Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen
0 0 0000
Sigara ile Mücadele Böyle Olur mu?
Sigarayla mücadele öyle olmaz, böyle olur. Yıllardır söylüyoruz ama etkisi olmuyor.
TARİHİ SİGARA KARARI
Kanser olan sigara tiryakilerinin açtığı ortak davada Kanada daki sigara firmaları 15 milyar dolar cezai ve manevi tazminat ödemeye mahkum edildi.
Kanada'nın Fransızca konuşulan Quebec bölgesinde aralarında sigarayı bırakmış olanların da bulunduğu yaklaşık 2 milyon tiryakinin, ülkedeki sigara üreticileri aleyhine açtıkları davadan karar çıktı. Montreal'de görülen davanın duruşmasında hakim Brian Riordan, Imperial Tobacco, Rothmans Benson & Hedges ve JTI-MacDonald firmalarını 15 milyar dolar cezai ve manevi tazminat ödemeye mahkum etti.
Montreal Adliyesi'nde 2012 yılında başlayan davada Yargıç Brian Riordan, başlangıçta 27 milyar dolar olarak açılan davada, cezanın 15 milyar dolar olmasına hükmetti. Yargıç Riordan, tazminatın, 1976 yılından önce sigaraya başlayan ve kanser olanlara 100 bin dolar, 1976'dan sonrakilere de 90 bin dolar olarak dağıtılmasına karar verdi. Kararda, akciğer, gırtlak, larinks kanseri veya amfizem kurbanlarının da değişen miktarlarda tazminat alacakları belirtildi.
Karar üzerine bir açıklama yapan Quebec Tütün ve Sağlık Konseyi Başkanı Mario Bujold, ''Bugün sigara mağdurları için büyük gün. Bu karar, kimi 17 yıldır bekleyen tütün mağdurları için uzun bir süreç olsa da sonuçta onların ve hukukun bir zaferidir'' dedi. Kanada'nın British Colombia, New Brunswick, Nova Scotia, Saskatchewan, Manitoba ve Prince Edward Island eyaletlerinde de sigara üreticisi firmalar aleyhine aynı nitelikte milyarlarca dolarlık davalar devam ediyor.
Kanada'da 2 milyon kişinin sigara şirketlerine açtığı toplu davada 3 firmanın 15 milyar Kanada doları (32 milyar TL) tazminat ödemesine karar verildi.
Kanada'nın Quebec bölgesinde aralarında sigarayı bırakmış olanların da bulunduğu yaklaşık 2 milyon tiryakinin, ülkedeki sigara üreticileri aleyhine 2012'de açtıkları davadan karar çıktı. Montreal'de görülen duruşmada mahkeme Imperial Tobacco, Rothmans Benson & Hedges ve JTI-MacDonald firmalarını 15 milyar Kanada doları (yaklaşık 32 milyar lira) cezai ve manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Quebec Tütün ve Sağlık Konseyi Başkanı Mario Bujold, "Bugün sigara mağdurları için büyük gün" dedi. Kanada'da sigara üreticisi firmalar aleyhine aynı nitelikte milyarlarca dolarlık davalar devam ediyor. AA
SİGARAYLA MÜCADELE ÖYLE OLMAZ İŞTE BÖYLE OLUR.
Adamlar kişi başı yüzbin dolar tazminat alacaklar.
Sadece bir eyalet 15 milyar dolar tazminat alıyor.
Diğer eyaletler sırada. Bizim dünyadan haberimiz yok.
Sigarayla mücadelede etkili olamıyoruz.
Bizi kanser edenlere neden rest çekemiyoruz !
Biz ne zaman sigara tröstlerinden tazminat alacağız?
SGK sigara şirketlerini neden mahkemeye vermiyor?
Halbuki en büyük zarar gören SGK değil mi?
Türkiyede ölüm oranı yüzde 4.7 arttı ! Hani sigara içimi azalıyordu?
Madem sigarayla mücadele sonucu sigara içimi azaldı, neden ölümler artıyor?
Bilim dünyasının bunu araştırması gerekmez mi?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılı 'Ölüm İstatistikleri'ni açıkladı. Buna göre; ölüm sayısı revize edilen 2013 yılı verisine göre 372 bin 686 iken bu sayı yüzde 4,7 artarak 2014 yılında 390 bin 121 oldu. Ölenlerin yüzde 54,7'sini erkekler, yüzde 45,3'ünü kadınlar oluşturdu.
