En Sıcak Konular

Vefa Önal



Vefa Önal
0 0 0000

Sır Ehli



 Konuşmak gelmez içinden, yazmak da.

Bir bıkkınlıktan, hayata karşı bir soğumadan, ya da ne bileyim, bir anlamsızlığın içine düşmekten falan değil''

Hissedilen 'Hakikat' o anda öyle yüce, öyle tarifsizdir ki, tüm 'entelektüel' yetileriniz donar kalır, onu ne söze ne kelimeye dökebilecek gücü bulamaz kendinde.

Ve kaygı duyar insan, konuşursa içinde durmadan büyüyen, gönlünü ''bir'' hoş eden hakikatin eksileceğinden. Yazarsa, o hakikatin ''ruhuyla'' temas edilen olmaktan çıkıp, ''zihniyle'' temas edilen bir ''kavrama'' dönüşeceğinden kaygı duyar.

Şiiri yitireceğinden ürker.

Her şeyden önemlisi de, konuşmak da yazmak da sanki hissedilen hakikat''in mahremiyetini zedeleyecek, o eşsiz ''manevi hazlar''ın zuhur ettiği ''halvet''i sonlandıracakmış gibi gelir.

Bu durumda içindeki Hak tecellisi ''hakikati'' hiç değilse bir süreliğine, hiçbir araçla dışa vurmayıp içinde taşımayı becermek, ''aşık-ı sadık'' kişiye çok daha yakışır bir davranış olacaktır.

Tabi, hakikatine mazhar olan her insan ''sırrıyla'' biraradılığını geliştirebilecek bir yaşam sürdüremeyebilir. Hatta, içindeki her şeyi sürekli dışavurmayı, ufacık bir sıkıntıya dahi katlanamayıp hemen, çaya kahveye koşmayı, gerekli gereksiz konuşup durmayı, yaşam tarzı haline getirenler ne hakikatlerini hissetmeleri, ne de sırlarıyla ''bir'' olmaları söz konusu olabilir.

Kalabalıklara, işe güce paraya pula, ada sana sarılarak ''sırlarını'' kimsesiz bırakanlar, sırlarıyla hiçbir zaman ''ahbap'' olamazlar. İşin garibi, bu çok korktukları kimsesizliğe de mahkum olmak demektir. Çünkü insanın derindeki kimsesizliği ancak onu sırrına dost kılacak hakikatiyle giderilebilir.

Bir kere şu gözden kaçırılmamalıdır, Yaradan, insana bir ''özbilinç'' bağışlayarak insanı kendi üzerine düşünebilen, dışındakileri ve kendini ayrı ayrı ele alıp inceleyebilen farklı bir canlı kılmıştır.

Bunun anlamı büyüktür. Ama sen, kendi hakikatini tefekkür etmiyor, izin verildiği nispette, sırrını tecrübe ederek yaşamını manevileştirmiyorsan bunun hiçbir anlamı yoktur.

Zaten kendi hakikatiyle bağ kuramayanlar, sırlarıyla ''bir'' olamazlar, sırlarıyla ''bir'' olamayanlar, O mutlak ''Sır'' olan Allah''la olamazlar.

Oysa insanı yaradılışına uygun ve değerli kılacak olan bunun için çaba gösterilmesidir.

Aslında hakikatini hissetmeye, sırrını keşfetmeye bir başlasa kendiyle ''varolabilen'', kendisinden ''sıkılmayan'' birisi haline gelecektir.

Böyle biri haline gelmek, muhteşem bir özgürleşme biçimidir. Dışarının ve gündelik hayatın insanı ordan oraya savurması, sürüklemesi zorlaşır.

Dünyanın baştan çıkarıcı renkleri karşısına, kendi hakikatinin renkleriyle çıkar.

Kendindeki sırrın sonsuzluğuna dalmış bir insan için çekici olan dışarının renkleri değil, içerinin renkleridir.

Yazmak konuşmak gibi insanı dışarılaştıran eylemler dahi, dışarının basıncıyla değil, hakikatinin yol açtığı bir ''kendiliğindenlik'' olarak fiiliyata geçirilir.

O nedenle konuşma da yazma da en samimi renkleriyle dışsa aktarılır.

Diyelim aktarılamadı, hiç önemli değildir. Çünkü esas olan hakikatin sırrını hissetmektir. Bu hissetme içerde kalan içerde olup biten bir tecrübeyle sınırlanmasının rahatsızlık verici hiçbir yanı yoktur. Hal böyleyken dışarı aktarmaya zorlamak, işin özünde olan mahremiyeti bozar.

Şurası bir gerçek ki, sır ehlinin, içerde yaşananı, dışarı aktarmaya çalışmak gibi bir hesabı, arzusu yoktur. O cüzi iradesini ''mutlak irade''ye bağlamıştır.

İster kalem olur, ister mahrem.

İster kal olur, ister lal.

Ama kim ister, kim olur''.. İşte burası ''Sır'' dır.

Vefa Önal


Bu yazı 6,883 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 18 Mart 2016 Aslında Siz Hiç İnanmadınız ki
    • 13 Kasım 2015 Eşikteki İnsan
    • 15 Haziran 2015 Sır Ehli
    • 3 Mart 2015 Kesinlik Allah’la Gelir
    • 23 Aralık 2014 Ruh-ı Arif
    • 5 Kasım 2014 Sırra Yolculuk
    • 21 Ekim 2014 En Çok Şimdi Oku’mak

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,893 µs