En Sıcak Konular

Abdülkadir Selvi


Abdülkadir Selvi
0 0 0000

Omuz omuza mı karşı karşıya mı



Cumhurbaşkanı Özal vefat ettiğinde Başbakan Demirel Aydın'daydı. Yanında İçişleri Bakanı İsmet Sezgin vardı.

 'Cumhurbaşkanlığı meselesinde ne düşünüyorsun' diye sordu.

 Sezgin, 'Efendim' dedi. 'Siz icradan geldiniz, icranın başında kalmanız daha doğru olur.'

 Demirel, 'İyi ama' dedi. 'İki kez eline fırsat geçti, olmadı. Bu kez de olmazsak, bu adamın bir ayıbı mı var derler.'

Hacettepe Hastanesi'nde Özal'ın vefatının açıklandığı sıralarda, Demirel de Aydın'da Cumhurbaşkanlığı sinyalini vermişti.

Ahmet Necdet Sezer'in görev süresinin dolmasına 2 ay vardı. Yeni Cumhurbaşkanı'nın kim olacağı konusunda tartışmalar yapılıyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimini, 'Çankaya Savaşları'na çeviren, bu uğurda muhtıra vermekten, darbe yapmaktan çekinmeyen zihniyet, AK Parti'li birinin Çankaya Köşkü'ne çıkmasının önünü kesmeye çalışıyordu.

Bir grup milletvekili AK Parti'den koparılmış, bu zihniyet tarafından, Cumhurbaşkanlığı kriterlerine, 'Eşinin başı açık olması' gibi görünmez bir madde eklenmişti.

 ANAR Araştırma Merkezi cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili bir araştırma yaptı. Araştırma zannediyorum üç kişiye sunuldu. Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Meclis Başkanı Bülent Arınç.

 Peki, Cumhurbaşkanlığı için ne sorulmuştu?

 1-Eşinin başı açık, dışarıdan biri mi olsun?
 2-Eşinin başı açık AK Parti'li biri mi olsun?
 3-Eşinin başı kapalı dışarıdan biri mi olsun?
 4-Eşinin başı kapalı ama AK Parti'li biri mi olsun?

 Sonuç: Eşinin başı kapalı ve AK Parti'li biri olsun.

 Özal'la birlikte 'asker cumhurbaşkanı' vesayetine son veren halkımız, buna, ' Cumhurbaşkanı sivil olmalı, alnı secdeye değmeli' gibi, değerler eklemişti. AK Parti ile birlikte, eşinin başı kapalı olanların; 'ayıp' gibi Cumhurbaşkanlığı'na layık görülmemesine de son vermek istiyordu.

 Çıkan sonuçlardan biri de, halkın siyasi istikrarı önemsemesiydi. Özal, Çankaya'ya çıktı ama altındaki partisi sağlam olmadığı için istikrar sorunu yaşandı. Çankaya'da değişimci Özal, hükümette ise statükocu Mesut Yılmaz vardı. İktidar olarak girdikleri 1991 seçimlerinden muhalefet olarak çıkmış, Türkiye tekrar koalisyonlar devrine dönmüştü.

 Demirel Köşk'e çıktığında ise, DYP'nin ve hükümetin başına Demirel'e rağmen seçilen Tansu Çiller gelmişti. Demirel-Çiller kavgası ve siyasi istikrarsızlık, ülkeyi 28 Şubat'a sürükledi.

 Siyasi istikrarın öneminin farkında olan halkımız ise Başbakan Erdoğan'ın bir dönem daha partisinin ve hükümetin başında kalmasını istiyordu.

 Duygular, kişisel hırslar değil, feragat hakim oldu. Ve, 'Kardeşim Abdullah Gül' formülü ortaya çıktı.

 Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararla Cumhurbaşkanlığı seçiminde yeni bir durum ortaya çıktı. Umudunu krizlere bağlayan muhalefetin 2012 yılında seçim öngörüsü doğru çıkmadı. Ama ikinci kez cumhurbaşkanı seçilme imkanı ile, denklemde Cumhurbaşkanı Gül yeniden yer aldı.

 Abdullah Gül'süz bir Çankaya hesabı şimdiye kadar hiç olmadı. Ancak Abdullah Gül-Recep Tayyip Erdoğan ilişkisini başka şeylerle kıyaslamamak lazım. Eski ezberlerimizle değerlendirme yapmak yerine, Başbakanlık söz konusu olunca biran tereddüt etmeden çekilen bir Abdullah Gül, Çankaya için kendini değil, Abdullah Gül'ü öneren bir Erdoğan.

 Fazilet Partisi'ndeki genel başkan adaylığından bu yana tam 5 kez birbirini tercih eden, görevi diğerine veren iki isim; Erdoğan ve Gül.

Bu, test edilmiş ve onaylanmış bir ilişki.

2014 ve sonrasını kimin yöneteceği, şimdiye kadarki kazanımlar kadar önemli. Hatta onların kalıcı olabilmesi için hayati öneme sahip.

 Türkiye'de bunu en iyi bilen iki isim; Erdoğan ve Gül.

 2014 sürecinde karşı karşıya değil, omuz omuza olacaklarından kuşku yok.

yenişafak

Bu yazı 1,257 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Eylül 2012 Başbakan'ın açılımı ne olacak?
    • 25 Eylül 2012 Karakolda teknoloji var
    • 24 Eylül 2012 21 Eylül demokrasi bayramı
    • 19 Eylül 2012 Yetmez ama evet
    • 17 Eylül 2012 Suriye, Bosna mı?
    • 13 Eylül 2012 Yazamayacağım takvim...
    • 12 Eylül 2012 Kılıçdaroğlu adına açılan sayfada ne yazıyor?
    • 10 Eylül 2012 Kuruculara 3 dönem muafiyeti
    • 5 Eylül 2012 Numan Bey neye şaşırdı
    • 4 Eylül 2012 Beytüşşebap göstere göstere geldi
    • 30 Ağustos 2012 İstihbarat var, operasyon yok
    • 27 Ağustos 2012 Cumhurbaşkanı'nın sağlığı
    • 22 Ağustos 2012 Melisa'nın katili Esed
    • 16 Ağustos 2012 Suriye şoklaması
    • 15 Ağustos 2012 Bedel
    • 6 Ağustos 2012 Gül, görüşmeyi hangi hareketle anlattı?
    • 5 Ağustos 2012 Şura'nın sürprizleri
    • 2 Ağustos 2012 Sever'in açıklamaları nasıl karşılandı
    • 1 Ağustos 2012 Komutanın durumu
    • 31 Temmuz 2012 Yeni parola

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,256 µs