En Sıcak Konular

Yahya Bostan



Yahya Bostan
0 0 0000

Lübnan, Kıbrıs’ın önemini kanıtladı!



Saldırılar dinmiyor!

İsrail’in Lübnan’a saldırıları hala sürüyor. Kana katliamından sonra dünya nefretle dolu gözlerini Olmert ve dolaylı olarak Rice’a çevirmiş durumda. Bu bakışlardan ürken Rice’ın dudaklarından ateşkes sözcüğü nihayet çıkıverdi. Hafta ortasında henüz değil, fakat galiba ateşkes yakın. Biraz daha zamana ihtiyaçları var. İsrail Hizbullah’a niyetle Lübnanlı sivillere gerekli zararı ve İran ve Suriye’ye masum siviller üzerinden gerekli dersi verene kadar…

Hangimiz o günleri unutabiliriz ki? Saldırının başladığı ilk günlerden bahsediyorum. Her geçen gün gelen kötü haberler, bir önceki günü unutturacak kadar güçlü. Öyle ki sivil savunma ekiplerinin ellerinde yükselen 30 kadar masum çocuğun cansız ve kemikleşmiş bedenleri, hala süren savaştan arta kalan görüntüler olarak zihnimize kazındı. Fakat benim unutmak istemediğim bir şey daha var. İsrail saldırılarının ilk gününde ülkeyi terk etmeye çalışan yüz binler, nezdimde unutulacak cinsten değil.

Yüz binlerin tahliyesi

Limanlarda bekleyen binlerce insan. Kimisi uçaklar, kimisi gemiler ile üzerlerine gelen bombalardan uzaklaştırılmaya çalışılıyorlar. Kimisi de karadan Suriye yolu ile kendini Türkiye’ye dar atıyor. Kanadalılar, Avustralyalılar, Amerikalılar… Her ülke kendi vatandaşını ateş çemberinin dışına çıkarmak için çaba gösterdi. Türkiye ‘Batılılara’ bu noktada kolaylık gösterdi. Akçakoca gemisi sivilleri Mersin’e ve Kıbrıs’a taşıdı. İzli mermiler yetmiyormuş gibi ‘İsrail küfrü’ ile karşılaşmış olsa da.

Peki ya geride kalanlar? Geride kalanların akıbeti her geçen gün daha net anlaşılıyor. Onlar bombalar ile yüzleşmek durumunda(!).

Mersin ve Kıbrıs’ın ‘stratejik önemi’

Kurtarma çalışmalarında iki yer öne çıktı: Mersin ve Kıbrıs. Lübnan’dan çıkarılan yüz binlerce insan kara, hava ve deniz yolu ile Mersin ve Kıbrıs’a taşındı. Bu noktada Mersin’in öneminden bahsetmeyeceğim. Zira Türk dış politikası ile ilgili analiz yapan herkes sözlerine Türkiye’nin önemli jeo-stratejik konumu ile sözlerine başlar. Türkiye’yi bir kenara bırakalım.

Peki, İsrail’in Lübnan’a saldırısı bir yönüyle olumlu oldu dersem bana kızar mısınız? Bu soruyu duyanların yerlerinden kıpırdandığını tahmin edebiliyorum. Hatta homurtular kulağıma kadar geliyor. Fakat hemen karar vermeyin. Dikkatinizi Kıbrıs’a çevirdiğinizde sorum size anlamlı gelecek. İsrail’in Lübnan’a saldırısı ile başlayan gelişmeler Kıbrıs’ın önemi ile ilgili yapılan tartışmalara son noktayı koyacak cinsten.

Kıbrıs Ankara’ya yük mü?

Bundan iki yıl önce oylanan Annan planı, Türkiye’nin AB sürecinin aksamasını istemeyenlerce kritik bir eşik olarak algılandı. O dönemde Kıbrıs üzerinde yürütülen psikolojik ‘harekatı’ herkes anımsıyordur. Öyle ki Cumhurbaşkanı Denktaş’ın Türkiye’nin burnuna halka taktığı bile söylendi. AB sürecini destekleyen ve sürecin geleceğinden endişe duyan herkes ‘ne olursa olsun’ Kıbrıs ‘probleminin’ aşılması gerektiğini söylüyordu. Kıbrıs Türkiye’ye maddi yük olmaya başlamıştı. O Ankara’nın sırtındaki bir yüktü ve bir an önce atılması gerekiyordu. Hem şu Türklere ne oluyordu? Hiç Kıbrıs’ta yaşayanların fikri soruluyor muydu? Belki onlar Rum kesimi ile birlikte yaşamak istiyorlardı. Nerden biliniyordu? Bu son eleştiri haklıydı galiba. İki tarafın birleşmesini öngören Annan planını Kıbrıslı Türkler kabul etmişti. Fakat ‘kendilerine daha önce söylenmeyen’ dolayısıyla tahmin edemedikleri bir sürpriz ile karşılaştılar. Rum kesimi planı onaylamadı.