DUMAN ALTINDAYIZ!
Türkiye?de son yıllarda uygulamaya konulan yasaklara rağmen kayıt içi sigara pazarı 2014 yılında önceki yıla göre yüzde 3.2 büyüyerek 94.6 milyar adetlik büyüklüğe ulaştı. 2008 yılından itibaren kapalı alanlara getirilen sigara yasağının etkileri sınırlı oldu. Dünya Sağlık Örgütü işbirliğiyle hazırlanan Tütün Atlası Araştırması?nın açıklanan sonuçlarına göre, Türkiye?de çalışan nüfusun yüzde 39?u işyerinde pasif içici çıktı. Bu oranla dünyada 8?inci konumda bulunan Türkiye?de, restoran ve evlerde, kapalı alanlardaki sigara yasağına rağmen pasif içicilik oranı yüzde 58?e kadar yükseldi. Sigaraya bağlı ölümde ise ikinciyiz. Araştırma, dünyada reel sigara fiyatlarındaki her yüzde 10?luk artışın sigara tüketimini yüzde 2 ila 8 düşürüyor. Türkiye?de son 2.5 yılda ortalama sigara fiyatı nominal olarak yüzde 10 arttı. Bu rakamla sigaraya yapılan zamlar enflasyonun altında kaldı.
Yediğimiz, içtiğimiz, soluduğumuz, yaşadığımız çevre bizi hasta eden kimyasallar, katkı maddeleri ve sağlığa zararlı maddeler içeriyor. Küresel şirketler çevreyi kirletirken, sigara, alkol, fastfood, kirli hava? ile bizi zehirlerken, kimsenin sesi çıkmıyor. Sigara, alkol kanser ve kalp hastalığına yol açıp öldürürken, küresel lobiler evrensel hukuk ve özgürlük diye direniyor. Ne yani, evrensel hukuk küresel şirketleri koruyor diye, sağlıklı yaşam hakkından vaz mı geçeceğiz? Oysa ki aynı irade, kendine tehdit olanı yok etmeyi önleyici hak olarak görüyor. Halbuki, Anayasanın 56. maddesi çok açık : 'Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir'.
Kanada, anayasal hak olarak sigaraya bağlı sağlık sorunlarının tedavisi için sigara şirketlerinden tazminat talep etti. Sadece Quebec eyaleti 58 milyar $ tazminat istiyor. 2005'te Kanada Anayasa Mahkemesi, halkın sağlığını koruyan kararı aldı. 1999'da ABD'de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yıllık süre içerisinde 246 milyar dolar ödemeyi kabul etti.
Peki biz ne yapıyoruz? Sigara kaçakçılığına çok ağır cezalar olmadan kaçak sigarayla mücadele edemeyiz.
Anayasanın 58. maddesi çok açık bir şekilde devleti yöneten iktidara çok önemli bir görev veriyor : "Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır" Devlet önlem almak istiyor ama, hastalık ve kötülük lobisi, 'özgürlük, insan hakları, serbest ticaret, serbest piyasa' diye taş koyuyor.
Küresel katil sigara 21. yüzyılda bir milyar insanın canına kıyacak. Bizim gibi ülkeler, fincancı katırlarını ürkütmemek için sesini fazla çıkarmıyor, sağlık ve hayatımızı hastalık lobisinin vicdanına bırakıyor. Peki dünyanın yöneticileri, insan haklarının hızlı savunucuları ne yapıyor? BM, NATO, küresel mahkemeler, insan hakları... Terör diye yırtınanlar açısından bu terör değil mi? Yoksa bir milyar insanın ölümü yeterli değil mi? Daha mı çok insanın ölmesi gerekli. Yoksa bu nüfus planlaması mı? Bu insanlar önce kalp damar ve akciğer hastası olacak sonrada kanser, sonra da acı içinde ölecek. Bu rakam atmasyon değil bilimsel öngörü. Trilyonlarca dolarlık hastalık harcaması ise ülkeleri ve insanları çökertecek. Nerdesiniz?
Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, sigaralarda kullanılan katkı maddelerinin insan sağlığına büyük zararlar verdiğini belirterek, bu katkı maddelerinin tamamının yasaklanması gerektiğini söyledi. 'Halkımızın sağlığı için ülkemizde bunların yapılması gerekiyor, bu caydırıcı uygulamaların geciktiği her gün birkaç insanın ölümüne göz yumuyor olacağız. Bu nedenle zaman kaybetmeden önlemlerin alınması gerekiyor' dedi.
21. YÜZYILDA BİR MİLYAR KİŞİ SİGARADAN ÖLECEK
Dünya Akciğer Vakfı, mevcut eğilimin sürmesi halinde bu yüzyılda 1 milyar kişinin sigara içmesi ya da sigara dumanı yüzünden hayatını kaybedeceğini bildirdi. Vakıf, sadece 2013 yılında 6 milyondan fazla kişinin tütün kullanımının yol açtığı hastalıklar yüzünden öldüğünü açıkladı. Tütün şirketlerinin iki yıl önceki toplam kârı ise 44 milyar dolardan fazla. Bu noktanın altını çizen vakıf, tütün endüstrisinin ürünleri nedeniyle ölen her kişiden 7 bin dolar kâr ettiğine dikkat çekiyor.
Dünya Akciğer Vakfı ve Amerikan Kanser Derneği'nce 2013 yılı verilerine dayanılarak hazırlanan küresel Tütün Atlası'na göre, dünyada yılda 5 trilyon 800 milyardan fazla sigara içiliyor. Çin'de sigara alışkanlığının artması yüzünden, diğer ülkelerde daha az sigara içilse de, toplam tüketim azalmıyor. Ülkede 1980 yılına kıyasla yüzde 50 oranında daha fazla sigara içiliyor. Birçok gelişmiş ülkede tütün tüketimi azalır veya sabit kalırken, Afrika ile Asya'nın kimi bölgelerindeki yoksul ülkelerde sigara bağımlılığı artıyor. Kadınlar arasında da sigara tüketimi ve akciğer kanseri vakalarında artış var.
Tütün Atlası'nda Türkiye'ye ilişkin veriler de var. Bu verilere göre Türkiye'de her yıl 83 binden fazla kişi tütün kullanımı nedeniyle hayatını kaybediyor. Sigara içenlerin yetişkinlerin sayısı 14 buçuk milyondan, çocukların sayısı da 252 binden fazla. Türkiye'de 2010 yılında tütün kullanımı kökenli ölümlerin oranı erkeklerde yaklaşık yüzde 31, kadınlarda ise yüzde 12. Bu iki oran da, orta gelirli ülkelerde görülenlerden yüksek. Tütün kullanımı, çoğu zaman ölümle sonuçlanan akciğer kanserinin yanı sıra, diğer pek çok hastalığın da en önemli nedeni.
Dünyada kalp hastalığı, beyin kanaması ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkların yol açtığı erken yaştaki ölümlerde; tütün kullanımı, önlenebilir etmenlerin başında yer alıyor ama önleyemiyoruz. Nedeni basit : Küresel baskıya direnemiyoruz. Bu yüzden sağlık ve hayatımızı ve son 30 yılda trilyonlarca doları, hastalık canavarına kurban verdik. Çünkü gücümüz yetmiyor. 'Bu sigara halkımızı öldürüyor ve hasta ediyor, bu yüzden yasaklıyoruz' diyemiyoruz. Ciddi önlemler alamıyoruz.
Bu yüzden sigara içindeki katkı maddelerini azaltın diye adeta yalvarıyoruz. Aynı durumu hipertansiyon ve kalp hastalıklarını önlemek için yapılan tuz mücadelesinde de görüyoruz. Paket ürünler içindeki tuzu yani sodyumlu katkı maddelerini yasaklamaya gücümüz yetmediği için, halkın sofrasındaki tuzluğu alıyoruz. Hani özgürlük, hani seçme hakkı? Sigara, alkol, katkı maddeleri, tarım ilaçları, zararlı kimyasallar, GDO, mısır şekeri, fastfood, kola ?
