En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Balyoz ve empati



Empati yapıyoruz... Yapalım. Verilen cezaların ağır olduğunu ve hukuk devletine yakışmadığını söylüyoruz... Söyleyelim.

Balyoz kararlarının kamuoyunu böldüğünü ve “çatışma eksenlerine” bir yenisinin daha eklendiğini iddia ediyoruz... Edelim.

Bana da sorarsanız, ağır cezalardı.

Bana da sorarsanız, kurunun yanında yaş da yanmıştır...

Bana da sorarsanız, “7 Şubat krizinden” sonra yeni bir yargı sorunsalımız olmuştur ve darbe soruşturmaları da bundan etkilenmiştir.

Bana da sorarsanız, “yargı devleti” gerçekliği son yargılamalarla birlikte iyice görünürlük kazanmıştır.

Çoğaltabiliriz...

İyi de “yargı devleti sorunsalı”, bir “sorunsal” olarak, ilk kez bu yargılamalarda mı karşımıza çıkıyor?

Bunu kendi konsepti içinde tartışalım... Ki, “anayasa referandumu”, bu sorunsalı bir esasa bağlamayı, “erkler” arasındaki hiyerarşiyi ortadan kaldırmayı öngörüyordu.

Bunun tam sağlanmadığını konuşabiliriz... “Yasama” ve “yürütme”nin, niçin “yargı” karşısında kırılgan olduğunu, birbirlerine karşı sorumlu olması gereken erklerin niçin eski hiyerarşik alışkanlıklarını sürdürdüklerini tartışabiliriz.

Diyorum ya, kendi konsepti içinde konuşmamız, tartışmamız gereken meseleler bunlar.

Fakat, ortada bir de “Balyoz gerçekliği” var.

Empati yapan arkadaşlar, neden dönüp bu gerçekliği ortaya çıkaran hadiselere bakmıyorlar?

Hayata geçmemiş de olsa, bir “darbe planı” var mıydı yok muydu?

Plan semineri adı verilen çalışma, gerçek kişi ve kurumları hedef almış mıydı, almamış mıydı?

Bir darbenin “lojistik çalışmaları” olduğu kuşku götürmez malum plan semineri hakkında vaktiyle Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir soruşturma açılmış mıydı, açılmamış mıydı?

Darbeyle suçlanan generaller, bu niyetlerini her fırsatta açık ediyorlar mıydı, etmiyorlar mıydı?

Her ağzını açışta “tepeleneceksiniz” diye ünleyen Orgeneral Çetin Doğan açıkça bir darbe kovalıyor muydu, kovalamıyor muydu?

Bu Çetin Doğan, aynı zamanda, Batı Çalışma Grubu’nun kurucularından biri miydi, değil miydi?

Neden biraz da buralara bakmıyoruz?

Bakalım ve ceza alan askerlerin, biricik mesailerinin “ülkeyi darbe iklimi içinde tutmak” olduğunu görelim, sonra “hukuk devleti güvenceleri” diye atıp tutalım...

Neşet Ertaş

Lafı dolaştırmadan söylemek lazım: “Bozkırın tezenesi”, “Türkü baba”, “Neşet baba”, “saza hayat veren adam”, hepsi güzel de, herhangi bir sıfatı gereksinmeyecek kadar büyük bir sanatçıydı.

Böylesi kaç yüzyılda bir gelir...

Dokunulabilir, ulaşılabilir bir mesafede olduğu halde bile, hiçbir zaman dokunulabilir, ulaşılabilir biri olduğunu düşünmedim... Kaç kez canlı dinledim, kaç kez dost meclislerinde sohbetiyle şereflendim ama biz fanilerin nüfuz edemeyeceği uzak bir dünyanın insanı olduğu gerçeğini de hiç aklımdan çıkarmadım.

İyi bir insandı.

Büyük bir sanatçıydı.

Büyük sanatçı olman tüm “hassalarını” taşıyordu.

Kaybettiğimiz için çok üzgünüm.

Ne söyleyebilirim başka, bilemiyorum.

Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

star

Bu yazı 1,338 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,317 µs