En Sıcak Konular

Bilal Kemikli



Bilal Kemikli
0 0 0000

Köprü tek taraflı kurulmaz



Otuz yıldır devam eden bir sıkıntı, elbette hemencecik çözüme kavuşturulamaz. Bu sürece iyi bakmak lazım… Samimice oturup şu sorulara cevap aramak lazım: Neler yaptık? Neler yapmadık? Ve neler yapamadık?

Çoğumuz körebe oyunu oynadık… Görmezden geldik. İyi de sorunu görmemek bir çözüm değildir. Nitekim olmadı da… Kindarlık ve öfke arttı.

Görüp iyi tahliller yapmak lazımdı… Maalesef burada da sorunlar oldu. Yapılan her tahlil, şiddeti önlemek yerine artırdı. Bölücü ve şiddete öncülük eden mihraklar, bütün bu tahlillerle argümanlarını zenginleştirdiler. Çözüme giden yollar daha da karmaşık hale geldi.

Ne karmaşık hal… Canımız ciğerimiz diye bağrımıza bastığımız nice aklı başındaki vatan evladı, ırkçılık gibi insanı körleştiren tuzağa düştü. Bu tuzağa düşen insanla, neyi nasıl konuşacaksınız? Buna rağmen konuşmak, düşülen yerden kalkmak icabediyordu; konuşmaya çalıştık, ama sesimiz yankı yapmadı.

Ben siyasi analizler yapacak değilim. Terör uzmanı da değilim ki, çözüm yolları üreteyim. Sadece Dağlıca’nın sesine kulak vermeye çalışan biri… Bu gözyaşlarının dinmesini arzu eden bir vatandaş. Neden böyle tanımlıyorum kendimi? Zira bu meselenin sadece siyasetin ve güvenliğin sorunu olmadığına dikkat çekmek için. Bu mesele insani bir meseledir ve insanı hedef almaktadır… O halde, neden doğrudan doğruya kitlelerin eğitimi, öğretimi ve sosyal dayanışmasını sağlamayı amaçlayan örgütler bu meselede duyarsızdır?

 Bunu sormak istiyorum. Soruyorum… Gözlemliyorum. Şunu görüyorum: Bir duyarsızlık var…

Gerçekten bir duyarsızlık var… Feryadımız o yüzdendir. Evet, günlük meşgaleler içerisinde, orada çocuklarımızın şehit edilmesini sıradan bir haber olarak okuyup dinlemek bu duyarsızlığın işaretidir. Kimse alınmasın, ama bilhassa dindar kesimlerde bir duyarsızlık var. Oysa dindarlık, terör gibi kardeşliği tehdit eden unsurlara karşı müdahil olmayı gerektirir. Orada, yanı başında şiddet varken sen huzur içinde ibadetini eda edemezsin.

Bu sebeple en azından seher vakti dua et, diyorum. Kalk dua et… Ve köprüler kur.

Terörün asıl amacı, kardeşliği ve güveni yıkmaktır. Köprüler kurmak bunun farkına varmaktır. Ama köprü tek taraflı kurulmaz. Tek ayak üstüne köprü inşa edilse de kalıcı olmaz. Dün olduğu gibi, bugün de bütün tarafların bu köprünün inşasında buluşturmanın yolları aranmalı. Sağduyu ile düşünmek, bu ihtiyacı tespitle başlıyor…

Şimdi diyeceksiniz ki, sizin bahsettiğiniz o köprü bu milletin tarihinde zaten var. Doğru, yok olan bir şeyden bahsetmiyorum. Türküyle, Kürdüyle, Çerkeziyle, Gürcüsüyle ve diğer unsurlarıyla bu toprakları tarih boyunca yoğuran bu milletin inşa ettiği muhkem köprüler var. Bu topraklarda nice isyanlar, nice istilalar oldu, ama o köprü hep sağlam kaldı. Lakin son otuz yıldır bir akıl tutulması yaşandı ve o köprünün bir ayağı çok derin yıkımlara maruz kaldı. Öteki ayak da zayıfladı… Şimdi, kalkıp onu onarma zamanıdır.

Bu köprü önce Diyarbakır’da kurulmalı… Bir seher vakti Ulucami’de niyaza durmalı. Kardeşliğe, güvene ve muhabbete sıkılan kurşundan Hakka sığınmalı. Dost meclislerinde kardeşlik türküleri söylemeli. Unutmaya zorlandığımız sevgi dili yeniden hayat bulmalı. Köprü önce yıkıldığı sanılan ayağıyla canlanmalı. Ve Dağlıca’nın sesine tanık olan o yiğit analar, önce o şehitler için feryat etmeli.

İşte bendenizin evvelki yazılarda bahsettiği oyunbozanlık budur… Velhasıl bu millet, o sessiz çoğunluk, belki duyarsızmış gibi gözüken o kitle, bu oyunu bozacaktır. Belki çoğunuza naif gelecek, saf dil diyeceksiniz bu satırların yazarına, ama olsun, ben buna inanıyorum: Kardeşlik kazanacak… Evet, oyun yapıcılara karşı sen duyarlı olursan, kardeşlik kazanacak.

Bu yazı 1,677 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Nisan 2016 Öğrencime Mektup
    • 5 Şubat 2016 Sahici Büyük Kimdir?
    • 24 Ocak 2016 Aşkın Yolcuğu'na Dair
    • 1 Ocak 2016 Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
    • 21 Aralık 2015 Eksik Gören Eksiktir
    • 10 Ağustos 2015 Çeşm-i Cihân'a Ağıt
    • 9 Temmuz 2015 Tevazu: İnsan toprağını işlemek
    • 28 Haziran 2015 Ses vermek?
    • 24 Haziran 2015 Bu kitap neden yazıldı?
    • 4 Haziran 2015 Muhalefeti mi seçeceğiz?
    • 10 Mayıs 2015 Ruhuma Sükünet Veren Şehir
    • 20 Nisan 2015 Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
    • 5 Nisan 2015 Bedhah tuzaklara karşı
    • 9 Mart 2015 Bu iyi bir zamandır
    • 12 Şubat 2015 Oğluma birkaç not
    • 27 Ocak 2015 Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
    • 19 Ocak 2015 Son hadiselere ve tartışmalara dair
    • 29 Ekim 2014 Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
    • 14 Ekim 2014 Camide buluşalım…
    • 9 Eylül 2014 Bir Gönül Köprüsü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,988 µs