Son 10 yılda sigaraya harcadığımız para 230 milyar TL. Kaçak sigara ve alkol bu rakama dahil değil. Her yıl hastalıklara harcanan para ise 60 milyar dolar. Ülkemizde ölüm ve hastalıkların yüzde 86'sı önlenebilir ama önlenmiyor. Dünyada moda olan küresel sağlık anlayışı yüzünden hasta oluyor ve güya tedavi oluyoruz ama hasta olmadan sağlıklı yaşamak kimsenin aklına gelmiyor. Sanki beyinler durmuş, felaketin büyüklüğünü düşünemiyor.
Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesinin 2005 te yayınlanan ortak araştırmasında ; 250 bin kişi tarandı; Türkiye'nin hastalık haritası çıkarıldı. Ölen 430 bin kişiden ?'sının, yaşam tarzını değiştirmediği için pisipisine öldüğü açığa çıktı. Yaşam tarzı değişse, milyonlarca insan hayatta olacaktı. Hesaplayın bakalım 10 yılda ölen milyonları. Sağlığa dikkat edilse ölümlerin ?'sı önlenebilecekti. Önlenebilir demek, önlenmiyor demek.
Pisipisine ölmek sözlükte : Niyazi olmak. 'Ölürsek şehidiz kalırsak gazi' anlayışı, yerini 'ne şehittir ne gazi pisi pisine gitti Niyazi' anlayışına bıraktı. Malum, Osmanlıda halkın 2 görevi vardı. Mehter marşından hatırlayın : Ölürsek şehidiz kalırsak gazi, haydi aslanlar düşman üstüne. Buna cumhuriyette üçüncüsü eklendi. Önlenebilir nedenlerden Niyazi oluyoruz.
SEBEPLERİ ÖNLEMEDEN SONUÇLARI ÖNLEYEMEYİZ
Hastalıkları önleme ve sağlığı koruma yani yaşadığımız akvaryumu temiz tutma devletin görevidir. Bilim; sebep sonuç ilişkisi kuran disiplinin adı ise, sebepleri ortadan kaldırmadan kötü sonuçları önleyemeyiz. Toplumu hasta etmek veya hasta eden riskleri göze almak özgürlük değildir. Hasta olma hakkı diye bir hak yoktur. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ve özgürlüğü vardır. Sağlıklı bir çevrede yaşama ve sağlık insan hakkı ise, bu hakkı gasp edenlere karşı resmen savaş açmalıyız. Çünkü insan haklarının ihlali sivil toplumun ve devletin çok ciddi müdahalesini gerektirir. Bizi hasta edenleri ve bu ortama göz yumanları affedemeyiz. Aksi halde önlem alınmadığı için pisipisine ölen ve hastalanan milyonların hesabını veremeyiz.
Şimdi, hastalıkları azaltan ve sağlığı koruyan sistemi güzelce anlatalım. İnşallah uygulanır ve kötü kaderimiz değişir. Başka şansımız yok.
Sigara, alkol, aşırı kalori ve tuzlu gıda tüketenlerin hasta olma riski ve hastalık harcamaları, bunlardan uzak duranlardan katbekat fazla. Bu nedenle hastalık üreten yaşam tarzıyla kendini hasta edenlerin masraflarını sağlığına dikkat edenler yani hastalık yapan risklerden uzak duranlar ödüyor. Suyu getirenle testiyi kıranların eşitlendiği haksız bir dünyada yaşıyoruz.
Halbuki hastalıkları önlemenin birinci yolu, risklerden uzak duranları cezalandırmak değil ödüllendirmek olmalıdır. Sağlıklı yaşamayı yani sağlığı korumayı teşvik etmek için ABD meclisi yasa çıkardı. Kişiler, sağlığını koruyacak şekilde yaşam tarzını değiştirirlerse, kişi başına 400 dolara kadar ödül alacaklar. Bu yasanın, ABD'nin devasa sağlık sorunlarının çözümüne katkıda bulunacağı düşünülüyor. Bu yöntemi yıllardır söylüyoruz ama Amerikan vatandaşı olmadığımız için kimse takmıyor. Bilim ve aydın dünyamız bile yabancıların ağzına bakıyor. İnşallah bizde de uygulanmaya başlanır da sağlığı korumak özendirilmiş olur. Nasıl olsa bu yöntem Amerika'da bilimsel olarak onaylandı. Kendi bilim insanımızın fikir ve önerilerini ne zaman dikkate alacağız Ülkenin önünü tıkayan, milli iradeyi ve değerlerini yok sayan yapıyı bir türlü aşamıyoruz.
