Abdülhamit Bilici
0 0 0000
Gül, AB'ye anlattığını Rice'a da hatırlattı mı?
Amerikan Dışişleri Bakanı Rice'ın, Türkiye ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya doğalgaz taşıyacak boru hattı projesine Rusya ve Yunanistan'ın katılmaması talebi birçok başkentte büyük yankı uyandırdı. Kuşkusuz en büyük tepki de Rusya'dan geldi. Putin, ABD'nin Rusya'yı enerji alanında izole etme çabaları sürerse, doğalgazda Çin, Hindistan, Japonya gibi Doğu pazarlarına yöneleceği tehdidinde bulundu.
Bu kış Ukrayna'da alınan dersten hareketle, Avrupa da enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye büyük önem veriyor. Belki Rice kadar şahin üslupla konuşmuyorlar. Enerji alanında Rusya ile iyi ilişkilerin, hayati olduğunu vurguluyorlar. Ama onlar da Rusya ile muhtemel bir krizin, enerji alanında büyük bedeller ödeteceğini çok iyi anlamış durumdalar. Bu yüzden mart ayında AB'nin hazırladığı enerji raporu özellikle bu konunun altını çiziyordu. AB bugün yüzde 50 oranında enerjide dışa bağımlı. Ama 15 yıl sonra birliğin dışa bağımlılığı doğalgazda yüzde 80'e, petrolde ise yüzde 90'a fırlayacak. İhtiyaçları karşılamak için 1 trilyon Euro'luk yatırım gerekiyor. Halen AB, doğalgaz ihtiyacının yarısını sadece 3 ülkeden (Rusya, Norveç ve Cezayir) karşılıyor. Rapor, bir yandan Rusya ile ilişkilerin önemini hatırlatırken, bir yandan da alternatif boru hatlarıyla bağımlılığın azaltılmasını öneriyordu. Daha önce bu raporu ele alırken (Zaman, 10.3.2006) alternatif boru hatları arayışının, Türkiye-AB ilişkilerine sağlam bir temel oluşturabileceğine dikkat çekmiştim. Çünkü önerilen 10 hattan 5'i Türkiye'den geçiyordu.
AB'nin enerjideki yeni yaklaşımı ve Rice'ın son açıklaması, birçok açıdan ele alınabilir. Ama Türkiye açısından bakıldığında hem risk hem fırsatlar içeriyor. Enerji konusunda Türkiye'nin Rusya ve İran'a tavır alması, mevcut anlaşmalar çerçevesinde hukuken mümkün değil. Ancak BM ambargosu söz konusu olursa zorunlu olarak İran'dan alınan doğalgaz kesilebilir. Türkiye'nin enerji ihtiyaçları açısından da bu öneri sağlıklı değil. Dolayısıyla Rice'ın mesajı, Rusya ve İran ile mevcut anlaşmalara ek angajmanlara girilmemesi şeklinde anlaşılırsa bir değer ifade eder.
Şayet böyle anlaşılırsa, mesaj, Türkiye'nin orta ve uzun vadeli çıkarlarına uygun görünüyor. Çünkü bürokrasimiz içinde enerji ve boru hatları konusunu en iyi bilen uzman isimlerden biri de kısa bir süre önce yaptığımız görüşmede aynı noktanın altını çizmişti. Doğalgazda dünya 4.sü olan Türkmenistan'da görüştüğümüz bu yetkilinin çizdiği çerçeve şöyleydi: Türkiye de Avrupa gibi doğalgaz kaynaklarını çeşitlendirmek zorunda. En önemli alternatiflerden biri, Hazar ve Türkmen gazını Trans-Hazar boru hattıyla taşımaktır. Bu, hem Avrupa ve Türkiye için alternatif kaynak olacak hem de Türkiye'nin Orta Asya ile ilişkilerinde somut bir temel oluşturacaktır.
1990'ların başında bu projenin İran üzerinden planlandığını, ABD'nin İran'a uyguladığı meşhur D'Amato yaptırımları yüzünden askıda kaldığını, Hazar geçişli alternatif projenin ise Azerbaycan ile Türkmenistan arasındaki sınır tartışmasına takıldığını, şaibelerle yüklü Mavi Akım'ın ise projenin önünü tamamen kestiğini bildiğim için, yetkiliye şu aşamada projenin uygulama şansını ve bunun için ne yapılması gerektiğini sordum. O da şunları söyledi: Dünyadaki mevcut enerji konjonktürü, yeniden projenin önünü açtı. Çeşitli girişimler ve olumlu gelişmeler var. Ancak bu projeyi öldürmek için yapılacak en büyük yanlış, Mavi Akım'dan gelen gazın miktarını artırmaktır.
Türkmenistan gazı üzerinde Çin ve Rusya bağlantılı yeni gelişmeler var. Bizim kanaatimize göre, hem AB'nin enerji raporu hem de Rice'ın son açıklaması atayurtla anayurt arasında doğalgaz köprüsü kurulması için tarihî bir fırsata işaret ediyor. Yeter ki başta Bakan Hilmi Güler olmak üzere enerji kararlarıyla ilgili kurum ve yetkililer yukarıdaki uyarının aksine adımlar atmasın.
Bu arada merak ediyorum. Acaba Viyana'daki AB toplantısında laptopunu açıp, Türkiye haritası üzerindeki boru hattı projelerinin yollarını anlatan Gül, aynı sunumu Ankara'da Rice'a da yaptı mı?
Bu yazı 1,429 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
25 Eylül 2012
Ankara'nın Suriye'ye bakışı
-
1 Eylül 2012
İran'a Mursi tokadı!
-
14 Ağustos 2012
Suriye kimin meselesi?
-
7 Ağustos 2012
Başbakan da 'terörist' oldu!
-
28 Temmuz 2012
Yüksek riskli Suriye politikası
-
24 Temmuz 2012
Suriye nereye gidiyor?
-
14 Temmuz 2012
"Derin devlet"
-
10 Temmuz 2012
Türkiye'nin kaybettiği üç lüks
-
3 Temmuz 2012
Ortadoğu için hangi Türkiye?
-
26 Mayıs 2012
Gül'ü kaçıran Google aracı!
-
21 Nisan 2012
Neden Batı Çalışma Grubu?
-
13 Mart 2012
Abant'ın 4 mesajı!
-
4 Şubat 2012
Araplar bilmez, biz biliriz!
-
24 Ocak 2012
Obama'yı vur, İsrail'i koru!
-
14 Ocak 2012
Silivri boşalsın, Türkiye rahatlasın!
-
24 Aralık 2011
Fransa'ya en iyi cevap
-
29 Ekim 2011
Keşke Başbakan da okusa!
-
27 Kasım 2010
Psikolojik harekâta dikkat!
-
30 Haziran 2010
AK parti'yi kaybetmenin sifreleri!
-
28 Kasım 2009
Davutoğlu Yeni Osmanlıcı mı?
Yorumlar
+ Yorum Ekle