En Sıcak Konular

Ekrem Dumanlı


Ekrem Dumanlı
0 0 0000

Asker-gazeteci ilişkisi nasıl olmalı?



Anlaşılan o ki medya-asker ilişkisi doğru bir yörüngeye oturmadan bu ülke, doğru bir rotada seyredemeyecek. Bu ilişkinin yanlışlığı bir gemiyi delmeye benziyor.

Neticede sadece bir zümre ya da bir meslek değil, herkes hayatî bir tehlikeyle karşı karşıya. Ordu-siyaset ilişkisinin mihenk taşı da medya. Çünkü günümüzde bütün hesaplaşmalar medya üzerinden yapıldığı gibi, bütün iletişimler de aynı platform üzerinden gerçekleştiriliyor.

Türk basınının ordu ile ilişkisinde kadim hatalar olduğu tarihî bir gerçek. İttihat ve Terakki’den beri bu böyle. Darbelere çanak tutmakla suçlanan, askeri kışkırtmakla itham edilen basının, ilk fırsatta günah çıkarmaya çalıştığı, bu yüzden de “sabık komutanlara” bazen de gereksiz bir şiddetle yüklendiği de biliniyor.

Meselenin özü şudur: Hiçbir basın kuruluşu, kendi ordusuna düşman olmaz, olamaz; tıpkı hiçbir askerî kuruluşun kendi basınına düşman olamayacağı gibi. Neden? Çünkü hem ordu halk için vardır ve vazgeçilmezdir; hem medya. Siyasî partiler de öyledir, dernekler, vakıflar da öyle. Demokratik sistemin her bir unsuru, diğer unsurun tamamlayıcısıdır; velev ki birbirinin rağmına bir duruş sergilesin ve hatta birbiri üzerine denetim hakkına sahip olsun. Muhalefet olmadan iktidarın, parlamento olmadan halk iradesinin, sivil otorite olmadan askerî becerinin vs. hiçbir anlamı olmaz.

Daha açık ifade etmek gerekirse, ordu kendi görevini kanunların belirlediği çerçeve ve hiyerarşik nizam içinde yapacak; basın da haber değeri taşıyan askerî çalışmaları kamuoyuna taşıyacak. İki cenah arasındaki ilişkinin bir yandan mesafeli bir yakınlık, diğer yandan meslekî bir uzaklık içermesi, hem demokratik teamüllerin gereğidir hem de gazetecilik ilkelerinin. Ordu ile ilgili haber yapmakla ordunun haberciliğini yapmak arasında bağımsızlık diye telaffuz edebileceğim anahtar bir kavram duruyor. İlkinde insan gazeteci sıfatıyla kamuoyunun huzuruna çıkar, tarihe böyle geçer; diğerinde ise propagandist ya da halkla ilişkiler elemanı olarak orta yerde kalıverir. Daha ötesi eleştiriler de işin cabası...

Muğlâk bir kavramdan bahsetmiyor, imalı göndermelerde bulunmuyorum. Dünyanın her yerinde askerî konuları haber yapan özel muhabirler, yorumcular, analizciler var. Onların çalışma disiplini ve tarzının (defense journalism) akademik bir arka planı olduğu gibi, meslekî tecrübelerden kaynaklanan ilkelerinin olduğu da aşikâr. Dünya çapında bazı üniversitelerin bünyesinde askerî konularda gazetecilik yapanlar için özel bölümler (Center for Defense Journalism) bulunuyor. Çünkü askerî konularda kalem oynatmak, çok önemli bir sorumluluk taşımayı gerektiriyor.

Bizde askerî konuları yazan gazetecilerin bir kısmı, bir kurumun ya da bir komutanın basın müşaviri gibi çalışabiliyor. “Askerler ne düşünüyor?” diye sorulduğunda akla gelen isimlerden bir kısmı, askerî konulardaki bilgi, beceri ve tecrübelerinden çok, falan paşaya yakınlığı, filan komutana dostluğu münasebetiyle hatırlanıyor. “Bir üst düzey askerî yetkilinin bildirdiğine göre” diye başlayan haberler onların kariyerinde önemli bir yer tutuyor. Oysa meslekî kariyerini askerî konularda sürdüren bir gazeteci, hem savunma sanayiini çok iyi bilmek hem de ordunun hemen her alanındaki atılımlarını değerlendirmek; hatta denetlemek için vardır. Bırakın denetlemeyi, sözcülük görevi yaparcasına alınan pozisyon, belki de sadece bir imaj bu, bir kısım tartışmalarda bazı gazetecileri konunun tarafı haline getiriyor. Hele son günlerde moda haline gelen “askerî şifreleri çözme” temayülü, savunma muhabirliğine koyu bir gölgenin düşmesine sebep oluyor. Çünkü dekoderlik görevi analize değil, duyuma ve yönlendirmeye dayanıyor... Bu durum, bazen haksız kanaatlerin oluşmasına da sebep oluyor ve mesela fevkalade demokrat bir gazetecinin yanlış anlaşılmasına, anti-demokratik farz edilmesine zemin hazırlayabiliyor.

