdat'a dönüşünden kısa süre sonra başbakanlıktan indi, yerine Nuri el-Maliki çıktı. Maliki'nin şu andaki durumu tam böyle değil ama onun istikbali de tümüyle garanti altında değil.

Maliki, bir yandan Şii camiası içinde Irak İslam Meclisi ve Muqtada Sadr yanlıları ile çekişiyor, diğer yandan Mesut Barzani ile sürtüşmeleri var. Ayrıca, Amerika'nın General Petraeus ile yürürlüğe konan yeni stratejisinden sonra El-Anbar eyaletindeki direnişçi Sünni aşiretlerin Sahwa (Uyanış) adlı örgütlenmesine destek verdiği için Tarık el-Haşimi ile de ters düştü.
   
Direnişçi Sünni aşiretler silahlarını Amerikan askerlerine değil El-Kaide'ye çevirmeleri için hem mali destek hem de silah desteği elde ettiler. Bir yandan da "Uyanış" adlı siyasi bir örgütlenmeyi gerçekleştirdiler. Bunun sonucunda, Irak İslam Partisi, Sünni kalesi El-Anbar eyaletinden silinmenin eşiğine geldi. 31 Ocak yerel seçimlerinde, ülkenin Sünni temsili Tarık el-Haşimi'den "Uyanış"a kayabilir. Tarık el-Haşimi'nin sıkıntısı bu noktada. Şiilerin büyük bölümü de Sünnilerin Amerika ve Nuri el-Maliki desteğiyle etkili ve meşru bir silahlı güç haline gelmesinden rahatsızlar.
   
Sünni-Sünni ve Şii-Şii ve tabii ki bir de Sünni-Şii ilişkilerindeki rahatsızlıklar, iç bünyesinde dağılmadan duran 60 sandalyeli Kürt İttifakı'nı 275 sandalyeli Irak Meclisi'nde "anahtar güç" konumunda tutmaya devam ediyor.
    
    * * *
   
Bu mevcut Irak tablosundan çıkarılması gereken sonuç, muhtemel Irak senaryolarıyla bir arada düşünüldüğünde, bizleri, Türkiye'nin PKK sorununa neşter atılmasına ilişkin olarak dikkatlerini Bağdat'tan ziyade Erbil'e çevirmesi gerektiğine yöneltiyor.
   
Iraklı önemli şahsiyetlerin son bir hafta içinde birbiri ardına gerçekleştirdikleri Ankara ziyaretleri, Türkiye ile ilişkilerde Bağdat'ın Erbil'e ön alması anlamında. Üstelik, söz konusu ziyaretler, Türkiye'nin derdine deva olmaktan ziyade, Bağdat'taki kendi dertlerine deva olma hesabıyla gerçekleştiler.
   
Türkiye'nin PKK sorununa veya bir başka deyişle PKK'nın silahsızlandırılmasına ve Türkiye'nin Irak topraklarından kaynaklanan güvenlik sorunlarına sonuç verebilecek biçimde eğilebilmesi için Erbil ile ve Bağdat'taki Kürt şahsiyetlerle ilişkilerinin ön alması daha "gerçekçi" bir tercih olacak.
   
Öyle bir tercih halinde, Tarık el-Haşimi ve Nuri el-Maliki'nin Ankara'ya gelmeleri daha az "heyecan verici" olacak. Doğrusu da o. Boş hayallere kapılınmaz ise ardından hayal kırıklığı da gelmez.
   
Bağdat'ta iktidar yolunun bir de Ankara'dan geçtiğini düşünenler -Iraklılar arasında- olabilir ama Kandil yolunun Bağdat'tan geçmediği kesin...



Bu haber 537 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,924 µs