Bulunmaz Hint kumaşı

İyi ki de onaylanmamış. Yoksa Türkiye elindeki ‘bulunmaz Hint kumaşını’ kaybedecekti. İsrail’in Lübnan’a saldırısı bir gerçeği ortaya koydu: Kıbrıs stratejik olarak çok önemli ve Türkiye, Kıbrıs’tan vazgeçecek lükse sahip değil.

 Neden mi Kıbrıs önemli? Kıbrıs Akdeniz’in ortasında istediğiniz gibi kullanabileceğiniz bir uçak gemisi. Kıbrıs sadece sivil tahliye işlemlerinde işe yaramadı. Baksanıza, Lübnan krizinden sonra ABD Kıbrıs’taki üssüne asker yığmaya başladı. Türk askerinden rahatsız olan Rum kesimi, adadaki ne İngiliz ne de her geçen gün sayısı arttırılan Amerikan askerlerinden rahatsızlık duyuyor. Sanki dünyadaki bunca çatışmayı Türk Silahlı Kuvvetleri çıkarıyormuş gibi.

Bir başka örnek, Fransa. Türkiye’ye sürekli ‘Kıbrıs sorununu halletmeden gelmeyin’ diyen Fransa, mal bulmuş mağribi gibi Kıbrıs’a gözlerini dikmiş, askeri üs istiyor. ABD'de yayımlanan muhafazakâr eğilimli The Washington Times gazetesi, geçtiğimiz günlerde, Ortadoğu'da bundan sonra daha etkili bir rol oynamayı arzu eden Fransa'nın, bu çerçevede Güney Kıbrıs'ta bir askeri üs istediğini yazdı. Şahsen Fransız diplomatların Brüksel’de Türk meslektaşlarının yüzüne nasıl bakacağını merak ediyorum. Adama ‘yerimizde gözünüz mü var’ diye sorarlar. En azından ben sorardım…

Kriz kapıda

Yani Türkiye’nin çok dikkatli davranması lazım. Yani Türkiye’nin elindeki hazinenin değerini doğru değerlendirmesi lazım. Avrupa basınında Türkiye ile AB’nin yeni bir krizin eşiğinde olduğu yazılıp çiziliyor. Pek de haksız sayılmazlar. Zira Kıbrıs meselesi yüzünden ciddi bir tartışma her an patlayabilir. Fakat Türkiye’nin Lübnan savaşından ders alması gerekiyor.

Kıbrıs’ı gündeme getiren özellikle Fransız kökenli Avrupalı diplomatlara da şu sorulmalı: Ne yani üslerimizi size mi verelim?



Bu yazı 1,195 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Temmuz 2008 ‘Dünyanın en büyük siyasi projesi’ ne demek?
    • 28 Temmuz 2008 Baykal’ın göremediği…
    • 10 Kasım 2007 Baykal’ın danışmanı kim?
    • 6 Kasım 2007 İtiraf edelim: İşte Oval Ofis’ten çıkan sonuç!
    • 31 Ekim 2007 Türkiye’nin Brzezinski’si var mı?
    • 26 Ekim 2007 Ne intikamı? ABD bizden intikam almıyor!
    • 24 Ekim 2007 Artık farkındayız: Bu provokasyona dur deyin!
    • 23 Ekim 2007 O sekiz askere ne oldu?
    • 21 Ekim 2007 Son saldırı: PKK neden bu kadar rahat?
    • 18 Ekim 2007 Bu filmi çok gördük: Oyunun farkında mısınız?
    • 15 Ekim 2007 Tuzak: Tasarı çekilirse ne olacak?
    • 11 Ekim 2007 “27 sersem Amerikalı…”
    • 10 Ekim 2007 Bakmayın, Türkiye’de iyi şeyler de oluyor!
    • 8 Ekim 2007 Saldırının üçüncü boyut okuması
    • 5 Ekim 2007 Referandum karmaşası: Bu güne nasıl geldik?
    • 28 Eylül 2007 Malezya bitti: Şimdi hasar tespit zamanı!
    • 17 Eylül 2007 Kendinizi koruyun: İran bitti, Malezya geliyor!
    • 8 Eylül 2007 Stratejik analiz: Hükümet değil devlet politikası!
    • 30 Ağustos 2007 Artık kolları sıvama zamanı!
    • 23 Ağustos 2007 Kulisleri hareketlendiren ziyaretin perde arkası!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,927 µs