Murat Yetkin
0 0 0000
Erdoğan Avrupa'da hücumda, Türkiye'de savunmada
Başbakan Erdoğan dün Viyana'da hayır amaçlı yapılan bir salon futbolu maçında ilk beşte hücum hattında sahaya çıktı. Sırt ağrıları nedeniyle bir hafta evinden çıkamayan, siyasi programlarını iptal eden Erdoğan, günlerdir bu maça hazırlanıyordu. Hükümet işleri için ayrılan değerli saatlerinden fedakârlık ederek, bu uluslararası siyaset maçına hazırlandı; neticede bu da bir temsil işiydi, hükümet işi sayılırdı. Erdoğan sahaya 9 numaralı formayla çıktı. Zaten maç öncesi 'Avrupa'nın yeni gölcüsü' reklam sloganıyla afişleri basılmıştı.
Dikkat çekici bir ayrıntı, Türkiye'de asla dizkapağını göstermeyen, eşofmanla poz veren, hatta afişlere bile eşofmanla çekilmiş fotoğrafı basılan Erdoğan'ın Viyana'da nizami şortla sahaya çıkmış olmasıydı. Bir anlamda, Erdoğan kıyafetini laikleştirmişti.
Sahaya hücumda çıksa da son birkaç gelişme, Erdoğan'ın hem canını sıkmış, hem de Türk siyasetinde savunma pozisyonu almış gösteriyor.
Erdoğan'ın canını sıkan olayların başında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın son çıkışlarıyla yeniden alevlenen cumhurbaşkanlığı-laiklik ve türban tartışmaları geliyor. Arınç'ın cumhurbaşkanlığı niyetini gizlememesi, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in, Erdoğan'ın aday olmaması ve Arınç'ın olmadığı durumunda başka adayların ortaya çıkabileceğini söylemesi, CHP lideri Deniz Baykal'ın, Arınç ve Erdoğan'ın laiklik tutumları nedeniyle cumhurbaşkanı olmaması gerektiğini, ama Şener'e itiraz etmeyebileceğini söylemesi, siyasi ortamı geriyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, aslında partinin geleceği üzerine en çok konuşma hakkına sahip isimlerin önünde yer almasına karşın, gerilimi artırmama adına suskun kalıyor.
Erdoğan aslında bu gerilimi yatıştırmak istiyor, ama davranışlarıyla bunun tersini gösteriyor.
Örneğin, Selanik'teki anı defteri olayı... Erdoğan'ın yerinde kim olsa, öyle bir bildirinin orada yer almasını yadırgar, kızardı. Ama Erdoğan, o an sessiz kalıp geçiştirse, sonra bildiriyi oradan çıkarttırsa, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e bildirideki hakaretleri okutturmasa, 82 yaşındaki Fethi Dördüncü'nün tepkisinden kimin haberi olacaktı?
İkinci örnek, Başbakan Erdoğan'ın, yargıda hükümete biriken fırtına bulutlarını görmezden gelerek, her eleştiri için tazminat davası açmaya devam etmesi. Yargıtay'ın eleştiriyi medyanın görevi sayan kararı buna kanıt değil mi? Danıştay'ın yeni başkanı Sumru Çörtoğlu'nun laikliği öne çıkaran uyarılarına, Erdoğan 'Bunları hep dinliyoruz' yanıtıyla önem vermediğini gösteriyor. Ancak artık yargı ile hükümet arasındaki elektriklenmeyi gizlemek imkânsız.
Hükümet-yargı dışındaki diğer gerilim eksenleri, hükümet-üniversite, hükümet-cumhurbaşkanlığı, hükümet-ordu olarak sayılabilir. Gerilimin önümüzdeki bir yılın konusu olan cumhurbaşkanlığı seçimine dek bu alanlardaki gerilimi düşürmek için ne yapacağına ilişkin bir işaret ise henüz yok.
Cumhuriyet'e bombalı saldırılar
Cumhuriyet gazetesinin merkezine dün bir hafta içinde üçüncü bombalı saldırıda bulunuldu. Gazetecilik örgütleri bu endişe verici saldırıyı kınadılar. Dün akşamki üçüncü saldırının, ikincinin ertesi günü meydana gelmesi ve aradan geçen sürede polisin saldırganların yakalandığına, ya da kim olduklarına ilişkin bir açıklama yapmamış olması endişeleri artıran bir unsur.
Türkiye'nin etrafı ve içinde huzursuzluk ne zaman artsa, Türkiye'de gazetelere, gazetecilere yönelik saldırılar da artar. Geçmişte bunun çok acı örnekleri yaşandı. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç ilk akla gelen örnekler. Bu üç acı örnekte de, saldırganların sağ-İslamcı görüşte kişiler olduğu ve en azından son iki örnekte saldırıların İran ile gerilim dönemlerinde, gerilimle bağlantısının ortaya konulduğu da bir veri.
Günümüzde, Türkiye'de iç siyasi gerilim artıyor, ama şiddet olaylarına zemin hazırlayacak düzeyde bir kutuplaşma söz kopnusu değil. Dışarıda ise, ABD'nin Irak'ı işgal harekâtı ardından, İran'la uluslararası camianın artan gerilimi söz konusu. Gelişmeleri dikkatle izlemek yetmiyor. Geçmişten ders çıkarıp, önlem almak gerekiyor.
Bu yazı 1,092 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
22 Mart 2012
İki önemli mesele
-
15 Mart 2012
Türkiye'nin yeni deniz stratejisi üzerine
-
23 Aralık 2010
Şahin'den çağrı: Siyasi partiler yasası değişmeli
-
11 Aralık 2010
Üniversitelerde ikinci 68 mi?
-
5 Aralık 2010
Ankara'dan Tel Aviv'e: Özür insani-siyasi diye ayrılamaz
-
21 Kasım 2010
'Diyarbakır'da 3. bir yol açabiliriz'
-
19 Kasım 2010
'Füze kalkanında mutabakata yakınız'
-
15 Kasım 2010
2010 model Ecevit çıkışı
-
7 Kasım 2010
Hem AK Parti hem de CHP'de merkeze açılım
-
23 Ekim 2010
Bedelli görüşülmedi ama söz siyasetin
-
18 Ekim 2010
Gül ve Demirel'le dinleme üzerine
-
3 Ekim 2010
Siyaset sahnesinde bu kez çok güzel hareketler var
-
30 Eylül 2010
ABD, Irak sınırında güvenlik şeridine destek verdi
-
26 Eylül 2010
Bilim dünyasına biraz daha ilgi
-
16 Eylül 2010
CHP'nin hatası ve faturası
-
11 Eylül 2010
Öcalan 'boykot' dedi, tansiyon yükseldi
-
30 Temmuz 2010
Kılıçdaroğlu: Geçmişteki yanlışları telafi ediyoruz
-
25 Temmuz 2010
Orduda değişim
-
22 Temmuz 2010
Başbakan hesaplaşacaksa madde 35 ve YÖK'ü kaldırsın
-
20 Temmuz 2010
AB elçisi: Yeni bir İran istemiyoruz
Yorumlar
+ Yorum Ekle