Hastalıkları önlemenin ikinci yolu ise kendini bilerek hasta edenleri caydırmak olmalıdır. Hastalık risklerinden uzak duranlar, bu risklere çanak tutanların hastalık harcamalarını neden ödesin? Kim kendini hasta etmek için çalışıyor ve bunu da özgürlük olarak anlıyorsa faturayı kendisi ödemelidir. Hastalıkları önleyen ve sağlığı koruyan sistem bu temel üzerine kurulmalıdır. Yani riskleri davet edenler, risklerin sonucuna katlanmalıdır. Ancak bu yolla sosyal güvenlikte hak ve adalet korunurken, hastalıklar önlenir ve sağlıklı toplum olabiliriz.
Taşıt üzerinde anahtar unutanlar, çalınan taşıtın parasını kaskodan alabiliyor mu? Dikkat edenler, unutanların parasını niye ödesin? Bu yöntem nedeniyle taşıt çalınması en aza inmiş bulunuyor. Kaldı ki, sigara, alkol, aşırı tuzlu ve kalorili gıdaları zevk için tüketenler, unuttuğu için değil bilerek bu riskleri davet ettiği için sonucuna da kendileri katlanmalıdır.
HASTALIKLARI ÖNLEYEN SİSTEM
Peki 'hastalıkları azaltan ve sağlığı koruyan sistem' nasıl çalışacaktır?
Hastalık yapan riskleri satın alanların hastalık harcamaları, bu risklerden uzak duranlardan 10 kata kadar yüksek olduğu için, bu fazladan harcamaları karşılayan 'Hastalık fonu' kurulması gerekiyor. Bu fonun iki kaynağı olacaktır; Bu riskleri satanlar ve bu riskleri satın alanlar. Örnek olarak dev sigara tekelleri ve sigara içenler bu fona para aktarmak zorundadır. Sigaranın fiyatı 5 TL ise, 10 TL hastalık fonu için kesilecek, ayrıca dev sigara tekelleri, ABD'ye ödediği 246 milyar doların beşte biri kadar parayı, hastalık tazminatı olarak bu fona aktaracaktır.
Bilim, sebep - sonuç ilişkisi kuran disiplinin adı ise, kötü sonuçlara yol açanların bunun tazminatını ödemesi gerekir. Ayrıca sağlığa zararlı maddelerin fiyatı cezbedici değil, caydırıcı olmalıdır. (1999'da ABD'de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yılda 246 milyar dolar ödemeyi kabul etmişti. Kanada'nın Quebec eyaleti sigara üreticisi şirketlere 58 milyar $'lık dava açtı. Eyalet yönetimi sağlık harcamalarını sigara üreticilerinden tahsil edecek)
Benzer şekilde obesite, diyabet, metabolik sendrom, hipertansiyon, kalp? gibi bir düzine hastalığa yol açan sağlığa zararlı şekerli, tuzlu ve yağlı gıdaları satanlar, çok ucuz olduğu için yüzlerce gıdanın içine giren GDO'lu mısır şekerini satan küresel şirketler ve bütün bunları tüketenler, hastalık fonuna tazminat ödemek zorundadır. Hastalığa yol açan risklere, çevreyi yaşanmaz hale getiren kirli sanayi ile zehir saçan halk otobüsleri de dahildir. Halkı enayi yerine koyan yeşile boyama, riskleri azaltmıyor.
Sağlığımızı bozan sigara, alkol, aşırı tuz, şeker, kalori, katkı maddeleri, GDO'lu ürünler ve bunların beyin yıkayan reklamlarıyla mücadele akıl ve bilim yoluyla olmalıdır. Bedensel, zihinsel, ruhsal ve sosyal sağlığımıza zararlı reklam ve yayınlar önlenmeli veya filtrelenmelidir. Chicago Üniversitesi, yüzbin reklamı inceledi: Reklamı yapılan gıdaların % 98'i yağ, tuz ve şeker yükü, % 90'ı ise besin değeri düşük bulundu. Bu yüzden ABD'de çocuk obezite oranı 1978-2004 yılları arasında 3 kat arttı.
