En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Hadi bu defa da 'komplocu' bir yazı olsun...



Eski Genelkurmay Başkanlarından biri, "28 Şubat'ın bitmediğini, bin yıl daha süreceğini" söylüyordu. Onu bu şekilde konuşturan, muhtemelen iç dinamikler ve ülkenin içinde bulunduğu "özel durum"du.

Fakat soru şu:

Bu işlerde (darbe ve muhtıra gibi işlerde) iç dinamikler ne kadar belirleyicidir? Daha doğrusu, belirleyici midir?

Hep söylenegelmiştir: Bu ülkede "merkezkaç" olarak tanımlanan güçlerin, taban siyasetini benimseyerek siyaset sahnesinde boy göstermeleri, hem birtakım uluslararası güçleri, hem de içerideki belli odakları ürküttü/ürkütüyor.

Belki bu nedenle çok sık darbe oluyor.

Belki bu nedenle çok sık parti kapatılıyor.

Belki de hiçbir bağlantı yoktur, bilemiyorum... Ama bana, hep, bir "bağlantı" varmış gibi görünüyor. Neyse...

Konu, "dış dinamikler" dediğimiz ama adını koymaktan çekindiğimiz güçlerin bundan sonra da "belirleyici" olup olamayacakları...

Bu fasıladan sonra söyleyeceklerim, soğuk savaş dönemi kavramsallaştırmasına dayandığı için, biraz anakronik kaçabilir. Ne demek istediğimi bir "genelleme" yaparak açmaya çalışayım:

Bu ülkede yönetim sağcı muhafazakârların eline geçse de, solcu ilericilerin eline geçse de, durum değişmiyor. Daha doğrusu, ülkenin "dış dinamikler" dediğimiz yapı karşısındaki pozisyonu aynen devam ediyor.

Niyazi Berkes, bir yazısında, iktidarı oluşturan mekanizmaların özerk ve bağımsız olmadığı, asıl belirleyicinin dış dinamikler dediğimiz yapı olduğunu söylüyordu. Berkes'le alettakrip aynı çizgide buluşan rahmetli Attila İlhan da, bu durumu, tarihi mehaz göstererek şu şekilde açıklıyordu:

"Türkiye'de ("kalkınmacı" bir rota izlemelerine karşın, A.K.) sağ iktidarlar, 'sistem'in dayattığı ekonomik reçeteleri gık demeden benimser, Türkiye'nin aleyhine bir sürü şartı şurtu -tıpkı Tanzimat sonrasında olduğu gibi- uygulamaya koyarlar. Görünüşte ülke 'millidir ve muhafazakârdır' ama, gerçekte ecnebi içerde istediği gibi at oynatmaktadır ve Türkiye'yi haraca kesmeye başlamıştır."

Şimdi diyeceksiniz ki, "karşılıklı bağımlılığın" konuşulduğu ve AB yolunda ilerlendiği bir dönemde, soğuk savaş dönemini hatırlatan bu defansif cümleler de neyin nesi? Diyorum ya, "dış dinamikler" denilen şeyi anlamaya çalışıyorum.

Peki "sol iktidarlar" döneminde vaziyet nedir?

Onu da, yine Niyazi Berkes'ten aktarma yaparak şu şekilde cevaplıyordu yazar:

"Diyelim ki tersi oldu, iktidar kendisine 'solcu' denilen birtakım 'ilericilerin' eline geçti... Bunlar, üstyapısal kültür batıcılığının zavallı kuklalarıdır; tamamıyla 'alafranga' oldukları için, Batı'dan her şeyi 'aynen' aktarmak hastasıdırlar. Böylece 'sistem'in istediği kültür müesseseleri bize uyar mı uymaz mı, yarar mı yaramaz mı araştırılmadan 'aktarılır'; yeni yetişen nesillerin tartışmasız batı yandaşı olmaları garantiye bağlanır. Daha da müthişi, bu işler yıllardır 'Atatürkçülük' etiketi altında yapılır... "

Şu "alafrangalık" ve "batı yandaşlığı" ifadelerine rezerv koyup öyle devam edelim. Demek ki sistemin (hadi, dış dinamiklerin adı "sistem" olsun) kazançlı çıkması için Türkiye'de ille muhafazakârların iktidarda olması gerekmiyor.

Onlar işlerini pekala, bugünlerde kendilerine "ulusalcı", "vatansever", "laik milliyetçi", "Çılgın Türk" diyen merkez güçlerle de yürütmesini biliyorlar. (Tabii "merkezkaç" olarak tanımlanan güçlerin iktidarında da durum değişmiyor. Sistem, o zaman, ya merkezkaç siyaseti bir punduna getirip merkezîleştirecek, yani sisteme katacak, ya da yok edecektir. Bunun örneğini, bin yıl süreceği öngörülen malum süreçte gördük.)

Bir refikimiz, Cumhurbaşkanlığı seçimine gönderme yaparak, 28 Şubat'ı hatırlatan çalkantılı bir döneme girdiğimizi ve "büyük bir siyasî alt-üst oluş yaşayacağımızı" müjdeliyordu.

Komplocu bir bakış olacak ama, ben de dış dinamiklerin bu işlerdeki belirleyiciliğini merak ediyorum. Yaşayacağımız büyük siyasî alt-üst oluş, aynı zamanda Türkiye'yi bir şeylere razı etmenin gizli pazarlığı mıdır?

Bu yazı 807 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,333 µs