Taha Kıvanç
0 0 0000
Şifrelerin şifresi
"Şifrenin yarısını açıklamışsın" diye takıldı dostum. Neyi kast ettiğini sormam gerekmeden doğruladım. Sadece Da Vinci Şifresi yazarı Dan Brown mu azar azar, yedire yedire açıklayacak şifreleri, ben de iki güne bölerim, böylece okurların düşünme fırsatı olur...
Ertuğrul Özkök sağolsun, az satan bir gazetede başyazı olarak yayımlanmış olsa da orada kalmaya mahkum birkaç paragrafı kendi sütununa taşıdı da, ciddi bir hazırlık bilgi alanımıza girdi: Gazetenin bir yazarı Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile sık görüşüyormuş... Geçen haftaki görüşmeden hemen sonra yazdığı başyazıda da ilginç şifreler kullanmış...
Dikkat çekici olan, Ertuğrul Özkök'ün okumamızı özellikle istediği satırları aktarayım: "2007'ye doğru Türkiye Cumhuriyeti büyük bir sınav yaşayacak ve gerilimden geçecek gibi görünüyor. Çünkü Başbakan ve Meclis Başkanı, takıyyeyi bir yana bırakarak geleceğe dönük programlarını ilân etmişlerdir. (..) Bu yolda yürürlerse, Sayın Cumhurbaşkanı ister istemez anayasal görevinin gereğini yerine getirmek zorunda kalacaktır ki Çankaya'nın bu tutumunu 'taraf tutmak' diye nitelendirmeye çalışmak hukuk devleti mantığına aykırı davranmaktan gayrı bir içerik taşımaz."
Cumhurbaşkanının anayasada sayılı yetkileri sınırlı. Sanıldığı gibi ülkeyi istediği zaman seçime götürme yetkisi yok sözgelimi. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel "Ah, öyle bir yetkim olsa" der dururdu; hâlâ 'Meclisi fesh yetkisi' olması gereğini savunur Demirel. Ne yapalım, yok böyle bir yetki ve bu sebeple de Cumhurbaşkanı Sezer'in kendisinden sonra Çankaya Köşkü'ne istemediği birini çıkartmamak için yapabileceği anayasal bir girişimden söz edilemez...
O halde? Az satan gazetede çıkan başyazıda 'anayasal görevin gereği' derken neyi kast ediyor olabilir?
Dün çözmeye çalıştığım ilk şifre, Çankaya'ya yazar tarafından taşınan "Anayasal görevinizin gereğini yerine getirin" mesajının şöyle okunabileceğine dairdi: "Herkes cumhurbaşkanlığı seçimi için mayıs 2007 tarihine yoğunlaşmışken, Ahmet Necdet Sezer bir manifestoyla cumhurbaşkanlığından (Selçuk, "2007'ye doğru" diyor) istifa eder... Böylece cumhurbaşkanlığı seçimi süreci erkene alınır. Yerine, 'vekil' olarak TBMM Başkanı geçer; yani Bülent Arınç... CHP büyük bir kavga başlatarak 'sine-i millete' dönme kararı alır... Ak Parti grubunun cumhurbaşkanını tek başına seçmesi düşünülemeyeceği için metazori olarak erken seçime gidilir..."
Olabilir mi? Bana olağanüstü mâkul geliyor bu senaryo... Ancak, başka bir şifre daha gizli o satırlarda. Çünkü, seçimi erkene alacak senaryo başarılı oldu diyelim, siyasî tablodaki bölük-pörçüklük göz önünde tutulduğunda, zorlayarak gidilecek bir erken seçimde, sandıktan yine Ak Parti iktidarı çıkmaz mı?
