En Sıcak Konular

Haşmet Babaoğlu


Haşmet Babaoğlu
0 0 0000

Uzun tatil rüşveti yok, bayram var!



Ah, şu işlerimiz!

İşlerimizle aramızda bir tür aşk ve nefret ilişkisi; “ne senle ne de sensiz” durumu var!

Hele gönül bağı olmadan ve neden mecbur ve mahkûm olduğunu aklına bile getirmeden çarkı döndüren çalışan çoğunluğun hali yok mu?..

Ama madalyonun öteki yüzü de var: Günümüzde işsizlik sadece ekonomik bir felaket olmanın ötesinde, sosyal kimlik yoksunluğu ve ertelenmiş bir hayat anlamına geliyor.

Modern insan için serserilik veya işsizlik bir tür hastalık!

O çalışıyor fakat konu eğer “yaşamak”sa sanki bir tek tatillerde veya “boş vakit”lerde “yaşıyor!” (Acıklı bir durum ama bunu başka bir yazıda tartışırız!)

Bu açıdan, gelişmiş ülke insanları çalışma saatlerinin kısaltılmasıyla “bireysel özgürlüğünü güçlendirecek boş zaman diliminin” artmasına uzun tatillerden daha çok önem veriyor.

Modern Türk’ün kafası ise yıllardır tek bir hedefe kilitlenmiş durumda! Resmi tatiller, özellikle de bayramlar hafta sonlarıyla birleştirilsin; üç gün, beş gün yerine mümkünse dokuz gün tatil yapılsın istiyor.

Siyasal iktidarlarla çalışan arasında yıllardır böyle bir uzlaşma-oynaşma-kaynaşma konusu var.

Devlet bu tembelliği özendiriyor. Tabii turizm sektörü de bu işe bayıldığından her yıl “tatiller bırleştirilsin” gazı veriyor.

Sonuçta “bir kısım Türk” bu sayede her bayramda izne çıkıyor. Öteki Türkler de bayram seyran demeden fazla mesai ücreti alarak ya da almayarak ve daha çok çalışarak ötekilerin tatillerini iyi yapmalarına destek veriyor.

Kimse de sosyal ahlakı zedeleyen, ekonomiyi hırpalayan ve adaletsizlik duygusunu pekiştiren bu uygulamaya ses çıkarmıyor.

Ancak bu kez öyle olmadı.

Hükümet, Ramazan Bayramı’nı bir sonraki hafta sonu tatiliyle birleştirmedi. Deyim yerindeyse bu kez topluma “tatil rüşveti” verilmedi. Parası, pulu, yazlığı olana iltimas geçilmedi.

Adalet duygusu, demokrasi ve iş ahlakı açısından önemli ve alkışlanacak bir karar bu.

Medya hükümetin bu kararını sessiz geçiştirdi.

Gündeme ağır konular girdi diyeceksiniz, doğru! Ama eğer Bayram tatili dokuz güne çıkartılsaydı sürmanşetlerden verilirdi, eminim!

*****

Ka değil K.
Hayat çok şaşırtıcı ve manidar rastlantılarla dolu.

Tam Nobel dolayısıyla Orhan Pamuk tartışmasının patlak verdiği; Pamuk’un kitaplarından çok kendisinin tartışılmaya başlandığı günlerde yeni bir edebiyat dergisi çıkmaya başladı ülkemizde.

Derginin çıkış yazısında Paul Guth’un şu sözüne yer verilmişti: “Her yazarın iki türlü eseri vardır. Bir yazılmış, bir de yaşanmış olanı.”

Sanki “madem yazarların yazdıklarından çok kendileriyle ilgilenmeye meraklısınız, buyrun size yazarların hayatları, özel dünyaları” deniyor bu dergide.

Derginin adı mı?

K.

Yok, hayır! Pamuk’un “Kar” romanının kahramanı “şair Ka” değil, bildiğimiz K harfi.

