Murat Yetkin
0 0 0000
'Terör' ve 'irtica' ile mücadele ve hükümetin sıkıntısı
Erdoğan, daha çok yetki isteyen güvenlik bürokrasisi ile parti arasında kaldı
Dün bir AK Parti yöneticisiyle öğle yemeği yediğimiz sürece telefonuna düşen önemli sayıda mesajın konusu da aynıydı: Seçmenleri, Terörle Mücadele Yasası'na ret oyu vermesini istiyorlardı. Milletvekili, zaten
bunaldığı mesajlardan daha fazla almamak için adını saklı tutmamı istediği için vermiyorum.
Ama gelen mesajları iki gruba toplamanın mümkün olduğunu söylüyordu.
Birinci grupta, AK Parti tabanında Milli Görüş'e yakın kesimlerin açtığı kampanyanın etkisinde kalan kesim var. Bunlar, yeni TMY ile 'irtica ile mücadele' ve 'terörün finansmanı' başlıklarının altına cemaat faaliyetlerinin de gireceğinden endişe edenler. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sahibi olduğu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde (MGSB) 'irtica'nın,
'bölücülük' ile birlikte birinci tehdit sayılmasını AK Parti'ye oy veren bazı kesimler sindirememiş görünüyor. Fethullah Gülen'in internet siteleri aracılığıyla yayılan alışılmadık ölçüde siyasi mesajından, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın 23 Nisan konuşmasına dek çeşitli metinlerde bu tepkinin izi sürülebiliyor. Erdoğan'ın dün partisinin Adıyaman kongresinde atılan 'Başörtüsüne uzanan eller kırılır', 'İmam-hatip, imam-hatip' sloganları aynı duyarlığın devamı. Adıyaman kongresi bazı açılardan AK Parti açısından yeni sıkıntıların kaynağı olabilir.
İkinci grupta, CHP lideri Deniz Baykal'ın çıkışıyla tartışmaya açılan, TMY'nin altıncı maddesinin yasadışı PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'a af getirip getirmeyeceği tartışmalarından etkilenenler var. Gerek Adalet Bakanı Cemil Çiçek, gerekse TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan, altıncı maddenin son fıkrasının Öcalan'a af getirebileceği şeklinde yorumlanmasının mümkün olmadığına inanıyorlar. Ancak onlar da, tıpkı Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok'un da dediği gibi, toplumda oluşan psikolojik ortam nedeniyle yasanın bu şekliyle Genel Kurul'dan geçmesinin sorun olacağına inanıyorlar.
(Bu arada, asker ve polis temsilcilerinin o maddenin kendilerine gelen teklifte yer almadığını, ya da kendilerince önerilmediğini söylemeleri, Baykal'ın yeni bir tartışma başlatmasına neden oldu. Baykal'ın 'Açıklasın o maddeyi kim koydurdu', Erdoğan'ın 'İspiyonculuk yapmayız, tasarı bizim' ve Çiçek'in 'Gizli celsede açıklarız' sözleri arasında gözlerin çevrildiği kurumlar arasında Milli istihbarat Teşkilatı da vardı. MİT bu konuda resmi bir açıklama yapmadı. Ancak kulise, MİT'in yasa tasarısıyla ilgili yapılan toplantıların tamamına katılmadığı, katıldığı toplantılarda icracı kurumların, önleyici tedbirlerini artırmasına yönelik destek verdiği, altıncı maddenin oluşmasına ise katkıda bulunmadığı bilgileri sızmış bulunuyor.)
Baykal'ın altıncı maddeye ilişkin çıkışları, CHP'ye bir zamanlar dayandığı siyaset zeminlerden biri olan Kürt, ya da belki daha doğru deyişle Kürtçü oylarını tamamen kaybettirmiş görünüyor. Bu, dün Hacettepe Üniversitesi'nde konuşmasının Kürtçü sloganlar atan gruplarca kesilmesi olayında da görüldü. Baykal, bu oyların artık DTP'de odaklandığı ve kazanmanın mümkün olmadığı saptamasıyla hareket ediyor izlenimi veriyor.
Meclis kulisinden edindiğimiz izlenim, TMY tasarısının birkaç hafta Adalet Komisyonu'nda bekletilip tartışmaların soğumaya bırakılacağı, bu arada PKK'ya karşı operasyonlarda güvenlik güçlerinin elini daha da serbest bırakmak üzere görev ve yetkiler yasasında değişikliklere gidileceği.
Çünkü bu gelişmelerin Doğu ve Güneydoğu'da, ağırlıkla Irak sınırına doğru sürmekte olan güvenlik harekâtıyla yakından ilgisi var.
Asker ve polis, harekâtı bir üst kademeye çıkarmak için, özellikle önleyici önlemler açısından TMY'nin çıkmasını bekliyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan'ın dün Irak sınır bölgesinde süren harekât ile ilgili açıklamaları, önceki gün Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Bekir Kalyoncu ve daha önce Emniyet Basın Sözcüsü İsmail Çalışkan'ın açıklamalarıyla uyum içinde. Yani devlet organları arasında ve bu iradeyle hükümetin kâğıda yansıyan iradesi arasında bir şekilde uyum sağlanmış durumda. Sorun bu iradenin uygulamaya geçirilmesi için yasaya dönüşmesinde.
Erdoğan, PKK ile mücadelede, MGSB uyarınca 'irtica ve bölücülükle' mücadelede daha çok yetki isteyen güvenlik bürokrasisiyle, siyasi ve toplumsal hareketliliğinin kısıtlanmasını istemeyen tabanının arasında kalmış durumda.
Bu yazı 1,139 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
22 Mart 2012
İki önemli mesele
-
15 Mart 2012
Türkiye'nin yeni deniz stratejisi üzerine
-
23 Aralık 2010
Şahin'den çağrı: Siyasi partiler yasası değişmeli
-
11 Aralık 2010
Üniversitelerde ikinci 68 mi?
-
5 Aralık 2010
Ankara'dan Tel Aviv'e: Özür insani-siyasi diye ayrılamaz
-
21 Kasım 2010
'Diyarbakır'da 3. bir yol açabiliriz'
-
19 Kasım 2010
'Füze kalkanında mutabakata yakınız'
-
15 Kasım 2010
2010 model Ecevit çıkışı
-
7 Kasım 2010
Hem AK Parti hem de CHP'de merkeze açılım
-
23 Ekim 2010
Bedelli görüşülmedi ama söz siyasetin
-
18 Ekim 2010
Gül ve Demirel'le dinleme üzerine
-
3 Ekim 2010
Siyaset sahnesinde bu kez çok güzel hareketler var
-
30 Eylül 2010
ABD, Irak sınırında güvenlik şeridine destek verdi
-
26 Eylül 2010
Bilim dünyasına biraz daha ilgi
-
16 Eylül 2010
CHP'nin hatası ve faturası
-
11 Eylül 2010
Öcalan 'boykot' dedi, tansiyon yükseldi
-
30 Temmuz 2010
Kılıçdaroğlu: Geçmişteki yanlışları telafi ediyoruz
-
25 Temmuz 2010
Orduda değişim
-
22 Temmuz 2010
Başbakan hesaplaşacaksa madde 35 ve YÖK'ü kaldırsın
-
20 Temmuz 2010
AB elçisi: Yeni bir İran istemiyoruz
Yorumlar
+ Yorum Ekle