Da Vinci'nin şifresi bu:
Önce kirlet sonra parayla sat, önce hasta et sonra cebini boşalt. Yaşam tarzı bizim bilinçli tercihimiz değil, küresel planın eseri. Reklam ve medya dünyası, irademizi önce bağımlı hale getiriyor, sonra da yaşam koçları, diyetisyenler, doktorlar, çeşit çeşit uzmanlar göstermelik özgürlük formüllerini parayla satıyor. Önce bağımlı hayatın modern köleleri oluyoruz, sonra da parası olanlara kısmi özgürlük veriliyor. Parası olanlar için yüzme havuzları, tenis kortları, koşu bantları, organik gıdalar, damacana sular, duvarlar arkasında lüks yaşam. Sinsice çağdaş köleliye dönüşen fakir veya zengin hayatın kontrolü piyasa tanrısının vicdansız kurallarına geçiyor. En küçük ayrıntısına kadar planlanan böyle bir dünyada biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bizim hayatımız nerede?
Tehlike anında kalp hızı arttığında takılan çiple otomatik olarak çobanına mesaj atarak koyunları bile koruyan dünyada, insanımızı koruyan bir sistemi kurmak zorundayız. Fırat kenarındaki koyundan bile Hz. Ömer'i sorumlu tutan inancımız, insanı koruyan bu sistemi kurmayı emrediyor.
Modern dünya, koyunlara kalp hızına duyarlı çip takmış, vahşi hayvan görünce korkudan kalp hızı artıyor, çobanına kurtar beni baba diye mesaj atıyor. Tehlike anında, takılan çipten çobanına mesaj atarak koyunları bile koruyan bir dünyada, insanımızı koruyacak olan sistem Milli Sağlık Enstitüsü'dür.
ÇÖZÜM; MİLLİ SAĞLIK ENSTİTÜSÜ
Bilime dayalı olarak, sağlığa zararlı riskleri, bunlara yol açan maddeleri, fon kesintilerini ve tazminatları A'dan Z'ye belirleyecek ve yürütecek kurumun adı; MİLLİ SAĞLIK AKADEMİSİ'dir. Bu kurumun belirlediği hastalık kesintileri fona aktarıldıktan sonra, riskleri alan ve satanlar ile özgürlükten bahseden hastalık lobisi, 'alan razı satan razı, size ne' diyebilir. Aksi takdirde, bu risklerden uzak duranların ödediği primleri, hiç kimse kendi keyfi için harcayamaz, çarçur edemez ve hastalık lobisine hediye edemez. Buna SGK dahil hiçbir kasko sigorta kurumu müsaade etmez, etmemeli.
Sağlığa zararlı ve tehlikeli demeden her şeyi ye, iç, yap, yaşadığımız akvaryumu kirlet, yaşanmaz hale getir, sonra da faturayı iyilik ve sağlık için çırpınanlara gönder. Buna akıl ve bilim izin verir mi? Hastalık fonuyla sigara ve alkol kullananların özgürlüğü kısıtlanmıyor, hastalık faturalarını ödeyenlerin hakları korunuyor, ayrıca hastalığa yol açan riskler önlendiği için sağlıklı bir çevre sunuluyor.
'Hasta et, tedavi et, cebini doldur' anlayışı, insani ve ahlaki değildir. Böyle bir anlayış, ancak kötülük ve hastalık lobisinin şeytani planı ve yöntemi olabilir. İnancımız, iyilik ve sağlığı koruma, kötülük ve hastalığı önleme üzerine kuruludur. Ancak bunu dünyaya sunacak aydınımız, kendi inanç ve kültüründen habersiz, dünyayı hastalık ve kötülüğe garkeden yaşam tarzının peşinden sürüklenip gidiyor.