Kışkırtıcı yazılar ve edebiyat keyfiyle dolu, okuması eğlenceli bir dergi K. Üstelik sadece

1 YTL. Haberiniz olsun.

*****

TEKNOSARMAL
İnternette ibadet!
Hinduların Divali adlı bayramı ayın 20’sinde başlıyor. Üç günlük bir dini bayram. Aslında hem Hinduların, hem Budistlerin, hem de Sihlerin kutladıkları bir bayram bu.

Üç gün boyunca tapınaklara gidip mum yakıyor, dua ediyorlar.

Benim ilgimi Hindistan’dan uzaktaki Hindular için internetteki Divali siteleri çekiyor.

Bu sitelerde dualar satılıyor.

Hindistan dışındaysanız paranızı yatırıyorsunuz, duanızı internet sitesinden seçiyorsunuz ve o sitenin rahipleri sizin için duayı okuyor. Fiyatlar 8 ila 15 dolar arası. İsterseniz okudukları duanın DVD’sini gönderiyorlar. Sizi dolandırmadık, bakın bu da ispatı, der gibi...

Fakat bu hizmeti satın alan ve Hindistan’da yaşayanların sayısı da azımsanacak gibi değil. Onların da bahanesi tapınağa gidemeyecek kadar meşgul olmaları. İnternetten Divali hizmeti sunanlar ise “bir tıklamayla Tanrı’ya ulaşabilmenizi sağlıyoruz” diyor.

Hindu inanışları elbette çok farklı. Ama internetin dini uygulamalar ve ibadetler konusunda ne tür yenilik imkânları taşıdığına ilginç bir örnek, değil mi?

Bu hizmeti sunan rahiplerden biri olan Gopal Pujari şöyle diyor: “Zaman değişiyor ve inananlar da değişiyor. Fakat tüm zorluklara rağmen hâlâ Tanrı’yı hatırlayabiliyorlar. Tapınağa gidemiyorlar ama kalplerinde hâlâ inanç hüküm sürüyor.”

Ne dersiniz? Sanki “buna da şükür” der gibi konuşuyor Pujari, değil mi?

Yoksa asıl teşekkürü internete mi?

ONUR ANDAÇ



Bu yazı 958 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 29 Nisan 2011 Çılgın projeyi eleştirenlere bakıyorum da...
    • 17 Temmuz 2010 Cep telefonu beyne zararlı mı?
    • 19 Aralık 2008 Gece... Mevlana... Düşünceler...
    • 16 Ağustos 2008 Giderayak İzmir, Çeşme, Alaçatı...
    • 17 Kasım 2007 Kaybedersek çok üzülmeyeceğim!
    • 27 Ekim 2007 Uçuruma doğru ilerleme
    • 13 Ekim 2007 Bayram gibi bayram!
    • 15 Eylül 2007 Kırılgan dünyalar, gergin tel gibi insanlar
    • 14 Temmuz 2007 İçimizdeki korkunç yalnızlık: Kıskançlık
    • 7 Temmuz 2007 Bu değil halkı, kendini bile tanımamaktır!
    • 5 Mayıs 2007 Mavi tuhaf ve karanlık bir renktir!
    • 21 Şubat 2007 Film deyip geçme, içinde ne çok şey var!
    • 26 Ocak 2007 Irkçılık, Şeytan ve Adem (insan)
    • 1 Ocak 2007 Beş yeni hayat... İşte bayram!
    • 11 Aralık 2006 Merakım dindi, geriye pek bir şey kalmadı!
    • 7 Aralık 2006 Papa ne yaptığını bilmiyor mu?
    • 6 Aralık 2006 Su bitecek, ilgileniyor musunuz?
    • 25 Kasım 2006 Philippe Noiret ölmüş diyorlar
    • 19 Kasım 2006 Romeo ve Jülyet yaşasaydı...
    • 8 Kasım 2006 Ecevit’in trajedisi: Bizi değil kendisini aldattı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,565 µs