Asker-medya münasebetinin dünya standartlarına çekilmesi, üstelik acilen bu noktaya gelinmesi gerekiyor. Vakıa, Irak’ın işgaliyle başlayan süreçte efsanevî Batı medyasının objektif kriterleri bir hayli sarsıldı; ancak hâlâ iç denetim ve özeleştirinin kurumsal bir motivasyonla yürütüldüğü medya kuruluşları var o dünyada. Onların en çok korktuğu kelime angajman. Bir gazetenin, mesleğini ifa ederken kendini ordu mensubu gibi hissetmesi, “millî yarar” ve “ulusal çıkar” gibi kavramlar vasıtasıyla gazetecilik saikiyle bulunan gerçeğin üstünü örtmesini kabul etmek mümkün değil. Ne acıdır ki Türkiye’de millî çıkar ya da yarar sollanıyor, hatta ideolojik maksatlar bile güdülebiliyor.

Askere de görev düşüyor

Batı’da savunma muhabirleri bellidir, onların dernekleri, web siteleri, dergileri vs. vardır. Konuya vukufiyetleri nedeniyle askerî otorite tarafından akredite edilirler. Onun tek kriteri bilgi birikimi ve uzmanlıktır. Bizde dostluk, yakınlık gibi duygusal bağlarla izah edilen akreditasyon uygulaması da yanlıştır. Demem o ki asker-medya ilişkisinin daha modern ve demokratik bir zemine oturtulması sadece medyamıza değil, ordumuza da düşen bir görev. Çünkü sağlıksız ilişkinin yol açtığı kuşku sadece medyayı değil, orduyu da yıpratıyor. Objektif, güvenilir, ufuk açıcı yayınların yapılması için sadece gazetecilerin kendi iç disiplinleri yetmez; ordu da dünyadaki savunma muhabirliğini mercek altına almak ve medyayla ilişkisini bu disiplinler üzerine kurulacak hakkaniyet üzerine bina etmek zorunda. Aksi halde kamuoyu kışla cenahından gelen her bilginin ikili ilişkilere dayandığına inanacak; dolayısıyla bilginin ancak bir bölümüne vâkıf olduğunu düşünecek. İlişkinin sınırlı ve sinirli bir çerçevede süregitmesi tecessüs ve belki de tevehhümü artırıcı bir sebeptir ve tabii ki hadisenin her iki ucuna da zarar verecek mahiyettedir.

Asker-sivil ilişkisinin normalleşmesi, asker-medya münasebetinin doğru bir çerçeveye oturtulması ile ancak mümkündür. O yüzden hem asker, hem medya, bugünden tezi yok, şu soruyu kendine yöneltmek zorunda: Hem medyanın inanılırlığı hem ordunun güvenilirliği için evrensel meslek ilkeleri nelerdir ve Türkiye’de bunu tesis etmek için neler yapılmalıdır? Bu sorunun doğru cevabı, hem ordumuzu hem de medyamızı yeni ufuklara taşıyacak, demokrasimiz güçlenecek. Buna ne kadar ihtiyaç duyulduğu ortada!



Bu yazı 1,032 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 24 Eylül 2012 Ne gereği vardı?
    • 11 Haziran 2012 Cuntalarla nasıl mücadele edilecek?
    • 30 Nisan 2012 Şiddet!
    • 16 Nisan 2012 '28 Şubat'çılardan panik atak hamleleri
    • 10 Nisan 2012 Çin'den bakınca Türkiye'nin gücü
    • 9 Nisan 2012 Darbede tanıdığım dört subay
    • 2 Nisan 2012 Suriye İran... İşte çetin imtihan!
    • 26 Mart 2012 Terlik
    • 13 Şubat 2012 Aman dikkat!
    • 6 Şubat 2012 Bu yüzden mi susuyorsunuz?
    • 23 Ocak 2012 Hem Hrantçı hem Ergenekoncu olunabilir mi?
    • 16 Ocak 2012 Kaç kafatası bir manşet eder?
    • 9 Ocak 2012 Hesap vermek
    • 26 Aralık 2011 Çanlar Avrupa için çalarken
    • 19 Aralık 2011 Militan
    • 12 Aralık 2011 Maazallah!
    • 5 Aralık 2011 Global Ergenekon
    • 28 Kasım 2011 Dersim'den alnımızın akıyla çıkmak
    • 23 Kasım 2011 İngiltere'yi yeniden keşfetmek
    • 21 Kasım 2011 Dersim'in şifreleri

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,886 µs