Murat Yetkin
0 0 0000
İki önemli mesele
Türkiye Kürt ve Kıbrıs konularında önemli kararlar arefesinde. Bakalım Erdoğan'ın gezilerinden sonra durum ne olacak.
Lafı uzatmadan söyleyeyim: Kürt ve Kıbrıs meselelerinden söz ediyorum.
Birincisinin, Kürt meselesinin gerçekten kritik bir aşamaya gelmekte olduğunu Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dünkü konuşmasından da anlayabiliriz. Ahmet Türk’ün dövülmesinden Cudi’deki çatışmalara, Irak’taki kamplara hava operasyonuna dek Nevruz döneminde yaşananlara bir adım geriye çekilip serinkanlı bakmaya çalışırsak, Ankara’nın aldığı önleyici tedbirlerin etkisiyle çok daha kanlı olabilecek bir tablonun eşiğinden dönüldüğünü söylemek mümkün. PKK’nın yaz aylarında vuracağı tehditleri boşuna değil.
Diğer yandan Irak’taki gelişmeler, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin Başbakan Nuri Maliki’yi Saddam Hüseyin’e benzemekle suçlaması, orada da işlerin bir eşiğe gelmeye başladığını gösteriyor. Bu Türkiye’ye de bir ‘durum zorlaşıyor’ mesajı sayılmalı. Barzani’nin Maliki’den kaçan Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’ye –Bağdat’ın tehditlerine rağmen- Erbil’de ev sahipliği yaptığı ve bütün bunun aslında bir enerji-güvenlik kavgası olduğu, ABD’nin Türkiye’yi İran’a uyguladığı petrol ambargosu muafiyeti dışında tutarak Erdoğan hükümeti üzerinde bir tür baskı oluşturmaya çalıştığı unutulmamalı.
Ankara-Lefkoşa trafiği
Kıbrıs meselesine, biraz da kamuoyu artık bu konudan gerçekten yorulduğu ve sıkıldığı için fazla dikkat eden kalmadı. Ancak son günlerde Ankara ile Lefkoşa arasında artan bir trafik var. Son aylarda bakanlar, başbakanlar, hatta cumhurbaşkanları düzeyinde görüşme olmadan geçen bir hafta neredeyse olmadı.
Avrupa Birliği dönem başkanlığının haziran ayında Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne geçecek olması, Ankara’yı baskılayan bir unsur. İngiltere başta olmak üzere, belki açıkça söylemeden ‘Olmuyorsa daha fazla zorlanmayabilir de’ imasında bulunanlar ortaya çıkmaya başladı; ilk kez Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dile getirdiği yeniden birleşme olmuyorsa iki devletli çözüm formülü giderek daha çok konuşulur oldu.
Öte yandan Kıbrıs Rumlarının arkasına saklanarak Türkiye’yi böyle bir karara iterek AB ile arasını daha da açmak isteyen başkentler var; Ankara zor bir kararın eşiğinde olabilir.
Türkiye böyle bir sıkışmayı, çok daha kötü bir boyutta 2002–2003 döneminde yaşamıştı.
Gerekçeler
Çok daha kötü boyutta olmasının birkaç gerekçesi bir çırpıda sıralanabilir.
Birincisi, Irak’ta bir savaş çıkmak üzereydi ve ABD Türkiye’nin bu savaşta aktif olarak yanında durmasını istiyordu. İkincisi, Türkiye’de tek başına hükümet olmuş İslami-muhafazakâr köklerden gelen AK Parti yönetimdeydi; ordu ile yargı içindeki bazı kesimlerin bu iktidara karşı demokratik tahammül hisleri beslemediği, içeriden parlamenter sistem dışı bir hareketlilik başladığı ortadaydı. Üçüncüsü, özellikle ordu içindeki bu kesimin Kuzey Irak ve Kuzey Kıbrıs’taki Türk askeri varlığına, ülke içi güç gösterisi bakımından verdiği kullanım değeri vardı. Dördüncüsü, 1999’da Bülent Ecevit tarafından (PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından ve biraz da o sayede) Helsinki’de atılan AB adaylık ehliyetinin onaylanması gerekiyordu ve Kıbrıs bunun önündeki an önemli engeldi.
Denebilir ki, şimdi de Suriye ve İran konuları var. Denebilir ki, Irak savaşı sayesinde PKK yeniden serpilip gelişme imkânı buldu. Bunlar doğrudur, ama Türkiye ekonomisinin Ecevit döneminde Kemal Derviş tarafından atılan adımların Erdoğan döneminde Ali Babacan tarafından kararlılıkla uygulanması ve geliştirmesi sayesinde 2002-2003 dönemine göre daha sağlam durumda olduğu, Arap Baharı ve Avrupa ekonomik krizinin Türkiye’nin bölgesindeki rolünü farklılaştırdığı da doğru.
Türkiye’nin Kürt ve Kıbrıs konularında önemli karlar arefesinde olduğu anlaşılıyor. Bakalım Erdoğan’ın enerji odaklı Güney Kore ve İran gezilerinden sonra durum ne olacak?
radikal
Bu yazı 1,608 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
22 Mart 2012
İki önemli mesele
-
15 Mart 2012
Türkiye'nin yeni deniz stratejisi üzerine
-
23 Aralık 2010
Şahin'den çağrı: Siyasi partiler yasası değişmeli
-
11 Aralık 2010
Üniversitelerde ikinci 68 mi?
-
5 Aralık 2010
Ankara'dan Tel Aviv'e: Özür insani-siyasi diye ayrılamaz
-
21 Kasım 2010
'Diyarbakır'da 3. bir yol açabiliriz'
-
19 Kasım 2010
'Füze kalkanında mutabakata yakınız'
-
15 Kasım 2010
2010 model Ecevit çıkışı
-
7 Kasım 2010
Hem AK Parti hem de CHP'de merkeze açılım
-
23 Ekim 2010
Bedelli görüşülmedi ama söz siyasetin
-
18 Ekim 2010
Gül ve Demirel'le dinleme üzerine
-
3 Ekim 2010
Siyaset sahnesinde bu kez çok güzel hareketler var
-
30 Eylül 2010
ABD, Irak sınırında güvenlik şeridine destek verdi
-
26 Eylül 2010
Bilim dünyasına biraz daha ilgi
-
16 Eylül 2010
CHP'nin hatası ve faturası
-
11 Eylül 2010
Öcalan 'boykot' dedi, tansiyon yükseldi
-
30 Temmuz 2010
Kılıçdaroğlu: Geçmişteki yanlışları telafi ediyoruz
-
25 Temmuz 2010
Orduda değişim
-
22 Temmuz 2010
Başbakan hesaplaşacaksa madde 35 ve YÖK'ü kaldırsın
-
20 Temmuz 2010
AB elçisi: Yeni bir İran istemiyoruz
Yorumlar
+ Yorum Ekle