Bir kere daha anlatalım: 1948'de ABD kongresi patates zararlısı için 500 bin dolar ayrılmasına karar verdi. Savaş sonrası patates önemliydi. Ancak savaş bitmesine rağmen savaşta ölenden daha fazla Amerikalıyı öldüren gizli düşmanı araştırmak için de bütçeye 500 bin dolar gibi küçük bir para konuldu. İşte meşhur FRAMİNGAM araştırması böyle başladı. 13 yıl sonra bu araştırmanın ilk sonuçları yayımlandı:
ABD'nin yeni düşmanları belli olmuştu: Bunlara karşı amansız bir savaş açıldı. Kalp ve damar hastalıkları ve buna bağlı ölümler bu mücadele sonucu yüzde 53 azaldı. Bu savaş, diğer savaşların aksine ABD'ye her yıl 200 milyar dolar kazandırmış oldu. Bilimin gücü işte bu: yarım milyon dolar gibi küçük bir parayla yapılan araştırma, her yıl bire 400 bin kazandırıyor. Her yıl bu kadar kazandıran başka bir yatırım daha var mı? Koyduğunuz bir yatırıma karşılık bin değil, 400.000 mislini kazanıyorsuz. Ayrıca da sağlık ve hayatınızı. Ne kadar karlı ve akıllı bir yatırım değil mi? Ayrıca her iki mezardan biriyle her iki hastaneden biri açılmadan kapanıyor. Demek ki kazanmak için önce hasta olmak, sonra da hastanelerde ömür tüketmek ve mezar doldurmak gerekmiyor. Kalp ve damar hastalıkları ve buna bağlı ölümleri yüzde 53 azaltan yöntemleri uygulamak yeterli. Ama gel de anlat. Bilimsel, mantıklı, ucuz ve kolay yöntemler sosyetemizi bozuyor. Bu yüzden hastalıktan sürünmeye ve ölmeye mahkumuz.
KAYNAKLAR :
1.
58 Milyarlık sigara davası. 1999'da ABD'de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yılda
246 milyar dolar ödemeyi kabul etti
2. 21. YÜZYILDA BİR MİLYAR KİŞİ SİGARADAN ÖLECEK
3. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor.
4. Türkiye'de ölüm oranı yüzde 47 arttı
5. Böbrek hastalığında dünya şampiyonuyuz.
6. Erişkin diyabetli sayısı 1990'da 1 milyon. TKD Arşiv 2000; 28: 20-26. KKH riskini yükselten diyabet hızla artıyor.
7. Kalp krizi ölümlerinde Avrupa'nın zirvesindeyiz.
8. Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarmı ! PURE ?2010.
9. SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI.
10. Diyabetin Türkiye'ye maliyeti 25 milyar dolar.
11. 2025'de iki kişiden biri diyabet hastası olacak
12.
Dünya sağlık harcamaları 127 trilyon dolara çıkacak
13.
230 milyar lira ''duman'' oldu.
14. Türkiye'de sigara tüketimi artıyor
15.
DUMAN ALTINDAYIZ
16. Sigara firmalarına 15 milyar dolar ceza
17. Kanada'da tarihi sigara kararı.
Bu yazı 2,676 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
21 Nisan 2017
Sömürü Sistemini Yıkmak Kolay Mı?
-
10 Mart 2017
Bu bir Halk Devrimidir
-
9 Şubat 2017
Bindik bir Alamete...
-
2 Ocak 2017
Sağlıkta Milli ve Yerli Çözümler
-
18 Kasım 2016
Neden bu kadar hastayız?
-
19 Ekim 2016
Tarihimizle Yüzleşelim
-
24 Ağustos 2016
FETÖ: Küresel Komplo
-
21 Temmuz 2016
Milli Devlete Doğru
-
1 Nisan 2016
Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi olur
-
9 Mart 2016
Hekimlik Öldü Yaşasın Doktorluk!
-
14 Ocak 2016
Akademik Yozlaşma
-
25 Aralık 2015
Bilimin Geldiği Son Nokta
-
20 Kasım 2015
Sağlıklı Çözümü Hastalık Lobisi Engelliyor
-
12 Ekim 2015
Aydınlar ve bilim dünyamız
-
31 Temmuz 2015
Kahrolsun Engizisyon Anlayışı!
-
15 Temmuz 2015
Bayram Gelmiş Neyime...
-
2 Temmuz 2015
Bu yazıyı kalbinizle okuyun!
-
10 Haziran 2015
Sigara ile Mücadele Böyle Olur mu?
-
3 Haziran 2015
Sağlıkta Devrim
-
21 Mayıs 2015
Sağlık ve Özgürlüğün Gaspı
Yorumlar
+ Yorum Ekle