En Sıcak Konular

Nuh Gönültaş


Nuh Gönültaş
0 0 0000

Yeni bir Sezer daha seçmeyelim, tahammül edemeyiz!



Cumhurbaşkanlığı seçimleri için takvim resmen olmasa da fiilen işlemeye başladı.

Belki de dünyanın başka hiçbir ülkesinde yetkileri sınırlı bir mevki için bu kadar tantana yapılmamıştır. Ama Türkiye böyle bir ülke işte...

Aslında şimdiden bu kadar gürültünün kopmasını ülkenin daha çok demokratikleşmesine de bağlayabiliriz. Neticede, sadece demokrasinin olduğu ortamlarda tartışmalar olacaktır ve bu tartışmalar sonrasında siyasi sistem, bir dengeye ulaşacaktır! Türkiye Cumhuriyeti, 83. yıldönümünü kutladı geçenlerde. Bu süre içinde 10 cumhurbaşkanı görev yaptı. Belki birçoğumuz bu cumhurbaşkanlarından pek azının gerçekten seçimle işbaşına geldiğini bilecektir.

1. Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk’tü. Atatürk vefatına kadar tam 15 yıl cumhurbaşkanı olarak görev yaptı. Peki bu süre içinde 4 kez seçim yapıldığını biliyor muydunuz? 29 Ekim 1923, 1 Kasım 1927, 4 Mayıs 1931 ve 1 Mart 1935 Atatürk için yapılan seçimlerdi.

2. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü içinse 1938, 1939, 1943 ve 1946 yıllarında tam 4 kez seçim yapıldı. Bunlar bugünkü anlamda bir seçim sayılmazdı tabii. Yine de tek partili dönem içinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri kitabına uygun olarak yapıldı.

6. Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk gerçek anlamda demokratik kurallarla seçilen belki de ilk Cumhurbaşkanımız oldu. Meclis’teki seçimler tam 15 tur sürdü. Nihayet 15. turun sonunda 557 vekilin 365’inin oyunu alarak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu Korutürk.

7. Cumhurbaşkanımız ise 12 Eylül sonrasında kendini zorla ve referandumla Çankaya Köşkü’ne oturttu. Zaten kimsenin ona karşı çıkmaya cesareti de yoktu, demokratik bir ortam arayışı içinde olan da yoktu o yıllarda.

Gerçek sivil seçim süreci ise Rahmetli Turgut Özal’la başladı. 3 tur oylamanın ardından seçilen Özal’ın Çankaya’ya çıkmasına o dönem, birçok insan çeşitli sebeplerden karşı çıkmıştı. Bu sebeplerin içinde onun sivil ilk cumhurbaşkanı olması yoktu. Belki o yıllarda Cumhurbaşkanlığı, sivillere layık bir makam olarak görülmüyordu. Birçok sosyal demokrat, “Alışamadım” kampanyasıyla Özal’ı protesto etti.

Süleyman Demirel de 3 turun ardından 9. Cumhurbaşkanı oldu. Ve nihayet 5 Mayıs 2000 yılında Cumhuriyet tarihinin en tuhaf uzlaşmasıyla şimdiye kadar ki Cumhurbaşkanlarından çok farklı bir siyasi geçmişe ve yetersiz bir profile sahip biri, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer, Köşk’e oturan isim oldu. Şimdi yeni bir seçim süreci başladı. Artık Türkiye ne 1950’lilerin, ne de 1980’lerin atmosferinde yaşıyor. İnsanların beklentileri de, dünyanın gittiği yön de çok değişti artık.

Bugünün çocukları, internetin, küreselleşmenin, kapitalizmin göbeğinde doğuyor. Onlara, dünün tartışmalarını anlatmak gerçekten de çok zor. Belki geçmişte yapılan metazori Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de anlamayacaktır yeni nesil. Bu yüzden en azından 2007’de yapılacak seçim, gerçek anlamda demokrasinin test edileceği bir seçim olacak.

Bu seçimde işbaşına gelecek olan kişi, 2014 yılına kadar görevde kalacak. Dünya 2014’e kadar daha çok değişecek, Türkiye’nin bölgesel ve uluslar arası konumu da çok farklı bir noktaya ilerleyecek. Bu yüzden, seçeceğimiz ismin, çağı ve milletini taşıyabilecek bir isim olması çok önemli. 2000’li yılların kısır tartışmalarının nihayetinde seçilen şimdiki Cumhurbaşkanımızın ülke için çok da yararlı olmadığı ortada.

İnşallah bu kez aynı hata tekrarlanmaz. Ülkenin yeni bir Sezer’e daha tahammül edebileceğini sanmıyorum!



Bu yazı 945 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Temmuz 2012 Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
    • 5 Temmuz 2012 İki arada bir derede ölüm!
    • 28 Haziran 2012 Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
    • 26 Haziran 2012 Kılavuzu NATO olanın...
    • 17 Haziran 2012 Davet ile davete icabet...
    • 5 Haziran 2012 AK Parti celladına gülümserken...
    • 31 Mayıs 2012 Kürtaj emanete ihanettir!
    • 13 Mayıs 2012 28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
    • 26 Nisan 2012 CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
    • 24 Nisan 2012 Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
    • 19 Nisan 2012 Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
    • 17 Nisan 2012 Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
    • 14 Nisan 2012 Adaletin rövanşı...
    • 8 Nisan 2012 İçimizdeki darbeciler yüzünden...
    • 29 Mart 2012 Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
    • 22 Mart 2012 Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
    • 13 Mart 2012 Liderlik cesareti...
    • 8 Mart 2012 Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
    • 1 Mart 2012 Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
    • 26 Şubat 2012 15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,527 µs