En Sıcak Konular

Nuh Gönültaş


Nuh Gönültaş
0 0 0000

İki arada bir derede ölüm!



Elbette kimse nerede ve nasıl öleceğini bilemez.

Fakat hiç kimse de "Nasıl olsa sonunda bir şekilde bir yerde öleceğiz" düşüncesiyle ölüme davetiye çıkarmaz!
 
İnsanoğlu aslında her geçen zaman içinde ölümüne daha fazla yaklaşır, ancak sürekli tedbir almak suretiyle de ölümden kaçar.
 
Ölebileceğini düşünür, ama ölmüş olmayı düşünmek istemez
 
"Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez."
 
Öyle ya da böyle...
 
"Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde dahi olsanız ölüm sizi bulacaktır." (Kur'an'dan)
 
Doğrudur, amenna ve saddakna!
 
"Yaşayanlar bir gün ölür, ağlayanlar bir gün güler, kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette..." (Hasan Hüseyin Korkmazgil)
 
Amenna da...
 "Çölde karşılaşılan kutup ayısı metaforu" ölüm şekillerinin olabileceği en acayip modeli göstermesi açısından son derece manidardır!
 
İnsanoğlu tedbirini alır. Fakat ölüm, onu tedbirsiz bir anında, hatta en tedbirsiz anında yakalar!
 
Kimi uçarken, kimi kaçarken, kimi de yüzerken ölür.
 
Bin bir çeşidi var ölümün!
 
Suriye'nin vurduğu uçaktaki kahraman pilotlarımızın cesetleri dün denizin dibinde bulundu.
 
Ankara'da bir vatandaş yolda yürürken altından yolun çökmesiyle ölmüştü.
 
Bir küçük kızımız İstanbul'da belediyenin açtığı çukura düşerek öldüydü.
 
Adam Erzincan depreminden kurtulmuş ama Yalova depreminde ölmüş.
 
İyi de dere yatağına yapılan evleri sel basması yüzünden bu kaçıncı ölüm?
 
Karadeniz'de her yıl oluyor böyle ölümler...
 
İstanbul'da da oluyor, Ankara'da da...
 
3 Temmuz'u 4 Temmuz'a bağlayan gece Samsun'da yaşanan sel baskını için ne diyebiliriz ki?
 
"Ölüm işte, mukadderat" deyip geçmek mi gerekir, "Yoksa dere yatağına ev mi yapılır kardeşim" diye nutuk mu atmamız gerekir.
 
Her şeyi de devletten beklememek lazım!
 
Trajedi, dram, komedi, trajikomik...
 
Hepsi, ama hepsi var bu işin içinde.
 
Ama her şeyin ötesinde ben size gerçeği söyleyeyim:
 
Samsun'daki olayda iki dere arasına toplu konut yapanların bir yanlışı yok!
 
Hâşâ, yanlışlık dereleri oraya koyanda, orada akıtanda... O dereler orada olmasaydı o toplu konutları sel basmaz, o insanlar da kendi evlerinde boğularak ölmezlerdi!
 
Değil mi ama, olaya bir de bu yönden bakalım arkadaşlar!
 
"Ortada özür dilenecek bir durum olduğunu" sanmıyorum.
 
Sonuçta dere yatağına konut yapılmış, orada insanlar ölmüş.
 
Ne yapalım, konut yapmayalım mı yani...
 
"İki arada bir derede" ancak bu kadar olur!
 
Yoksa "iki derede bir arada" mıydı?
 
Ay'da yürümek kadar önemli bir adım...
 
Dünya nefesini tuttu ve CERN'den gelen açıklamaya kilitlendi. Bilim insanları, İsviçre'deki 7 milyar TL değerindeki Hadron Çarpıştırıcısı'nın önünde Higgs Bozonu'nu bulduklarını yüzde 99.9 kesinlikle açıkladı.
 Dünya nefesini tuttu derken elbette Türkiye dışındaki dünyayı kastediyorum....
 
Sonuçta Türkiye, kendi kısır dünyasıyla o kadar meşgul ki, Türk halkı Prof. Dr. Sir Peter Knight'ın Higgs Bozonu ile ilgili sözlerinden bile haberdar olmayacak, ama biz yine de hatırlatalım:
 
Diyor ki Knight:
 "Higgs Bozonu'nun keşfi, DNA'nın keşfinin fizik bilimindeki karşılığıdır. Hatta ayda iki insanın yürümesi gibi, evrenin varoluşunun keşfiyle ilgili çok önemli bir ilk adımdır."
 
Yani 'Higgs Bozonu'nun ne anlama geldiğini bilmesek de teorik fizikçi ya da dahi olmasak da sadece şu açıklama bile konunun önemini anlamamıza yardımcı olacaktır.
 
Burada bir sorum var: Bulunduğu iddia edilen Higgs Bozonu Müslüman âlimlerin "Esir" adını verdiği madde olmasın?
 
Sanıyorum düşünmeye değer!

bugün


Bu yazı 1,400 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Temmuz 2012 Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
    • 5 Temmuz 2012 İki arada bir derede ölüm!
    • 28 Haziran 2012 Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
    • 26 Haziran 2012 Kılavuzu NATO olanın...
    • 17 Haziran 2012 Davet ile davete icabet...
    • 5 Haziran 2012 AK Parti celladına gülümserken...
    • 31 Mayıs 2012 Kürtaj emanete ihanettir!
    • 13 Mayıs 2012 28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
    • 26 Nisan 2012 CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
    • 24 Nisan 2012 Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
    • 19 Nisan 2012 Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
    • 17 Nisan 2012 Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
    • 14 Nisan 2012 Adaletin rövanşı...
    • 8 Nisan 2012 İçimizdeki darbeciler yüzünden...
    • 29 Mart 2012 Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
    • 22 Mart 2012 Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
    • 13 Mart 2012 Liderlik cesareti...
    • 8 Mart 2012 Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
    • 1 Mart 2012 Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
    • 26 Şubat 2012 15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,256 µs