En Sıcak Konular

Yollar ve yönler: İyi de adres neresi?

24 Aralık 2008 13:58 tsi
Yollar ve yönler: İyi de adres neresi? Başbakan 4 uzun yıldan sonra Brüksel’e gidiyor. Cumhurbaşkanı ise Bağdat’a. Bunlar yollar. Bir de yönler var. Bugüne kadar Başbakan’ın yönü AB değildi. Cumhurbaşkanı Gül ise yüzünü AB’ye çevirmişti. Şimdi yollar değişti. Belki yönl

Aslında iyi bir stratejist çıkıp, “ne yön var ne yol, adres hepsi” dese bütün tartışma bitecek. Ama bu şimdilik mümkün değil. Yani hem yolları hem de yönleri anlamak gerekiyor.

Sonda yazacağımızı başta söyleyelim, adres falan da şimdilik yok. Onu yollar ve yönler belirleyecek.

Yeniden AB mi?

Başbakan Ocak ayında Brüksel’e gidiyor. Tam 4 yıl sonra. Burada AB’nin tüm kritik yetkilileri ile görüşecek. Malum olduğu üzere, bu AB yetkilileri kendisini AB’den uzaklaştığı için, reformları sürüdüğü için en eleştiren makam ve görevliler.

İşin gerçeği bunda doğruluk payı da var. Başbakan ve hükümet hayli zamandır AB sürecini ötelemiş görünüyor. Resmi dil farklı olsa da herkes biliyor ki, bu konuda bir yavaşlık var.

Ve bu öyle bir yavaşlık ki, siyasi bir tercih olduğuna ilişkin analizlere haklılık payı çıkartıyor. İyibilgi’de sıklıkla bu duruma analiz eden yazılar okudunuz. Bu nedenle örnek olaylara veya tekrarlara girmiyoruz.

Başbakan’ın Brüksel ziyaretinin nedeni konusunda şimdiden bazı analizler yapılıyor. Bunlar içinde en sık kulağa çarpan, Erdoğan hükümetinin AB’yle ilişkilerinin aynen devam ettiğini söyleyecek olması.

Bu büyük bir çıkarım değil. Tersinin olması, Başbakan’ın Brüksel’de AB ile tüm köprüleri atması zaten mümkün gözükmüyor. Hoş, bu öneriyi yapan aydınlar ve bilim adamları da var Türkiye’de.

Ve onlar bu konjonktür içinde AB ile ilişkilerin koparılmasa bile dondurulması gerektiğini dillendiriyorlar. Ama AKP iktidarının dış politik okumaları ve uygulamaları buna uygun değil.

Değişiklik sayılsın mı?

Ancak şu sorulmalı. Başbakan dört yıldan ve AB’yi üzen bir duruştan sonra, neden yeniden ve şimdi AB’ye gidiyor? Gitmesi bir kenara, neden AB-Türkiye ilişkilerinde bir değişiklik olmadığını, reformların devam edeceğini ve Ankara’nın üyelik yolunda bulunduğunu söyleyecek?

Bir kaç başlıkta bunları toplamak mümkün. En önemlisi yaklaşan yerel seçimler. Bu seçimlerde AKP ciddi bir kayba uğramak istemiyor ve seçmen tabanı içinde kendisine, “yerleşik retoriğe karşı durduğu” için oy verenleri yitirmek istemiyor.

Bu tabloya, aynı seçmen kitlesini yönlendiren “liberal ve muhafazakar aydınları” da dahil edebiliriz. Çünkü bunlar da seçimlerde en azından AKP seçmeni bazında ne söylediğine bakılacak kişiler.

Esasen bu gerekçenin hepsine birden, bir tür gönül alma, barışma girişimi diyebiliriz. İkinci(l) bir neden de, Başbakan’ın AB’ye Türkiye’deki muhatabını anımsatmak.

Yakın döneme kadar Cumhurbaşkanı Gül, AB sürecinin en önemli hamisi olarak görülüyor ve örneğin 2008 yılını AB yılı ilan ederek (ki AB yolunda pek başarılı sayılamayacak-en azından etkinlik bağlamında-bir girişimdi) pozisyonunu göstermişti.

Doğal olarak AB ve Türkiye’deki AB yanlısı kesim de yüzünü daha çok Köşk’e çevirdi. Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında yaşandığı söylenen gerginliğin bir parçası da bu mudur bilinmez.

Fakat Başbakan iplerin kimin elinde olduğunu AB’ye bu gezi vesilesiyle anımsatabilir. Beklenen sonuçlardan birisi de, kapalı kapılar ardında ne söylenirse söylensin-iki taraf için de geçerli-Başbakan’ın “sevinçle ve övülerek” karşılanacağı.

Köşk’ün yolları...

Cumhurbaşkanı açısından ise Başbakan’ın AB ziyareti ve bizatihi AB konusunun bir sorunu yok. AB ve AB severler açısından bir tür kıbleye dönüşen Abdullah Gül, ikili ilişkilerin tazelenmesinden memnun kalabilir.

Ancak bu memnuniyet Başbakan’ın yeni rolü nedeniyle hangi ölçüde olur veya “geleceğe yönelik” ne gibi çıkarımlara sebep olur bilinmiyor.

Buna mukabil, Abdullah Gül’ün doğu yönlü ziyaretlerden en anlamlısını Bağdat’a yapacağı anımsatılmalı. Kulak rahatsızlığı yüzünden ilk önce ertelenmiş olsa da, tıpkı Başbakan gibi Ocak ayında Irak’a gidecek.

Ziyareti, tıpkı Erdoğan’ın AB gezisi gibi çok boyutlu stratejiler açısından ele almak daha zor. Çünkü Irak konusu daha milli güvenlik odaklı ve Türkiye’nin eşgüdümlü dış siyasetinin bir parçası.

Yani Ermenistan ziyareti gibi farklı pencerelerden izlenmeye çok müsait değil. Yine de konu, Kuzey Irak’a eninde sonunda geleceğinden, terör örgütü, Barzani ve ABD varlığı gibi konular mecburen inceleneceğinden, hükümet politikaları ile uyumu muhalifleri tarafından irdelenecek.

www.iyibilgi.com



Bu haber 1,053 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,486 µs