En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Sabah Şekerleri'nin 28 Şubat'çısı...



Kimden sözettiğimi aramaya kalkışmayın; önceki gün kısık sesle haberleri okurken yakalanan güzel sesli anchorman Ali Kırca'dan sözediyorum.

Bu Ali Kırca meselesi, ciddi bir meseledir.

Esasında sevimli bir adam... Ona kızamazsınız. Tolerans boşluklarına sızan ve orada kendini unutturan bir adam. İnsanlarda "tolerans boşlukları" vardır. Bu nasıl bir şeydir bilmiyorum ama, herhalde böyle bir şey vardır. Ali Kırca, o boşluklara sızmakta mahir. Sanki hep tolere edilmiş, hep hoşgörülmüş, hep kollanmış. Hakkını da teslim etmek lazım; iyi bir haberci, daha doğrusu iyi bir televizyoncu. Sesi de, nasıl derler, itimat telkin ediyor. Ses değil de, "Bu adam yalan söylemez, bu adam manipüle etmez, bu adam çarpıtmaz, bu adam iyi bir adam" dedirten tınılar resmi geçidi...

Efendi de bir adam. Fakat ben, bu efendilikte sınır tanımaz adamı gördüğümde, Haşmet Babaoğlu'nun yerinde ifadesiyle, "ruhum buruşuyor", darlanıyorum. Aynı şey, "Tarihimizle Yüzleşmek" diye bir kitap yazmış bulunan, ama "tarihle yüzleşme fırsatı" sayılabilecek olaylarla ilgili (sözgelimi Mustafa Suphi olayı, Ali Şükrü Bey olayı, Halit Paşa cinayeti, 1938'de Meclis'e yapılan darbe) tek kelime yazmayan, yazmamayı başaran Emre Kongar'ı gördüğümde de oluyor. Bedri Baykam'da da oluyor. Bu adamlar niye böyle?

Kaç kez Ali Kırca'ya, "Hukukun tepetaklak edildiği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin hiçe sayıldığı o netameli ara dönemde niçin Siyaset Meydanı'na ara verdin? Niçin insanlara konuşma, kendilerini ifade etme imkanı tanımadın? Niçin 28 Şubat'ın gizli onaylayıcısı konumuna düştün?" diye sordum. Kaç kez, "Eyvah, Siyaset Meydanı yeniden start alıyor... Bu hiç de hayra alamet değil!" diye yazdım.

Hiçbirine cevap vermedi. Daha doğrusu, o bayıltıcı efendi duruşunu korudu. Bu efendilikte, "öteki"ni yok saymaya yönelik azami bir dikkat, bir özen, hakedilmemiş bir aristokrat tavır da yok değildi hani... Taammüden efendilik. Böylelerinden korkarım ben!

Zaten ne konuşacaktı ki? Bir gazeteye verdiği demeçte, "Bu kararların altına ben de imza atarım" demiş, 28 Şubat'ın gizli değil, açık onaylayıcısı olduğunu itiraf etmişti. Bir de "düğmeye basmakla" övünüyordu. Daha ne desin!

Tabii Ali Kırca, sadece iyi bir haberci değil, aynı zamanda duruşu olan bir sanatçı. Bir kaset yapmıştı. Bir de kitabı var. Güzel yazılar da yazıyor. Kitsch bir romantizm, bir tutam Tayfun Taliboğlu halkçılığı, bir fırt "Arkadaşım İbraam Çavış" devrimciliği. Nasıl derler, "damardan" veriyor. Öylesine kahredici. Ben gizli gizli şiir yazdığından da şüpheleniyorum. Hatırlarsanız, "ses sanatçısı Ali Kırca" olarak şöhreti yakaladığı günlerde (haa, bir de "seksi erkek" seçilmişti), üşenmeden kalkıp sırasıyla haber bültenlerini, "sabah şekerleri"ni, talk showları, "kadın kadına"ları, bilumum müzik eğlence programlarını dolaşmış, o "detone" ve "devrimci" sesiyle türküler okumuştu.

Konuk olduğu her programda mutlaka aynı soru: "O güzel sesinizle bir türkü okur musunuz?" Sağolsun, kimseyi kırmamış, okudukça coşmuş, coştukça okumuştu. Bir de televizyon dizisinde görünmüştü; egemen düzeni yıkmaya çalışanların "koruyucu meleği" rolünde.

Fakat ben, bu çok faal, bu çok göz önünde, bu her mecrada cismini gösteren kişinin yaşadığından pek emin değilim. Ali Kırca bana sanal bir varlık gibi geliyor. Böyle biri hiç olmamış, hiç yaşamamış... Sadece suretini gezdiren, ismi var, kendisi yok bir adam. Kaç yıldır 28 Şubat'ı, Andıç'ı, postmodern darbeyi filan tartışıyoruz, Ali Kırca'nın ismi de bir şekilde bu tartışmalarda geçiyor, ama değerli anchorman "özenli suskunluğunu" koruyor. Ekrem Dumanlı yazmıştı: "Bazı insanlar -üstelik isimleri zikredildiği halde- suskun kalmayı tercih ediyorlar; Ali Kırca için onca şey söylendi, yazıldı. Ağzını bıçak açmıyor. Her gün köşe yazısı kaleme alacaksın, TV programı yapacaksın ve ithamlar karşısında susacaksın!"

Olacak şey mi?

Bu suskunluk "yaşayan" birinin tavrı mı, siz söyleyin? Hayır, "sükût ikrardan gelir" demek istemiyorum. Sadece değerli anchormanı kendisiyle ve elbette tarihle yüzleşmeye çağırıyorum.

Belki biz yanlış düşünüyoruz.

Belki onun dünya ve hayat tasavvuru doğrudur. Madem sesinle, sözünle, dalgalı saçlarınla kendini "kamu"ya açtın, bunu bilmek hakkımız.



Bu yazı 857 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,515 µs