En Sıcak Konular

Abdülkadir Selvi


Abdülkadir Selvi
0 0 0000

Uludere dehlizi



Başbakan'la Pakistan'da Uludere'yi konuştuk. Kazakistan'a geçtik, Uludere'yi konuştuk. Türkiye'ye döndük, gündem yine Uludere...

 Üstü örtülmek istendikçe açılıyor, unutturulmak istendikçe kendini hatırlatıyor, Uludere...

 Bir ruh gibi dolaşıyor, peşimizde.

 Aslında bir fırsat, Uludere.

 Şimdiye kadar krizleri fırsata çevirme konusunda başarılı adımlar atan AK Parti iktidarına, yeni bir adım atabilmesi için sunulmuş bir imkan.

 Ama öyle olmuyor.

Gittikçe derinleşiyor, Kürt-Türk kardeşliğinin sınandığı bir alana dönüşüyor.

 Dindar muktedirlerin sınavı haline geliyor.

 Meclis'teyiz.

 AK Parti grubunda Başbakan Erdoğan'ı dinliyorum.

 Başbakan iki gün önceden Uludere konusunda önemli açıklamalar yapacağını açıkladığı için, ilgi büyük.

 Kapsamlı bir konuşma yapıyor Başbakan. Söz Uludere konusuna gelince, herkes pürdikkat kesiliyor.

 "Türkiye hukuk devleti, hata yapan bedelini öder" diyor Başbakan.

 Uludere konusunda hata yapıldığını kendisinin de Genelkurmay Başkanı'nın da söylediğini belirtiyor.

 Ardından tepki cümleleri geliyor: "Hala Başbakan hata edilmiştir deseydi. Dedik ya daha kaç kere diyeceğiz. Otomata mı bağlayacağız."

 Birilerinin ısrarla parmağını sallayarak, tepeden bakan bir tavırla, "Özür dile" şeklindeki yaklaşımı belli ki Başbakan'da bir hassasiyet meydana getirmiş. İnsani bir tepki, anlaşılabilir bir tavır.

 Uludere olayı meydana geldiğinde, "Uludere Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak" güvencesini veren Başbakan'ın, "Hiç bir şeyin üzerinin örtüldüğü yok, hiçbir şeyin üzerinin kapatıldığı yok" sözleri de yeni bir güvence olarak görülebilir.

 Çünkü Başbakan, "Özü-sözü bir" olan bir insan. Siyasette alışık olduğumuz, sözünde durmayan, "Dün dündür bugün bugün" mantığıyla hareket eden biri değil. Sözü senet olan bir lider.

 Ayrıca sadece Türkiye'de değil, uluslararası zeminlerde de sözü, teminat olarak görülen bir isim Başbakan Erdoğan.

 Başbakan'ın Uludere konusunu değerlendirirken, şehitlerimizi hatırlatmasını da anlamamız gerekiyor.

 Çünkü o bir yandan şehit cenazesinin başında gözyaşı döken annenin, diğer tarafta da yüreği yanmış Uluderelilerin Başbakan'ı o.

 Ayrıca bu duyguları anlamak için başbakan olmaya da gerek yok. Şehit babasının tabutu başında bekleyen çocuğun görüntüleri hepimizin yüreğini yakmadı mı, gözlerimiz dolmadı mı? Aynı şekilde Uludere'nin acısını yüreğimizin derinlerinde hissetmedik mi?

 Çünkü biz gönül bağıyla birbirine bağlı bir milletiz. İnsanı insan olduğundan ötürü seven, din kardeşliği bağını her şeyden üstün tutan bir anlayışın sahibiyiz.

 Başbakan elbette ki, sadece Uludere'ye saplanıp kalamaz. Ama Uludere'yi de yok sayamaz. Zaten şu ana kadar, yok saymak ya da üç beş kaçakçının öldürülmesi gibi bir şey olarak görmedi.

 Aynı zamanda Kürt sorunun çözelim derken, Türk sorunu üretmemek gibi hassas bir çizgi üzerinde hareket etmek zorunda. Zorundayız.

 Bu kadro farklı.

