En Sıcak Konular

Nuh Gönültaş


Nuh Gönültaş
0 0 0000

Zamanlaman niyetini de ele veriyor şakirt!



Akşam gazetesinde yeni bir yazı dizisi başladı. Barış Müstecaplıoğlu, bir dönem Fethullah Gülen'in takipçilerinin evinde kalmış. Şimdi gördüklerini, duyduklarını paraya çevirme ihtiyacı hissetmiş!

Daha önce kitabını da yazmıştı, herhalde yetmemiş kazandığı, bu kez bir zamanlar gönüldaşlık ettiği insanların hikâyesini (çok kötü bir zamanlamayla) Akşam'da tefrika etmeye karar vermiş. Müstecaplıoğlu, niyetim halis diyor ama yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri, Ramazan'la gelen irtica haberleri dalgası, ne yazık ki yazdıklarının iyi niyetli okunmasına engel oluyor.

Kendince gizli bir örgütün kodlarını deşifre etmiş Barış. Cemaate hizmet deniyormuş, abiler varmış, falan filan. Aslında çoğu, hepimizin bildiği şeyler. Zaten Müstecaplıoğlu'nun esas derdi de bu değilmiş. O, cemaatte kaybolan yaşamları anlatacakmış. Tefrikanın gerisini merakla bekliyoruz. Her şeyden önce şu unutulmamalı.

Fethullah Gülen etrafında bir araya gelen insanlar, yaptıklarıyla belki bugün kıskanç ve günahtan kararmış ruhların eleştiri oklarının hedefi olsalar da, onların kadri kıymeti, milletin büyük bir çoğunluğu tarafından gayet iyi biliniyor. Belki onu eleştirenler, 20-30 yıl sonra hata ettiklerini, haksızlık ettiklerini anlayacaklar.

Peki, bir insan, mesela maddi kaygılardan arınmış, çok zengin bir insan neden böyle bir cemaatin mensubu olmak ister? Ya da üniversite koridorlarındaki sonu gelmeyen sağ-sol çatışmalarından, bir türlü icraata dökülemeyen muhabbetlerden sıkılan bir genç neden ışık evlerde kalmak ister? Ya da bir Hristiyan rahip, bir ateist belki, neden böyle bir cemaatin dostu, yardımcısı olmak ister?

Bu sorunun cevabı, modernitenin getirdiği yozlaşmada yatıyor aslında. Televizyonlarda her gün bize dayatılan yapay, plastik hayatlar, gazetelere yansıyan insanın içini burkan insan hikâyeleri, memleketin onlarca yılını çalan siyasetin köhnemiş figürlerinin çalıp çırpmaktan yorulmayan halleri...

Bugün Türk insanının hak etmediği bir noktada olduğunu, Türkiye'nin uluslararası arenada hak etmediği bir durumda olduğunu kabul etmeyen var mı acaba? Ülkesi için, vatanı için, milleti için bir şeyler yapmak isteyen ancak yaptıklarının bir türlü somut olarak hayata geçememesinden yakınan yüz binlerce insan, tevazuyuu, samimiyeti, diğergâmlığı, başkası için yaşamayı, ülkesi için gözyaşı dökmeyi bilmeyenlerin anlamayacağı bir büyük çınar ağacının gölgesinde, tadına doyulmayan çay sohbetleri, yemekler ve toplantılarda birçoklarının anlayamayacağı nihayetsiz bir iç huzuru buluyor. Fethullah Gülen cemaatinin profili gerçekten bir hayli yüksek.

Mastır, doktora yapmış akademisyenler, hekimler, mühendisler, mimarlar, profesörler niçin ilkokul mezunu bir eski vaizin peşinden koşsun ki? Hepsi iş güç sahibi, meslek sahibi ve fakat aynı zamanda da gönül adamı insanlar... Birçoklarının gıpta ve biraz da kıskançlıkla hayret ettiği nokta bu işte. Bu cemaate aidiyet hissedenler içinde elbette işçiler, çiftçiler ve küçük esnaf, armatörler, şairler, yazarlar da var.

Toplumun farklı kesiminden bu kadar farklı profile sahip insanı bir araya getirmeyi başarmış bir ruh var bu cemaatte. Bu ruhu anlamak için, Hocaefendi'nin gönül sohbetlerini bir kez olsun, garazsız, önyargısız, kibir ve gururdan uzak bir ruh haliyle dinlemek gerekiyor.

Ama modern insan, tunçtan bir heykel gibi, gururunu, kibrini yani o müthiş egosunu bir kenara bırakmayı beceremediği için, alçak gönüllülüğünün, hizmetin ve sadece karşılık beklemeden çalışmanın esas olduğu bir gönül hareketini anlamıyor, kısa zamanda da anlamayacak!



Bu yazı 1,185 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Temmuz 2012 Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
    • 5 Temmuz 2012 İki arada bir derede ölüm!
    • 28 Haziran 2012 Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
    • 26 Haziran 2012 Kılavuzu NATO olanın...
    • 17 Haziran 2012 Davet ile davete icabet...
    • 5 Haziran 2012 AK Parti celladına gülümserken...
    • 31 Mayıs 2012 Kürtaj emanete ihanettir!
    • 13 Mayıs 2012 28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
    • 26 Nisan 2012 CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
    • 24 Nisan 2012 Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
    • 19 Nisan 2012 Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
    • 17 Nisan 2012 Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
    • 14 Nisan 2012 Adaletin rövanşı...
    • 8 Nisan 2012 İçimizdeki darbeciler yüzünden...
    • 29 Mart 2012 Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
    • 22 Mart 2012 Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
    • 13 Mart 2012 Liderlik cesareti...
    • 8 Mart 2012 Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
    • 1 Mart 2012 Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
    • 26 Şubat 2012 15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,034 µs