Nuh Gönültaş
0 0 0000
Kılavuzu NATO olanın...
Genel bir kanaatim var, o da şu:
Dünyada meydana gelen her türlü uluslararası ya da ulusal çatışmada mutlaka ve mutlaka Birleşmiş Milletler'de veto yetkisine sahip beş ülkenin (ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere) ya hepsinin ya da birkaçının planı, programı, payı, etkisi vardır.
Yüzde 99 vardır.
İllaki bir şekilde işin içindedirler!
Türkiye'de yaşayanlar genellikle her işin altında CIA ya da Amerika'yı arar.
Diğer dört ülke ile bu ülkelerin istihbarat örgütleri ise genelde görülmez veya göz ardı edilir!
Bu tavırda solcularımızın ve İslamcılarımızın ABD karşıtlığının önemli payı vardır.
Ayrıca, ABD'nin diğerlerine göre daha fazla içimizde olması da bu kanaati pekiştiriyor.
Şimdi...
Türkiye ile Suriye ilişkilerinin bozulmasında "uluslararası toplum" denilen bu yapının açık etkisi elbette var.
Ama her şeyi de bunlar tezgâhlıyor dediğiniz zaman bu güce olduğundan fazla kudret atfediyorsunuz demektir!
Şöyle bir çerçeveden baktığımızda, uluslararası toplum yine Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi iki bloka ayrılmış durumda.
Çin ve Rusya, Suriye'nin yanında, ABD, İngiltere ve Fransa Türkiye'nin yanında!
Çin, Rusya ve de İran'ın Suriye'nin yanında mevzilendiğini söyleyebiliyoruz da ABD, İngiltere ve Fransa'nın Türkiye'nin yanında olduğunu "acaba" bile demeden öyle kolay kolay söyleyebilir miyiz?
Müttefiklerimiz ne kadar dost?
Evet bunlar bizim müttefiklerimiz.
NATO denilen Türkiye'nin de üyesi olduğu ittifakın en önemli ülkeleri.
En önemli sorunumuz olan PKK teröründe NATO ülkesi, AB üyesi hangi ülkeden destek görüyoruz?
Hiçbirisinden!
Hatta bırakın desteği, PKK ile mücadelede en büyük engelimiz yine NATO ve AB üyesi müttefiklerimizdir.
Rusya ve Çin'in desteğindeki Suriye, uçağımızı düşürdü. Olayın üzerinden günler geçti ve fakat hâlâ bu açık saldırıya nasıl karşılık vereceğimizi düşünüyoruz!
Günlerdir bu konuda konuşmayan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bugün AK Parti TBMM Grubu'nda konuşacağı belirtiliyor. Muhtemelen bu konuşmada dananın kuyruğu kopacak!
Dışişlerimiz konuyu NATO'ya taşıdı.
Böylece "Şam'a gereken cevabı dünya verecek"miş!
Dünya dedikleri NATO!
NATO ülkeleri ne zaman Türkiye'ye yönelik saldırılarda Türkiye'nin yanında yer aldı ki!
Amerika Kıbrıs harekâtında Türkiye'ye ambargo koydu.
Almanya satın aldığımız tankları Güneydoğu'da teröristlere karşı kullanmamızı engelledi.
İttifaka dahil olan bütün Avrupa ülkelerinde PKK aktif biçimde korunup kollanıyor.
Sorunlarımızın çözümünde, NATO'ya ne kadar güvenebiliriz!
NATO'nun Türkiye ile ilgili görevi Türkiye'yi ne şekilde olursa olsun Batı ittifakı içinde tutmak.
Bunun için her şeyi yapabilen bir ittifakın üyesiyiz.
NATO'nun üye ülkelerdeki derin yapıları tasfiye edildiği halde Türkiye'deki derin yapılar ancak anti Amerikan bir ulusalcı çizgiye geldiklerinde tasfiye edilmeye başlandı.
Bu ülkedeki askeri darbelerin arkasında hep NATO vardı!
NATO'nun faydası-zararı
Bugün Türkiye geçmişte yaşadığı askeri darbelerle hesaplaşmaya çalışıyor, bütün darbeleri yargılamaya çalışıyor.
Bu aynı zamanda NATO'nun da yargılanması demek değil midir?
Nasıl güveneceğiz böyle bir ittifaka ve bu ittifakın müttefiklerine.
Yunanistan bir NATO ülkesi ama Türkiye, Ege ve Akdeniz'de Yunanistan'ın düşmanca niyetlerine karşı silahlanmak için milyar dolarlar harcıyor!
Bir NATO ülkesi sayesinde kaynaklarımızı silaha yatırıyoruz.
Sanki müttefiklerimiz Türkiye'ye gölge etmese daha iyi durumda olacağız!
NATO deyince aklımıza Türkiye'de "derin devlet ve askeri darbeler" gelmesi normal mi?
Madem normal değil o halde Türkiye'ye bu kötülüğü reva gören bir yapıya güvenip de nasıl bir komşu ülkeye hem de Rusya ve Çin'in desteğine sahip bir komşu ülkeye savaş açacağız?
NATO bu topa girer mi girmez mi onu birkaç güne kadar anlarız.
Ama bildiğimiz bir şey var:
NATO bu topa girse bile sonucun Türkiye'nin bölgedeki itibar ve gücünü artıracak şekilde gelişmemesi için de gerekenleri yapacaktır.
Evet, bugünlerde ağzını her açtığında NATO diyen yöneticilerimiz kesin konuşmadan önce "Acaba NATO'ya güvenebilir miyiz, güvensek bile ne kadar güvenebiliriz" sorusunun cevabını doğru şekilde bilmelidir.
bugün
Bu yazı 1,448 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
8 Temmuz 2012
Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
-
5 Temmuz 2012
İki arada bir derede ölüm!
-
28 Haziran 2012
Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
-
26 Haziran 2012
Kılavuzu NATO olanın...
-
17 Haziran 2012
Davet ile davete icabet...
-
5 Haziran 2012
AK Parti celladına gülümserken...
-
31 Mayıs 2012
Kürtaj emanete ihanettir!
-
13 Mayıs 2012
28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
-
26 Nisan 2012
CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
-
24 Nisan 2012
Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
-
19 Nisan 2012
Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
-
17 Nisan 2012
Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
-
14 Nisan 2012
Adaletin rövanşı...
-
8 Nisan 2012
İçimizdeki darbeciler yüzünden...
-
29 Mart 2012
Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
-
22 Mart 2012
Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
-
13 Mart 2012
Liderlik cesareti...
-
8 Mart 2012
Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
-
1 Mart 2012
Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
-
26 Şubat 2012
15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''
Yorumlar
+ Yorum Ekle