Senaryo yazanlar, artık onlar kimlerse, konunun esas bu yönü üzerinde kafa patlatıyorlar. Sağda-solda çıkan değerlendirmeleri okuyorsanız şöyle bir akıl yürütme yapılıyor o çevrelerde: Ak Parti 2002 seçiminde oyların yüzde 36'sını aldı; geriye kalan yüzde 64'lük gövde Ak Parti'nin karşısında. Kimi sandık başına gitmedi, gidenler de farklı partilere oy kullandılar ve baraj yüzünden o partilerden yalnızca biri (CHP) Meclis'te temsil edilebildi. Şimdi ne yapıp yapalım ve o yüzde 64'ü bir cephede buluşturalım...
İyi hesap değil mi? Hiç değilse kâğıt üzerinde mükemmel bir hesap. Halkın yüzde 64'ü veya büyük bir bölümü Ak Parti karşısında konuşlandırılabilirse, yapılacak bir seçimde Ak Parti yine yüksek oy bile alsa, ortak cephe iktidarı ele geçirecektir...
Bu noktada sorulması mukadder "Siyaset tablosundaki bölünmüşlük nasıl ve kim tarafından ortadan kaldırılacak?" sorusunun cevabı şu olabilir mi: "Ahmet Necdet Sezer etrafında oluşturulacak bir ortak cepheyle..."
Gelişmeleri yakından izleyen bir dostum "İstersen iddiaya girelim" dedi, "Nesine istersen hem de; o gazetenin yazarı Çankaya Köşkü'ne esas bu mesajla gitti. Şöyle dediğine kendi kulaklarımla duymuş kadar eminim: Halk sizi seviyor, saygı besliyor. Lâiklik ve Cumhuriyet eksenli bir yarışa dönüşecek seçim ortamında, koltuğunu aylar önce boşaltma özverisi göstermiş bir Cumhurbaşkanının başında yer alacağı cepheye herkes katılır; sandıktan da bir 'Cumhuriyetçi iktidar' çıkar..."
Gazetenin başyazısındaki "Sayın Cumhurbaşkanı ister istemez anayasal görevinin gereğini yerine getirmek zorunda kalacaktır ki, Çankaya'nın bu tutumunu 'taraf tutmak' diye nitelendirmeye çalışmak hukuk devleti mantığına aykırı davranmaktan gayrı bir içerik taşımaz" paragrafının şifresi bu olabilir mi?
Cumhurbaşkanı Sezer senaryoyu "Bu, taraf tutmak olur" diye reddetmiş olmalı.
Bu yazı 869 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
17 Eylül 2012
Hem okudum, hem de yazdım
-
4 Eylül 2012
CIA başkanı neden geldi?
-
16 Temmuz 2012
Vicdanım buna da elvermiyor
-
2 Temmuz 2012
Suriye nasıl bir ülke, Suriyeliler nasıl insanlar...
-
21 Mayıs 2012
Bir geziden ilk notlar
-
15 Mayıs 2012
‘Yeni CHP’ nihayet sözcüsünü buldu
-
16 Nisan 2012
Hangi patron, hangi yönetici, hangi yazar içeri alınır?
-
23 Mart 2012
Ben demedim, o dedi
-
13 Mart 2012
Köşemi bugün Cumhurbaşkanı Gül’e bırakıyorum
-
9 Mart 2012
TR325 kodadlı becerikli uzman...
-
20 Şubat 2012
‘Operasyon’ diye ben buna derim
-
30 Ocak 2012
Davos’ta Türkiye dersi
-
27 Aralık 2011
Bu yılın Cumhurbaşkanlığı büyük ödülü...
-
12 Aralık 2011
Ak Parti üzerine hesaplar
-
9 Aralık 2011
Gül vetoya ne zaman karar verdi?
-
14 Kasım 2011
Kriz çıkaranlar gidiyor, ama yerlerine gelenler de yabancımız değil
-
24 Ekim 2011
Kaddafi’nin son demleri...
-
3 Ekim 2011
Dr. Sallaso’nun kunduzunun izinde
-
29 Ağustos 2011
Ben meraklı bir insanım, özür dilerim
-
26 Ağustos 2011
Bütün kepazeliklerin anasını açıklıyorum
Yorumlar
+ Yorum Ekle