En Sıcak Konular

İlter Türkmen


İlter Türkmen
0 0 0000

Lübnan politikamız



Şimdi 25 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in açıkladığı gayet kesin tutumla işler büsbütün çıkmaza girdi. Cumhurbaşkanı net bir şekilde Lübnan’a asker gönderilmesine karşı olduğunu, başkalarının ulusal çıkarlarını korumak mecburiyetimiz bulunmadığını, PKK konusunda uluslararası bir yardım görmezken başkalarının çıkarları için hareket etmememiz gerektiğini ifade etti.

Gerçi Cumhurbaşkanı’nın TBMM’nin alacağı bir kararı bloke etmek yetkisi yok. Fakat Milli Güvenlik Kurulu’nda hükümetin istediği yönde bir karar alınmasını önleyebilir. TBMM’nin buna rağmen Lübnan’a asker göndermeye karar vermesi de o kadar kolay olmaz. Askerlere gelince, onlar her zamanki gibi aldıkları talimatı yerine getireceklerini söylüyorlar; ancak bu talimatın oluşmasına katkıda bulunmalarından daha tabii bir şey olamaz.

Nitekim Fransa’da, askerler görev talimatının yeterli olmamasına itiraz ettiler, "İsrail’in yapamadığını BM gücü nasıl yapar" diye sordular. Ve artık anlaşıldı ki 1701 sayılı kararın hükümlerine rağmen Hizbullah’ın silahsızlandırılması konusu rafa kaldırılmıştır. Buna karşılık BM gücünün, kendini savunmak, silah ambargosunu uygulamak ve hareket serbestisine yapılacak engelleri bertaraf etmek için silah kullanabileceği açıklığa kavuşturulmuştur.

* * *

Cumhurbaşkanı bir çelişkiye de haklı olarak dikkati çekti. Hükümet muharip kuvvet değil, tamamen insancıl misyon ifa edecek bir kuvvet göndermek istiyor. Oysa böyle bir kuvvet 1701 sayılı Güvenlik Konseyi’nde öngörülmüş değil. Öngörülen 15 bin kişilik güce hükümetin istediği nitelikte bir kuvvetle katılmak imkánı gözükmüyor. İnsancıl yardım Cumhurbaşkanı’nın belirttiği gibi ayrı bir çerçevede ele alınmalıdır.

Cumhurbaşkanı’nın, hükümetin daha Güvenlik Konseyi kararı çıkmadan asker göndermeye talip olmasına yönelttiği eleştiri de yerindedir. AKP Hükümeti, Ortadoğu’da daima pro-aktif bir rol oynamak istiyor, herkesten evvel inisiyatif almakta acele ediyor ve sonunda bu inisiyatifler ya ters tepiyor, ya da dağ fare doğuruyor. Cumhurbaşkanı’nın değinmediği bir nokta daha var: Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Şam ziyareti. Bu ziyarette, Gül’ün, Suriye’nin de artık bölgede barış ve istikrar için adım atmaya kararlı olduğu izlenimi aldığı yolunda haberler çıktı.

İyi de Suriye liderlerinin sözlerine inanarak yola çıkmak mümkün mü? Zaten Gül’ün ziyaretinden hemen sonra Şam Hükümeti, BM gücüne mensup birlikler Suriye sınırına yakın mevkilerde konuşlandırılırsa sınırı kapatacağını açıkladı. Suriye’nin Lübnan üzerindeki oyunlarından vazgeçmeye hazır olduğuna inanmak çok güç. İsrail-Suriye arasında bir barış antlaşması imzalanması için zamanın şimdi çok elverişli olduğunu düşünenler de aşırı bir iyimserlik sergiliyorlar.

* * *

Cumhurbaşkanı’nın çıkışı, başarı ve etkin bir dış politika için gerekli esnekliğin Türkiye’de mevcut olmadığını bir kere daha kanıtladı. Haftalarca sorumlu makamlar arasında bir türlü oydaşmaya varılamadı.

Diğer ülkelerde BM barış güçlerine katılma kararında parlamentolar rol oynamazken, bizde, Anayasa mutlaka gerekli görmese bile TBMM’nin onayı aranıyor. İş Meclis’e bir kere geldikten sonra ise demagoji ustalarının da etkisiyle duygusallığın ağır bastığına defalarca şahit olduk.

Hükümet bu durumu bildiğinden Meclis’e başvuruyu geciktiriyor, zaman kaybediyor ve tasarladığı atılım gerçekleşemiyor.



Bu yazı 970 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2008 Fransa’nın dış politikası
    • 13 Eylül 2008 Montrö Sözleşmesi
    • 12 Ağustos 2008 Bölgemizdeki her krizde telaşa kapılmayalım
    • 20 Ekim 2007 Sağduyu kazanıyor mu?
    • 13 Ekim 2007 Ermeni karar tasarısı ve Kuzey Irak tezkeresi
    • 11 Ağustos 2007 İyi gidiş tersine dönmesin
    • 7 Ağustos 2007 Asya dengeleri
    • 17 Şubat 2007 Küresel kaos ve Rusya
    • 30 Eylül 2006 Başbakan’ın ABD Başkanı ile buluşması
    • 26 Eylül 2006 Bir bardak suda fırtına
    • 19 Eylül 2006 Tren kazası olur mu?
    • 16 Eylül 2006 11 Eylül ve global terör
    • 4 Eylül 2006 Duruluk
    • 2 Eylül 2006 Hayırlısı ile
    • 29 Ağustos 2006 Lübnan politikamız
    • 26 Ağustos 2006 Nükleer kulübe yeni bir ülke daha mı katılıyor?
    • 22 Ağustos 2006 Lübnan krizinden sonra Ortadoğu
    • 19 Ağustos 2006 Lübnan konusundaki değerlendirmede çok dikkat edilmeli
    • 15 Ağustos 2006 Gürültü zulmü
    • 8 Ağustos 2006 İslam Konferansı Örgütü ve Türkiye

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,988 µs