Süleyman Yaşar
0 0 0000
Bunalım ekonomisinden nasıl çıkacağız?
Bir ekonomide özel harcamaların yetersiz olması, dünyanın büyük bölümünde üretken kapasitenin kullanılmasını kısıtlıyor. Böylece refah artışı da kısıtlanıyor.
İşte ekonomideki bu sıkışıklığa "bunalım ekonomisi" deniyor.
Bunalım ekonomisinden çıkış için de kamu harcamalarının devreye girmesi öneriliyor. Bunalım ekonomisi kavramını geliştiren Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman bu kez bunalımdan nasıl çıkılabileceğini tartışıyor. Peki nasıl çıkılacak bunalımdan?
Krugman'a göre, ABD ekonomisinin canlanması için kamu harcamalarının çoğalması; özellikle de eğitim ve sağlık harcamalarının artırılması gerekiyor. Krugman "Çünkü bugün eğitime yatırım yapıp kamu harcamalarını çoğaltmazsanız, yüksek işsizlik ileride daha da artar" diyerek, ABD'nin son dönemde gelen olumlu haberlere rağmen bu haliyle bunalımdan çıkamayacağını ileri sürüyor. Bunalımdan kurtulma reçetesinde, ucuz faiz oranlarıyla devletin borçlanıp eğitime, sağlığa ve kamu altyapısına harcama yapmasını öneriyor.
Tabii bu görüşe karşı çıkanlar var. Onlara göre, ABD Federal ve Federe devletleri, ucuz faizle borçlanıp kamu harcaması yaparlarsa, faizler yükseldiğinde bu borçların ödenmesi mümkün olamaz. Çünkü ABD Federal hükümeti bu yıl yüzde 2.24'le 225 milyar dolar faiz ödeyecek. Eğer faiz oranı yüzde 6'ya yükselirse, yıllık faiz giderleri 642 milyar dolar olabilecek. Hemen hatırlatalım, ABD Federal borçları bu yıl 11.5 trilyon dolar olacak.
Niye anlattık bunları? Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin, ekonomisini kısa sürede düzlüğe çıkarması mümkün değil. Dolayısıyla Krugman'ın ileri sürdüğü bunalımdan çıkış zor! Çünkü devletin borçlanıp harcamalarını çoğaltması tehlikeli bir yol olabilir. Kısacası ABD'de bunalım ekonomisi, uzun süre gündemde kalacağa benziyor.
Gelelim Türkiye'ye... Peki Türkiye'de Paul Krugman'ın bahsettiği bunalım ekonomisi var mı? Hayır yok. Çünkü Türkiye'de 2004'ten beri eğitim ve sağlık harcamaları, askeri harcamaların üzerine çıkartılarak geleceğe yatırım yapılıyor. Böylece ekonomi üretken hale getiriliyor. Dolayısıyla Türkiye önümüzdeki dönemde istihdamını çoğaltacak. Avrupa ve ABD gibi zengin ülkelerde ise mecburen azaltılan eğitim harcamaları nedeniyle işsizlik çoğalacak.
Anlayacağınız, zengin ülkelerin önümüzdeki dönemde dünya üretiminde payları azalacak. Bundan böyle zengin ülkelerin ekonomileri "bunalım ekonomisi" olarak anılacak.
Peki bugün Türkiye gibi gelişen ülkelerin yaşadığı nasıl bir süreç? Gelişmiş ülkelerden yansıyan bir kriz mi, yoksa bir trend değişimi mi bu? On yıl önce dünya üretiminin üçte birini yapan gelişmekte olan ülkelerin, şimdi dünya üretiminin yarısından fazlasını yaptıkları dikkate alınırsa... Bu bir dönüşüm, bir trend değişimi olarak değerlendirilmeli.
Not: "Almanya Yunanistan'ın borcunu kime yıkacak?" başlıklı yazımda, "Almanlar, Avrupa Para Birliği'nin nimetlerinden daima yararlanır ama bu borç yükünü de bir başkasına aktarır. Tarihte hep böyle oldu. Almanlar ittifak yaptıkları ülkeleri, verdikleri zararla baş başa bırakıp hep işin içinden sıyrıldılar. Hatırlayacaksınız I. Dünya Savaşı'na Osmanlı Devleti Almanların zoruyla girdi. Sonra ne oldu? Almanlar çekip gitti, Osmanlı devletinin başkenti İstanbul işgal edildi. Osmanlı, topraklarını kaybetti. Almanya'nın başkentine ise hiç kimse girmedi. Almanya toprak kaybetmedi. Ve Almanlar, I. Dünya Savaşı'nın bedelini Osmanlı devletine ödetip işin içinden sıyrıldı" diye yazmıştım. Okur Temsilcisi, bu yorumumda bir maddi hata olduğunu ileri sürüyor. Versailles (Versay) Anlaşması'na göre, Almanların nasıl toprak kaybettiğini ispatlamaya çalışıyor. Oysa Hitler, Versay anlaşmasını yırtıp atarak Almanların kaybettiğini iddia ettiği bütün toprakları geri aldı. Peki Alman oyunuyla I. Dünya Savaşı'na 3 milyon kilometre kare toprakla giren Türkiye neyi geriye alabildi? Almanların yenik sayılmasıyla, Osmanlı da yenik sayıldı ve İstanbul işgal edildi. Ardından İngilizlerin kurşun askeri Yunan ordusu Polatlı'ya kadar geldi. Yunan ordusunun Anadolu'da verdiği ekonomik hasar hâlâ tazmin edilmedi. Peki bu savaşta Almanlar mı yoksa Türkler mi en büyük hasarı aldı? Okur temsilcisi Yavuz Baydar'ın yaşadığı toprakların tarihine bu kadar yabancılaşmasını esefle müşahede ettim.
sabah
Bu yazı 1,526 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
25 Eylül 2012
Kriz mi var?
-
24 Eylül 2012
Yüksek faiz yüksek vergi
-
21 Eylül 2012
Eksen kayması derler sakın kanmayın
-
19 Eylül 2012
2001 krizinde ABD, IMF'nin Türkiye için yardım talebini geri çevirmiş
-
14 Eylül 2012
Madem her şey çok kötü, niye AK Parti önde?
-
12 Eylül 2012
Riskler azaldı, hâlâ notu niye artırmıyorsunuz?
-
10 Eylül 2012
Altında yeni fiyat ne olacak?
-
7 Eylül 2012
Draghi'nin planı Türkiye'nin notunu artırır mı?
-
6 Eylül 2012
Sosyalist Enternasyonal'in Kürt sorununa çözüm önerisi ne?
-
3 Eylül 2012
The Economist'in iki tuhaf isteği
-
24 Ağustos 2012
Anadolu sermayesi mi, İslami burjuvazi mi?
-
22 Ağustos 2012
Niye Gaziantep hedef seçildi?
-
16 Ağustos 2012
Faiz lobisi şimdi ne diyecek?
-
13 Ağustos 2012
İran niye Türkiye'ye kızıyor?
-
9 Ağustos 2012
Faiz lobisine kötü haber: Londra zorda!
-
7 Ağustos 2012
Türkiye'nin dış ekonomik riskleri ne?
-
1 Ağustos 2012
Para niye Türkiye'ye gelecek?
-
30 Temmuz 2012
Babamın bavulu Kıbrıs'ta
-
25 Temmuz 2012
Obama küresel yolsuzluk dosyalarını niye açıyor?
-
20 Temmuz 2012
Erdoğan'a niye kızıyorlar?
Yorumlar
+ Yorum Ekle