 Asit kuyularındaki faili meçhullerin hesabını soran, hiçbir dahli olmadığı halde Dersim'den özür dileme erdemini gösteren, darbelerle hesaplaşabilen bir kadro.

 Başbakan'da grup konuşmasında milletvekillerine, "İşte şu salondaki kadro, Cumhuriyet döneminin en karanlık dönemlerini aydınlığa kavuşturmak için canını ortaya koymuş bir kadrodur" dedikten sonra bunları sıraladı.

O nedenle, "Muhtar bile olamaz" denilen birisinin liderliğinde çıktıkları yolda, "Dikleşmeden dik durdukları" ve millet iradesini temsil etmeden en küçük bir zaaf göstermedikleri için bu millet onlara 10 yıldır tek başına iktidarı ve yüzde 50 desteği verdi. Böylece askerin karşısında esas duruşta bekleyen Türkiye'den genelkurmay başkanlarından hesap sorulan bir Türkiye'ye ulaşıldı.

 Bu hareket Uludere'de yara almamalı.

 Tam tersine Uludere, sistem içindeki demokratik iradeyi tökezletmek isteyen yapıların tasfiyesi için bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Çünkü Uludere'de atılan bombaların hedefi bu hükümet.

 Bunun yolu da Uludere'de 34 sivilin bombalanmasında, hata ya da kastı olanların ortaya çıkarılıp, cezalandırılmasından geçiyor.

Şimdiye kadar yargıdan belge saklamayı yönetim tarzı olarak benimseyen Genelkurmay, Uludere olayında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in ortaya koyduğu irade nedeniyle elindeki tüm bilgi ve belgeleri yargıyla paylaştı.

Başbakan Erdoğan başından beri bu konuda iradesini ortaya koyan bir insan.

 Ancak Başbakan'ın grup konuşmasındaki, "El yapımı bombalara hiç kaçakçılar basmıyor" şeklindeki sözleri bu çizgiye oturmuyor. Problemli.

 Çünkü biz, "Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu / Gelir de Adl-i İlahi sorar Ömer'den onu" düstürunu kendimize ilke edindik.

Bunu bir de İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in, "Figüranlar" ya da "Dolap beygiri" gibi ifadelerinin üstüne koyarsanız, ortaya farklı bir zihniyetin ipuçları çıkıyor.

AK Parti, müesses nizamla mücadele ederek bu noktaya geldi. Başbakan, "Uludere'nin Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğiz" demişti. O karanlık dehlizin, bu mücadeleyi kirletmesine ve vicdanlarımızı kanatmasına izin vermemeliyiz.

Verirsek, o zaman bombalar hedefini bulmuş olur.

yenişafak

Bu yazı 1,284 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Eylül 2012 Başbakan'ın açılımı ne olacak?
    • 25 Eylül 2012 Karakolda teknoloji var
    • 24 Eylül 2012 21 Eylül demokrasi bayramı
    • 19 Eylül 2012 Yetmez ama evet
    • 17 Eylül 2012 Suriye, Bosna mı?
    • 13 Eylül 2012 Yazamayacağım takvim...
    • 12 Eylül 2012 Kılıçdaroğlu adına açılan sayfada ne yazıyor?
    • 10 Eylül 2012 Kuruculara 3 dönem muafiyeti
    • 5 Eylül 2012 Numan Bey neye şaşırdı
    • 4 Eylül 2012 Beytüşşebap göstere göstere geldi
    • 30 Ağustos 2012 İstihbarat var, operasyon yok
    • 27 Ağustos 2012 Cumhurbaşkanı'nın sağlığı
    • 22 Ağustos 2012 Melisa'nın katili Esed
    • 16 Ağustos 2012 Suriye şoklaması
    • 15 Ağustos 2012 Bedel
    • 6 Ağustos 2012 Gül, görüşmeyi hangi hareketle anlattı?
    • 5 Ağustos 2012 Şura'nın sürprizleri
    • 2 Ağustos 2012 Sever'in açıklamaları nasıl karşılandı
    • 1 Ağustos 2012 Komutanın durumu
    • 31 Temmuz 2012 Yeni parola

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,610 µs